[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #18049  14-10-2009 17:00 GMT+2 saat  

Can


Admin


Tecrübe Puanı.: 100%
Ruh Hali: Neutral
Mesaj 5381
Şehir: Huzuristan
Ülke:
Meslek: Webmaster
Yaş: 33
Facebook'ta Paylaş
Tüm Murat ORHAN Şiirleri

DUVAR

"Şiirin Hikayesi,
İNSANI İNSANDAN AYIRAN TÜM DUVARLARA KARŞI"

Şimdi fırlatıp atsam sana sesimi
Kirli bir sarhoşun
Küfrü kadar içten...
Çarpar mısın suratıma parçalanmışlığımı?

Şimdi ağlasam sana bölünmüş bir ülke kadar
Boğar mısın beni kendi selimle?

Heybetinden korkmuyorum
Ve biliyorum ki
Ayracısın insanlığın.
Duygusuzsun en az adın kadar,
Ve sevgiye yabancısın.
Çepeçevre kuşatsan da
Yalancısın
Seni öreni inkar edecek kadar.

Sardığında dört yanımı,
Ölüm kadar sessizim
Çaresizim balyoz karşısında
Senin kadar.

Bırak şimdi beni
Bırak!
Çarpmasın sana sesim
Sonsuzlukta yankılansın.
Kurşun geçirmez perdelerini kaldır.
İnsana göz,
Anlamaya yürek yeter.
Sınır olma,
Bırak ötesini.

Korkma!
Sevgi değil,
Nefret siler
Dünya üzerinden bir medeniyeti...


YOKLUĞUN ACITIR MI SANIYORSUN?

Eylül ürpertilerinde
Ellerini aradı ellerim
Yoktu.
Soluksuz
Kırk gün yürüdüğüm sokaklarda
Yalnızlığımı teslim ederken yağmurlara
Yoktun.
Yan odada
Bir başka ülke kadar uzakken
Dolan gözlerimi kaçıracağım gözlerin
Yoktu.
Şimdi
Yokluğun acıtır mı sanıyorsun?
Yaralarım
çoktan geride bıraktı kabuk mevsimini
Gidişin kanatır mı sanıyorsun?

Bu kent
Kurduğumuz düşlerle güzeldi
Ben tam ortasında kaldım
Sen, yine yoktun
Ceplerimi yokladım
Yalandan başka bir şey yoktu.
Beni burdan kurtaracak bir şey yok.
Şimdi seni yokluğun
Acıtır mı sanıyorsun?

Onbeş yıl önceydi
ve bir kıvılcımdı aşk
ama sigaranı tutuşturan alevden daha yakıcı
tutuşturdu da
üstelik taa içerden
çıra gibi
Sönmesin diye neyim varsa yaktım
Kor oldu
Ama neylersin
Kor kendini yakar
Kül olur bir yanı
Ve görülmemiştir
Külün bir daha yandığı
Unutmadan bir itiraf daha
Ben senin gözlerinde
hiç görmedim ki aşkı

Artık sesimin tüm hiddetiyle soruyorum sana
Ben
Ağustosta üşüdüm
Yoktun,
Güneşim yoktu, sen yoktun
Karlar içinde yandım
Yoktun
Şimdi
Yokluğun acıtır mı?
Gidişin
Kanatır mı sanıyorsun?


ÇOCUK GÖZLERİ


Bir çocuk bakıyor
Meraklı gözlerle
Bakıyor
Ağlıyor
Dünyanın resmine

Ateş kanatlı kuşlar geçiyor gökyüzünden
Işıklı balonlar sanıyor bombaları
Daha dün
Elinden tuttuğu annesinin
Yatıyor baş ucunda
Kan revan bedeni

Bir başka çocuk soruyor
Meraklı gözlerle
Soruyor
Ağlıyor
Dünyanın resmine

Söyle anne ne yaptın?
Ne yaptın? baba!
İnsanlar ölürken,
Öldürülürken?


SEVGİLİYE

Açtığın yaradan hala kan gider
Aşk dediğin her bir dertten de beter
Bu dünyaya gelen eli boş döner
Çaldığın ömrümü götüremezsin

Keder gelmiş yüreğime taht kurmuş
Yar sözlerin sineme kurşun olmuş
Azrail kapıma vakitsiz gelmiş
Ağlasan sızlasan döndüremezsin.


öznesi yazdım seni tüm kederlerimin-1


Öznesi yazdım seni tüm kederlerimin
Kaç gece eskittim sahil ürpertileriyle
Kaç yıldız kaydı göğümden
Ve ben seni diledim.
Ay şahidimdir
Sen bilemezsin.
Belki denizin karşı yakasında
Yıldız armağan ediliyordu sevgiliye
Yokluğunda kaç günü kızıl düğünlerle
Gelin verdim geceye
Saklımda hasret eskittim
Adını başına yazdım
Bütün aşk şarkılarının
Her yolculukta
Gülüşlere gizledim dolan gözlerimi
Yutkunarak boğdum hıçkırıkları
Yağmurlarında yürüdüm
Kuytularında kaybolduğum kentin
Islak kaldırımlarına döktüm gözyaşlarımı
Hiç bir çığlığa sığdıramadım
Aşkın tarifini
Acısını hiç bir mevsime

Şimdi her nefes alışımda
Göğsümün sol yanında
İnce bir sızıdır adın

Öznesi yazdım seni tüm kederlerimin
Düş kırıkları
Camdan da keskin neylersin
Kaf dağının ardında çiçektin
Bir nefes mesafesinde
Ah uzanabilseydim
Anlatabilseydim yeniden
Ne acıdır
Bizim yolculuklarımız
Kilometre hesabından uzaktı
Ve yan yanayken
Uzaktık en az
Bir ucundan diğer ucuna ülkenin...

GÖRESİME

Elif’e

Beyaz bir ıssızlığın ortasındayım
Kalabalıkta yalnızlığımın sesi
İsmini fısıldıyor kulaklarıma.
Uzak bir günün özlemi içinde
Bildiğim bütün yol türkülerini
Yeniden ezberledim.
Geceleri
Tanıdık yıldızlar arıyorum gökyüzünde
Eskisi gibi parlamıyor sanki hiçbiri.
Savurgan davranıyorum ömrüme
Yeni bir sigara yakıyorum
Bir öncekinin ateşiyle.

En güzel zamanları
Nasıl da harcamışız korkmadan
Şimdi
Yutulamayan bir lokma gibi
Hüznün tortusu, boğazımda düğümlenen.
Ve hasret
Soğuktan sıcağa girdiğinde
Buğulanan bir cam gibi duruyor
Gözbebeklerimde.

Murat ORHAN


ONSEKİZ YAŞA SİTEM


Ömrüm on sekize değdiğinde
Giydim üzerime adam gömleğimi
Dumana bulaşmış dem kokularıyla
Kahvehane kuytularında bıraktım
Ciğerlerimin körpeliğini
Üçüncü sayfada
Bir intihar haberiydi
Okul arkadaşım
O haberle sıyrıldım
Dönme dolaplara rehin çocukluğumdan
Sofrada son lokmamı
Ağlatarak ardımdan

Tutarken elini sevgilinin
Yüzümdeki kırmızı
Aşkın alev ateş lekesiymiş meğer.

Ömrüm on sekize değdiğinde
Düşlerle yüklenmiş gemi batıklarından
Sevda denizi kıyılarına
Ayrılık kalıntıları vurduğunda öğrendim
Acının yalnızca dili yakmadığını

Uzak neyi anlatır?
Bir nefes mesafesinde
Yürek çırpınışları
Iraksamaların ayak sesleri…

Ömrüm on sekize değdiğinde
Ki meyhane kapıları açılmıştı artık
Terk edişlere ayrılık diyorlardı.
Dipsiz kadehlere attım kendimi
Ayakları dolaşık kelimeler geçti boğazımdan
Adını haykırarak sevgilinin
Sokaklarını adımladım küçülen kentin.

Yolculuklar
Yalnızca yolları mı aşındırır
Gitmelerin eseriymiş
Yüzümdeki yeni çizgiler...

Ömrüm on sekize değdiğinde
Kapadım gözlerimi
Yolun yarısına üç kala açıp
……..Aynada telaşla
…………Geride bıraktıklarımı aradım

Aynalar yalnızca günün aksimidir?
Kim sildi bu resimden
Saçlarımın rengini?

Ah benim on sekiz yaşım
Ne çabuk tükettin kendini
Bir nefes alımı,
Göz kapaklarımın
Buluşup ayrılması kadar kısa ömründe
Söyle
Emanet ettiğim
Çocukluğuma ne yaptın?

Murat ORHAN

KARDEŞ KAVGASI


Ay

Kendini unuttu bu sabah

Geceden uyuya kalmış

Güneş

Çatmış kaşlarını

Hani bulutlar olmasa arada

Kan gövdeyi götürecek

İki kardeş arasında.


Murat ORHAN


AYAĞA KALK


Güzel rüyalar için uyuduğum uykularımdan
Kan içinde sabahlara uyanıyorum nicedir
Bir çığlık belki
Boğazımda düğümlenen
Yutkunamıyorum
Kalk diyor içimdeki ses
Ayağa kalk
Dünyanın herhangi bir yerinde
Düşlerine bombalar yağıyor çocukların
Kalk diyor içimdeki ses
Ayağa kalk
Uyumak yarı kardeşidir ölümün
Ve unutma
Tutsakça uyumaktan
Onurludur
Özgürlük için ölüm

Gülümseyen bir bebek resmi hafızamda
Açık gözlerinde sönmemiş bir pırıltı
Bir elini yukarı kaldırmış
Gökyüzünü tutar gibi
Yanıbaşında yatıyor
Annesinin ölü bedeni
Hareket etmeksizin gülümsüyor bebek
Küçücük ellerinde gökyüzü
Havada duman lekesi
Etrafa saçılmış cesetler
Kandan nehirler
Kimya ilim değil
Ölümdür artık
Bombanın zehrinde
Bebek inatla gülümsüyor
Donuk gözleriyle
Ve ölüm küçük düşüyor
Adının anlamını bilmeyen
Bir bebeğin gözbebeklerinde...

Kalk diyor içimdeki ses
Ayağa kalk
Uyumak yarı kardeşidir ölümün
Ve unutma
Tusakça uyumaktan
Onurludur
Özgürlük için ölüm...

Murat ORHAN


BEN SOKAK VE GECE


Ben, sokak ve gece
Gölgem gölgeni ararken
Bir yağmur yağar
Sel olur akarım

Rengi kendinden derin
Kıyıları taze bahar
Üşürüm birden sessizce
Ayrışırım kederlerimden
Bu yağmurla ben denize akarım

Deniz senin gözlerinde
Bir dalga vurur pınarlarına
Yanaklarından süzülüp akarım

Deniz düşer gözlerinden
Ben düşerim yorgun argın
Gölgem gelmez peşimden
Korkularım ellerimde
Yitik
Buruk
Ardından bakarım...

Murat ORHAN


OYUNCAKLARIM


Günlerden

Cumartesi de olsa Pazar da olsa

Parkların yolu yasak bana, bahçelerin

Ayakkaplarınızı boyarım

Tren istasyonunda.

Sakız satarım size

Mendil satarım.

Yaşıtım çocuklarınıza balon satarım.

Pilli oyuncaklarım yok benim

Maket evlerim, arabalarım

Simit tablası

Boya fırçası

Oyuncağımdır benim.


Günlerden

Cumartesi de olsa Pazar da olsa

Parkların yolu yasak bana, bahçelerin...


Murat ORHAN

YİTİRDİĞİM
( Şiirin Hikayesini Görmek İçin Tıklayın )

Şiirin Hikayesi

Kaybedeceğimi sandığım zamanlarda bestelediğim bir şarkıdır aslında.


Elif’e

Yürürken bu yollarda ağır ağır
Dalmışken rüzgarın uğultusuna
Denizin
Köpüklü sokaklarında
Dolaşan ürkek martılara

Kalabalıkların kirli gürültüsü
Suların o eşsiz beyaz örtüsü
İşte
Bütün bunlar
ve diğerleri
Ürkek
Yitik bir aşkın öyküsü

Ben
Sana seni çok sevdiğimi
Bir kez olsun söyleyemedim
Yüreğimde
Her gün görüp
Gözlerimde
Yitirdiğim...

Murat ORHAN


TATİL


İşten artmış bir Pazar günü
Dayamış sırtını duvara
Hızla geçen zamanı
Durdurmaya çalışır gibi
Boş luğa dikmiş gözlerini.
Arada bir
Uçurtmalar geçer gözlerinden.

Zamansız beliren yüz çizgilerinde
Upuzun onbeş yılın öyküsü
Gözün kapalı elini sıksan
Kırk yaşında bir çiftçi sanırsın
Sigarası usta parmakların arasında
Ciğerleri gençliğine ah çeker...
Arada bir
Yağmurlar geçer gözlerinden

Murat ORHAN


NİMBUS


Geçtiğim yollara küfrediyorum
Ve yanımdan geçip giden yıllara
Tenime dokunan her ışık
İncitiyor beni
Ağlamayı unutmuşum
Oysa izlediğim her hüzünlü filmde
Gözlerim dolardı benim
Sonunu değiştirmek isterdim.
Sesim kırılıyor
Yüreğim burkuluyor
Bulutlar yağmura dönüşmüyor artık
Ben yağmur oluyorum
Dökülüyorum şehrin kaldırımlarına...


Murat ORHAN


AŞK


Biraz ölümdür aşk
Zamansız gelen
Ömrümün
Davetsiz misafiri

Kırmızı diyorum rengine
Alev ateş yanarken bir yanım
Birden buzula dönüyor gri mavi
Rengi yok diyorum aşkın

Yolculuktur diyorum aşk
Hazırlıksız ve yalnız
Koşmak isterken delicesine
Görünmez duvarlar çıkıyor karşıma
Yolu yok diyorum aşkın
Yolu yok

Ölümdür biraz aşk
Zamansız gelen
Ömrümün
Davetsiz misafiri

En güzel şarkıdır diyorum aşk
Çığlık atıyor tiz bir keman
Notalar
Sivri uçlu birer mızrak
Yaralar açıyor ardı ardına
Gidenden geriye kalanlara
Şarkısı yok diyorum aşkın

Rüyadır diyorum aşk
En tatlı uykularda
Çiçek bahçesinde yürürken el ele
Uçurum oluyor gözlerin
Bakamıyorum
Rüyası yok diyorum aşkın

Ve aşk
Ölümdür biraz
Zamansız gelen
Ömrümün
Davetsiz misafiri.

Sözlüğünde yazılı her dile inat
Tarifi yok diyorum aşkın...

Murat ORHAN


AYRINTI


Hiçe saydığımız anlardı
Görmezden geldiğimiz
Ayrıntıydı adları
Önemsizdiler
Oysa adam,
Bir sokak önce dönseydi
Vurulmayacaktı belki.
Küçücük yaralar değil midir?
Büyük hastalıkların önceli...

Murat ORHAN


MARTI


Kuşlar geçiyor
Göçebesi ömrümün
Yuvadan kovulmuş
Bir dal parçası yüreğim

Kuş oluyorum
Kanatlarımda yarımtı aşklar
Dizginsiz uçmak
Hem de ölesiye
Bana da öğretin, diyorum
Gülüyor, biraz alaycı
Biraz sitemkar
Simidimi çalan martı
’Ele geçirdiğiniz bu dünyada
Bize ait olan
Uçmaktan gayrı ne kaldı?’ diyor
Biraz ağlamaklı...

Murat ORHAN


MAHPUS


Kanadı kırık kuşlar geliyor aklıma
Tutuşmuş uçma isteğine zincir vurulu
Yangın yerinde üşümek gibi yüreğimin kıpırtısı
Yürümek istiyorum
İhtiyar bir hamalın sırtındaki
En ağır yük oluyor bedenim.
Çocuk sesli martılar
Detone şarkılar söylüyor.
Köşe başında bir şarapçı
Kan kırmızı hüzün yudumluyor.
Bu saatlerin müdavimiyiz
Neden?
Yenildik de
Esir mi düştük geceye?..

Murat ORHAN

ÇOCUKTUK


I
Oyun alanlarında kanatırken birbirimizi
Özür dilemeyi öğrenemedik.
Sert iklimlerin
Asi çocuklarıydık.
Hasret vardı
Ve hep uzak düşler
Sonra kağıttan gemilerimiz
Umutlar yükleyip geleceğe dair
Yağmur artığı su birikintilerinden
Düşler limanına gönderdiğimiz.
Taş ve çamurdan oyuncaklarımız
Kelebek ömürlü hüzünlerimiz vardı
Ölesiye ağlarken
Kahkahalara dönüşen çığlıklarımız.

Kimimiz erken göçüp gitti
En meraklımızdı
Açık unutulan çukurda
Son nefesini veren.
En haşarımız
Fırlayıvermişti birden
Işıksız ve geçitsiz araba yoluna.
Doktorsuzluktan ölmüştü
Babası işten atılan
Oysa tedavisi de vardı
Aşısı da veremin.
’Takdir-i İlahi’ dedi büyüklerimiz
Ne gelir elden?

Erken alıştık zamansız göçlere
Ve kaldığımız yerden
Devam ettik oyunlarımıza
Çocukluğumuz eskiyordu ha bire
Ama aynalar
İkna edemiyordu bizi büyüdüğümüze
İşte bu yüzden
Üzerimize olmayan giysilerimizi
Hep küçülmekle suçladık.

Savrulduk sonra
Büyük kentlerin kuytularına
Kökünden koparılmış kır çiçekleri gibi
Yanlış iklimlerde yeşermeye çalışan
Fidanlardık.

Oyun alanlarında kanatırken birbirimizi
Özür dilemeyi öğrenemedik.
Sert iklimlerin
Asi çocuklarıydık.
Ve büyüdük
Eskiden kalma ne varsa
Yüzümüzdeki derin çizgilere gömdük.
En renkli rüyalar
Saçlarımızdaki aklarda yitirdi sihrini.

Kağıttan gemiler
Çoktan demir almış düşler limanından
Hayat
Kanatırken en acımasız yüzüyle yaralarımızı
Bir batıktan arta kalanları
Toplamak bize düşen...

II
Hayallerimiz vardı
Dizginsiz çağlayanlarıydı ömrümüzün
Bir varmış, bir yokmuş diye başlayan
miş-li geçmiş zamanların
Sonu mutlulukla biten masal çocuklarıydık.
Sonra büyüdük
Büyümenin eksilmek olduğunu bilmeden...

Murat ORHAN


SAVAŞTA YİTENE


Gül yanaklım rengin solmuş
Kan sürülmüş saçlarına
Gününe kara çalınmış
Yaşlar inmiş yanağına

Uykundan çalınmış düşün
O umarsızca gülüşün
Çıkınında hüzün aşın
Yere çevrilmiş bakışın

Savrulur küller içinde
Umutların sevdaların
Bir evvel zaman içinde
Saklı kalmış oyunların

Murat ORHAN


GECENİN İZLERİ


Karanlık geceler ihanet yüklüdür
Bir de yüreğinde eskiyen hasret varsa
Sessiz çığlıklar dolaşır varoşları
Bir de gecenin kirli sarhoşları
Onların
Gidecek bir yeri bile yok.

Işığı sönmüş küçücük evlerde
Düşler görüyor uyuyan çocuklar
Aynı saatlerde tren istasyonunda
Yaşıtları uyuyor bankların üstünde
Onların
Görecek bir düşü bile yok...

Murat ORHAN


SİMİTÇİ MEMO

’ Bursa’da bir üst geçidin çökmesi sonucu hayatını kaybeden simitçi çocuğun anısına .Geleceği elinden alınan tüm çocuklara.’

Bu parklar tanır onu
bu kuşlar bu ağaçlar
incecik sesini titreyen bedenini
her sabah seherinde
geçer tozlu yollardan
sonbahar yağmurunda
kışın kar soğuğunda

Bir tablası vardı, başının üzerinde
Bir de sahip olduğu kısacık türküsü
Parklarda, sokaklarda
Okullar önlerinde
Türküsünü söyleyip
Simitleri satardı

En büyük hayali
Bisiklete binmekti
Diğer tüm çocuklarla
okullara gitmekti

Memo birgün dönmedi
Simitleri bitmedi
Dokuz yıllık ömründe
Bisiklete binmedi..

Bak!
Sesleri geliyor
satıcı çocukların
Yüzlerinde derinden
bir hüznü var onların
Hava yine soğudu
Bedenleri titriyor
Toprağın derininde
Memo türkü söylüyor...


SESSİZ VEDA


Bir tren garında son on saniye
Gideni son kez gördüğünü bilmeden salladığın el
Şimdi tırnak acısı avuç içlerinde
Hüzünlü yüzüne destek yumrukların oldu.

İşte yine yalnızsın
Doğduğun gün gibi çırılçıplak
Artık sevimli değil avaz avaz ağlayışın
Uykuya inat bekleyenin yok başucunda
Tek kişilik bir oyunun
İntihar sahnesindesin.

Uzak bir fotoğrafta gülümsüyor sevdiğin
Ay yüzünde bir çift zeytin karası gözleri
Yüreğin ay yüzüne med-cezir
Sen İstanbul’un orta yerinde bir yalnızlık abidesi.

Her akşam bir tren kalkar yüreğinden
Her akşam adressiz mektuplar yazarsın
Satırlarına başlamadan evvel
Yağmura şemsiyedir kirpiklerin
Ve seni soracak olursa sevdiğin
En masum yalanıdır hayatın
İyiyim dersin.
En büyük yalansa söylenmiştir zaten
Kırık bir tebessümün ev sahibi dudaklarla
Görüşmek üzere derken. Bilirsin.

Kıyıya ulaşamadan sönüp giden dalgalar gibisin
Ezildikçe kabaran
Kabardıkça utanan
Sonunda kendine ulaşan
Hiçbir rüzgar sevgiliye doğru esmez
Hiçbir kavşak sevgiliye çıkmaz artık.

Kocaman bir yalansın belki
Düşlerinde kurduğun köylerden kovulan
Ne sevgini anlatabildin
Ne de küfrederken pervasızca hayatın orta yerine
Özür dileyebildin
Sahte avuntularla kandırmadan kendini
Çekip gidebilecek kadar cesur da değildin.

Hikayen bitti
Artık kandırma kendini
Oltada balık kadar çaresiz
Kanadı kırık bir kuş kadar acizsin.

Doğduğun gün gibi yalnızsın
Tutunamadığın hayatta
Gölgesiz ve ayak izi olmayan
Bir insan silüetidir yalnızca adın.
Ve sitemsiz bir vedayla terkederken
Ölümün
Miladı olmayacak yeni başlangıçların

Şimdi bir kez daha al yüzünü avuçlarına
Ve son bir mektup yaz
Senden başka okuyan olmasa da...

Murat ORHAN


DUVARIN ÖTE YANI


Önce binaları yükselttiler
El yapımı geometrik bahçeleri
Kır çalıntısı çiçeklerle bezediler
Gerçek gibi kokmadı hiçbiri
Kuytuda diken boy verdi gizlice
Gür bir ses
Paylayana dek bahçıvanı
“heey! Çek şunu kökünden”
demir kapı ve duvarlarla çevrelediler
en az binalar kadar heybetli.
Yıldızlı üniformalar içinde
Bizden birini diktiler bize karşı
Duvarlar en çok çocukları ayırdı
Bahçenin içindekiler
Ve
Duvarın öte yanındakiler
Medeniyet
Uzaklaştırmak mıydı evleri topraktan?

Kızdı annesi
Tatlı sert bir sevecenlikle
Yüzünü çikolataya bulayan çocuğa
“Sokak çocukları gibisin”
sordu annesine
bütün çocuk merakını takınarak
“ Sokak çocuğu ne demek?”
kekeledi annesi
köşeye sıkışmış bir çaresizlikle
“bütün gün sokaklarda gezen çocuklar” dedi
pencerenin önüne gitti çocuk
acemi adımlarla
“ Şunlar sokak çocuğu mu?”
küçücük parmağıyla
karşı arazide koşturan
yalın ayaklıları göstererek
“bilmem” dedi annesi
“belki de”
daldı gözleri
el yapımı bahçelerin
süslü yalnızlığıyla
ve kıskanarak
duvarın öte yanındakileri…

Murat ORHAN


SAVAŞ VE ÇOCUK


Görkemli yapıların harcındaki kan damlasıydık
Bir yıkıntının külleri arasında
Kaybolup gittik sonra..
Bir savaşın resmi nasıl çizilebilir ki?
Şiiri nasıl yazılabilir?
Masalcı ne anlatır dinleyenlerine, ölüme dair?
Bir gülü koklamadan sevmek kadar
Yalandır en az, resim sergilerinden yaşanan savaş!

Rakamlar güçlüden yanadır
İlk kez yalandır matematik gerçeğine
Düşleri parçalayan kurşunun
İvmesi yalandır, sürtünmesi, hızı yalan
Ağrıyan duygulardır
Ve hiç bir kimya formülü
İlaç değil yalandır.

Geride kalan
Küçücük bir fotoğrafta
Çocuk gözleridir
Geleceksizliğe bakan....

Murat ORHAN

__________________

FORUMUMUZ VE LİNKLERİMİZ HERKESE AÇIK! BİZE DESTEK VERENLERE TEŞEKKÜRLER!
HER TÜRLÜ KONUDA İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ!
FACEBOOK http://www.facebook.com/huseyincancalisan

LimeWire Çalışan Sorunsuz Sürüm Burada!
İnternet Download Manager 5.19 Full Crack % 100 Çalışıyor Denendi
TIKLA İNDİR!!
Kullanıcın Sayfasını Ziyaret Et Gender_Bay Çevirimiçi durumu