[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #17630  01-10-2009 21:04 GMT+2 saat  

moonlight


Admin


Tecrübe Puanı.: 96%
Ruh Hali: Neþeli
Mesaj 4213
Şehir: istanbul
Ülke:
Meslek: gecelerin adamı :))
Yaş: 36
Facebook'ta Paylaş
GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR


GELİŞİM

Gelişim; organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, diş, duygusal ve sosyal yönden belli koşulları olan, en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. Gelişim bir süreçtir. Olgulaşma ve öğrenme olmadan gelişim sağlanamaz.*1 İnsan doğumundan ölümüne kadar olan süreçte çevresiyle sürekli etkileşim içindedir. İnsanın gelişimi çevresiyle etkileşiminin ürünüdür.*2

Gelişim olgunlaşma ve öğrenmeye bağlı olarak değişiklik gösterir. Dolayısıyla olgunlaşma ve öğrenme gerçekleşmeden gelişimden yeterli düzeyde söz etmek mümkün değildir. Her birey kendine özgü bir gelişim gösterir. Örneğin; bazı çocuklar çevreninde büyük etkisiyle çok hızlı bir gelişim gösterirken, bazı çocuklar daha sonraki yıllarda gelişim gösterirler. Yeni doğan bebeğin kasları olgunlaştıkça bebek yeni hareketler sergileyebilir. Bebeğin el ve bacak kasları olgunlaştıkça çeşitli hareketler ile yürüme davranışını geliştirebilir. Gelişim kavramı dişi ve erkek hücrelerin birleşmesiyle başlar ve yaşam boyu değişimi ifade eder. Gelişim tek yönlü bir süreçtir. Aksi halde gerileme olur. Psikolojik anlamda ele aldığımızda, gelişimin sonucu olarak kazanılan özellikler kazanılmamış duruma dönemezler. Ancak olağanüstü kaza durumlarında normal dışı bir şekilde böyle bir olgudan söz edilebilir. *3

Gelişim Süreci


BÜYÜME-------------OLGUNLAŞMA-------------------ÖĞRENME


Büyüme, olgunlaşma ve öğrenme yaşantı sonucu kişide gözlenebilir nitelik ve nicelik boyutundaki değişiklikleri içerir. Gelişimde bedensel özellikler birbirleriyle ilişkili olarak bir bütünlük içinde değişirler. Örneğin; bir çocuğun ıslık çalabilmesi parmaklarındaki kasların olgunlaşmasıyla olanaklıdır. Parmakla dudak arasındaki işbirliği ıslık çalma eylemini gerçekleştirir. Islık çalma eyleminde bireyden beklenen çaba, bireyin gelişiminde kendisinden beklenen görevleri yapabilecek davranış değişikliğini gösterme çabasıdır.

BÜYÜME

Büyüme bireylerin fiziksel özellikleri için kullanılmakta ve organizmanın bedensel olarak gösterdiği değişiklikleri ifade etmektedir. Bu yönüyle, birey açısından boyun uzaması, kilonun artması, vücudun irileşmesi büyüme kavramı içinde yer almaktadır.*4 Gelişim ve büyüme karıştırılmamalıdır. Örneğin; kişinin vücudu büyür, zihni ise gelişmektedir.

Büyüme, bireyin fizik yapısında zamana bağlı olarak meydana gelen nicelik boyutundaki değişikliklerdir. Doğum öncesi dönemde hücre çoğalması ve doğum sonrasında da aylara veya yıllara göre fizik yapıda meydana gelen değişiklikler büyüme sonucudur. Büyüme yaşa bağlı olan değişikliklerdir.*5

OLGUNLAŞMA

Olgunlaşma; Bireyin doğuştan getirdiği genetik yapı ile çevrenin etkileşimi sonucunda canlıda görülen biyolojik değişikliklere denir. Kısaca; organizmanın büyüyerek bir işi yapabilecek seviyeye gelmesidir.
Bir organizma belli bir davranışı başaracak derecede yeterli olgunluk basamağına ulaşmadıkça, o davranışı öğrenemez yada gereği gibi öğrenemez. Örneğin; çocuğun parmak kasları, gerekli olgunluk düzeyine ulaşmadıkça ona kalem tutmasını, dışarıdan yapılacak etkilerle öğretmeliyiz.*6 Organizmanın, kendinden beklenen bazı fonksiyonları yerine getirebilmesi için onun belirli bir olgunluğa ulaşması gerekir. Henüz kalem tutmasını yeni öğrenen bir çocuktan düzgün yazı yazması beklenemez. Çocuğun kas ve kemik yapısı yeter olgunluğa gelmeden, ne kadar yürüme alıştırması yaptırırsak yaptıralım, çocuk yürümesini öğrenemez.*1

Olgunlaşma çevre faktörlerinden oldukça bağımsızdır. Çevrenin etkisi normal koşullarda olgunlaşmayı etkilememektedir. Çevre koşullarında uyarıcı yoksunluğunun yoğun olmadığı durumlarda çocuklar yürümeyi öğrenir. İnsanın biyolojik donanımı yürüme davranışı için programlanmıştır.*3

Olgunlaşma kendiliğinden meydana gelen bir süreçtir. Bir meyvenin olgunlaşması için meyvenin çaba göstermesine gerek yoktur. Kişinin olgunlaşması da benzer bir şekilde zamanla meydana gelir. Çocuktan herhangi bir davranış istenildiğinde, o davranışın gereği olan olgunlaşmanın gerçekleşip gerçekleşmediğinin önceden bilinmesi gereklidir. Anne, baba ve eğitimcilerin mutlaka çocuğun olgunlaşma düzeyini bilmeleri önemlilik arz etmektedir. Çocuğa düzgün yazı yazmasını isteyen bir anne babanın çocuğun parmak kaslarının yazı yazma olgunluğuna ulaşıp ulaşmadığını dikkate alması gereklidir.

ÖĞRENME

Gelişimin en önemli kavramlarından biri de öğrenmedir. Bireyin gelişiminin meydana gelmesi için öğrenmeye önemli derecede ihtiyaç duyulmaktadır. İnsanlar başkalarının yardımıyla birtakım bilgi ve beceri kazanır. Kazanılan bilgi ve beceriler bireyin çevresiyle kurduğu etkileşimin sonucudur. Bu etkileşim sonucunda bireyde meydana gelen kalıcı izlerin her biri bireyin yaşantılarını oluşturur. Bir başka ifadeyle kalıcı izlerin her biri bireyin yaşantılarını oluşturur.

Öğrenme; tekrar veya yaşantı sonucu davranışta gözlenen, kalıcı değişiklikleri kapsar. Bu tanımda üç önemli öğe vardır. (1) Öğrenme, “iyi” yada “kötü” nitelikte olan davranış değişikliğidir. (2) Öğrenme, yaşantı yada uygulama ile oluşabilir. (3) Öğrenme sonucunda oluşan davranış değişikliği oldukça kalıcı değişikliktir.*6 Öğrenmede esas olan, oldukça kalıcı bir nitelik taşıyan davranıştır. Çocuğun yeni bir davranış kazanabilmesi için çevrenin desteği önemlidir. Bir çocuğun düzgün bir şekilde yazı yazabilmesi için, öncelikle kalemi düzgün tutabilmesi ve çocuğun belli bir olgunlaşma düzeyine ulaşması gereklidir. Olgunlaşma gerçekleşse dahi çocuğun başkası tarafından yardımcı olunarak öğrenmesi gereklidir. Bireyin herhangi bir konuda becerisi yada bilgisi olmamasına rağmen o konuda gösterdiği çaba sonucunda öğrenebiliyorsa, burada öğrenme gerçekleşmiş demektir.

Sonuç olarak gelişim; büyüme, olgunlaşma ve öğrenme süreçleri açısından gözlenen değişiklikler kümesidir.



HAZIR BULUNUŞLUK

Hazır bulunuşluk; yeni bir öğrenme durumunda, bireyin önceden sahip olduğu özelliklerin tümünü kapsar. Bireyin yaşı, gelişimi, olguluk seviyesi, tutumu, motivasyonu ve sağlık durumu yeni öğrenme ortamında etkili olan unsurlardır.

Hazır bulunuşluk; kişinin olgunlaşma ve öğrenme sonucunda belli bir davranışı göstermeye hazır olmasıdır. Bir konunun, bir yaşantının istenen düzeyde öğrenilebilmesi için o konunun gerektirdiği temel ön yaşantılara o konuyu öğrenecek kişinin mutlaka sahip olması gereklidir. Okul çağına gelmiş olan bir çocuğun yaşı ve gelişimi kadar okula karşı tutum ve motivasyonu da onun okula hazır bulunuşluk halini belirleyici olmaktadır. Örneğin; dalma eylemi yapmasını öğrenecek olan çocuğun hem dalma ile ilgili aletlerin özelliklerini kavrayabilecek olgunluğa ulaşması, öğrenmeye hazır olması, hem de dalmak için gerekli olan temel bilgi ve becerilere sahip olması gerekir. Bir yaşantıyı öğrenmeye hazır olmayan çocuğa o yaşantıyı öğretmeye çalışmak çocukta birtakım kalıcı izli olumsuz davranışlar bırakabilir.

Kısaca hazır bulunuşluk; belli bir seviyedeki öğrenim görevlerinin öğrenilmesi için gerekli olgunlaşmaya ve gerekli temel yaşantılara sahip olma olarak tanımlanabilir.

KRİTİK DÖNEM

Bireyin belli davranışları kazanabilmesi için belli dönemlere ihtiyaç vardır. Bu davranışlar belli dönemlerde kazanılmadığı zaman, başka dönemlerde kazanılamaz, veya zor kazanılır. Bireyin belli davranışları, belli dönemlerde kazanabilmesine kritik dönem denir. Birey belli bir yaş evresinde, bir önceki evreye oranla belli davranışları kazanmaya hazır konumda bulunur. Bu nedenle bireyin öğrenme yaşantılarını kritik dönemde diğer dönemlere göre daha hızlı kazanabilir. Örneğin; bir bebek yaşıtlarına göre daha erken doğmamışsa o bebeğin konuşmasıyla ilgili kritik dönem 12 ay, 15 ay arasıdır. Bu bebeğin 36 ayda konuşmaya başlaması, o bebeğin konuşmayla ilgili olarak kritik dönemin geçildiğini gösterir. Kritik dönemde yani 12-15 ay arasında bu bebeğin konuşmasıyla ilgili bazı sorunlar yaşanmış olabilir.

Kritik dönemde, öğrenmenin gerçekleşmesi önemlidir. Kritik dönem atlatıldıktan sonra, uyarıcılara maruz kalma etkili bir öğrenmenin gerçekleşmesini mümkün kılmaz. Örneğin; ilköğretim çağında okula gitme fırsatı olmayan erişkinin daha sonra öğrenme süresi daha uzun olmakta ve daha zor öğrenmektedir

Kritik dönemin en belirleyici etkeni zamandır. Bireye belirli zamanlarda belirli davranışları kazandırabilme anne, baba ve öğretmenlerin göstereceği çabaya bağlıdır. Anne, baba ve öğretmenler çocukların eğitimindeki kritik dönemleri bilmek belirli yaşantıları ve öğrenme yaşantılarını ona göre sürdürmek zorundadır.


Tolman ve Bilişsel Davranışçılık


Edward Chace Tolman’ın Hayatı

Tolman, 14 Nisan 1886 tarihinde Newton, Massachusetts’de doğdu. İyi halli bir İngiliz ailesinin üçüncü çocuğu ve ikinci oğludur. Tolman’ın babası, Massachusetts’de bir imalat şirketinin başıdır. Püriten mezhebine mensup baba, çok çalışma ve üstün performans gibi Püriten ahlak anlayışının ilkelerini benimsemiştir ve oğulları Richard ile Edward’ın da bu aile şirketinde aynı ahlak anlayışı ile kendisinin izini sürmelerini istemiştir. Bu konuda, Kuveykır mezhebine mensup eşi tarafından da cesaretlendirilmiştir ve ayrıca sosyal reform konusu ile de ilgilenmektedir. Tolman’ın annesi, çocuklarına kendi Kuveykır değerleri olan sade yaşam ve büyük düşünmeyi aşılamaya çalışan sıcak ve koruyucu bir insandır.

Tolman ailesinin iki erkek çocuğu da anne babalarının isteklerinin aksine akademik alanda ilerlemeyi tercih etmişlerdir. İkisi de matematik konusunda başarılıdır ve yine her ikisi de deneysel ve kuramsal kimya üzerinde çalışmışlardır. Richard, doktora derecesi alarak iş hayatına atılmaktan ve bir fizikçi olmaktan kaçınmıştır. Kariyeri, Los Alamos’ta atom bombaları üzerine bir projede Robert Oppenheimer ortaklığı ile doruk noktasına ulaşmıştır. Edward ise William James’in çalışmalarını okumuş ve Harvard’a transfer olmuştur. Burada felsefe ve psikoloji üzerine çalışan Edward, bu arada Gestalt Psikolojisi ile de ilgilenmiş ve bir yaz dönemini, bir Gestalt psikoloğu olan Kurt Koffka ile birlikte Almanya’da geçirmiştir.

Tolman’ın tezi (Ph.D. 1915), geriye dönük ket vurma (retroactive inhibition) üzerine bir çalışmaydı. Edward Chace Tolman 1915 yılında Northwestern Üniversitesi’nde ders vermeye başladı. Savaş konusu çerçevesinde yazdığı ve bir öğrenci yayınında yer alan makalesi, 1918’de buradan ayrılmasına neden oldu. Bunun üzerine Tolman, kariyerinin devamını burada sürdüreceği California Berkeley Üniversitesi’ne geçiş yaptı. II. Dünya Savaşı’ndan hemen önce, Hilgard ile birlikte, iki San Francisco’lu psikanalistin liderliğinde gerçekleşen ve resmi olmayan bir seminere katıldıktan sonra, “Savaşa Yönelik İtkiler” (Drives Toward War) isimli küçük bir motivasyon kitabı yazdı. Savaş boyunca da, Henry Murray ile birlikte Washinton’da Stratejik Hizmetler ofisinde çalıştı. Tolman savaştan sonra da pek çok onur ödülüne layık görüldü ve 19 Kasım 1959’da vefat etti. (http://www.sonoma.edu/users/d/daniels/ tolman_lecture.htm)

Tolman’ın Bilişsel Davranışçılığı (Cognitive Behaviorism)

Edward Tolman, sistemini doğru bir davranışçılık olarak tanımlamaktadır; çünkü odak noktası, bilinç yerine davranıştır ve içgörü yerine nesnel gözlemdir. Ayrıca yine söz konusu sistemini, Watson’ın birimsel davranışçılığının (molecular behaviorism) tersine bütünsel davranışçılık (molar behaviorism) şeklinde nitelendirmiştir. “Bütünsel” (molar) terimi ile gündelik yaşamda her gün gözlemlenebilen bir çeşit küresel davranıştan bahsedilmektedir. Tolman, davranışın akla yatkın, mantıklı bir bilimsel araştırma konusu olduğuna inanmıştır. Dolayısıyla, davranışı psikolojik süreçlerle ilişkilendirmek elbette saygıdeğerdir; ancak ayrıca bir bilimsel saygınlık getirmez (Viney & King 1998).

Tolman sistemini “Amaçlı Davranışçılık” (Purposive Behaviorism) olarak adlandırmıştır. İnsan ve hayvan davranışının en çok göze çarpan önemli özelliklerinden biri, amaca yönelik olmasıdır. Bunun yanı sıra, söz konusu bu amaçlar bilimsel analizlerin konusu olabilir (Hulse, Egeth & Deese, 1987).

Tolman’a göre; bütünsel davranış (molar behavior) amaçsal niteliğe sahiptir ve ayrıca bilişsel ve uysaldır (docile). Bu iki terim bütünsel davranışı, değişmez, dönüşlü (reflexive) mekanik davranışlardan farklı kılar. Bütünsel davranış, reflekslerden farklıdır. Temel farklılık, bütünsel davranışın kalabalık nedenlere dayanmasıdır; öğretilebilir niteliğe sahiptir. “Öğretilebilir” terimi, anlam bakımından Tolman’ın uysal terimine (docile) yakındır. “Bilişsel” (cognitive) terimi ise; ayırt etme, yer/konum bulma, neyin neye rehberlik ettiğini anlama ve form beklentisi becerilerini ifade etmektedir (Viney & King, 1998).

Ara Değişkenler (Intervening Variables)

Edward Tolman, canlı organizmaların, davranışlarına pusula görevi gören anlamlı psikolojik kavramları tanıdığını öne sürmüştür (Schultz, 1960). Başka bir ifadeyle, basit uyaran - tepki ilişkisini tatmin edici bulmamıştır. Psikolojik süreçler, uyaran ve tepki arasındaki ilişkiye müdahale eder ve davranışı ortaya çıkartır, davranışa anlamlı olarak bağlanmıştır. Ara değişken (intervening variable) ifadesi; davranışı yönlendiren ve çevresel uyaran ile gözlemlenebilen tepkiler arasında arabuluculuk eden psikolojik süreçleri tanımlamaktadır (Viney & King, 1998). Ara değişken örnekleri; bilişleri, beklentileri, amaçları, varsayımları ve istekleri kapsar.

Örneğin beklentiler: Tolman’a göre bir beklenti, her bir başarılı tepkiyi bir ödül takip ettiğinde ortaya çıkar. İnsanlar ve hayvanlar, tepkiler ve çevresel uyaranlar arasında düzenli ilişkilerin olduğu her zaman beklenti oluştururlar (Viney & King, 1998). Bir beklenti bir kere ortaya çıktığı zaman, davranışın yön bulmasında ve kontrolünde rol oynar.

Gizil Öğrenme (Latent Learning)

Tolman ve Honzik’in 1930 yılında yaptıkları bir deneyde, farelerden oluşan bir gruba, bir labirent içerisinde her bir başarılı koşuyu takiben yiyecek ödülü verilmiştir. On gün boyunca devam eden bu işlemde, koşunun hızı çabucak artmıştır ve hataların sayısı da azalmıştır. Farelerden oluşan ikinci bir grup için ilerleyecekleri labirente herhangi bir yiyecek yerleştirilmemiştir. (bkz. Şekil 1). Labirentte her gün zaman harcadıktan sonra, bu gruptaki fareler labirenti dolaşmışlar ve daha sonra da kafeslerine geri dönmüşlerdir.

Bu grubun koşu hızında ve hata sayısında herhangi bir gelişme görülmemiştir. Bu noktada, ödüllendirilen grupta öğrenmenin gerçekleştiği ve ödüllendirilmeyen grupta ise öğrenmenin gerçekleşmediği sonucuna varılabilir. Ancak bu yönde bir yorum, açıkça yanlış olacaktır. Çünkü yiyecek koyulmayan gruptaki fareler de labirenti öğrenmiştir, sadece bunu bildiklerini göstermek için bir nedenleri yoktur. Dolayısıyla, Tolman ve Honzik, daha önce ödüllendirilmeyen bu ikinci gruptaki fareler için labirentteki ödül kutusuna yiyecek bırakmışlardır. Bu gruptaki farelerin hızlarında ve hata sayılarında hızlı bir değişme gözlenmiştir. (bkz. Şekil 2). Çünkü ödüllendirilmemiş denemeler / tekrarlar esnasında gizil öğrenme (latent learning) gerçekleşmiştir (Viney & King, 1998).

Tolman, farelerin mekansal ilişkileri öğrendiklerini ve hatta labirentin bilişsel haritasını (cognitive map) geliştirdiklerini belirtmiştir (Tolman, 1922; 1948). Pekiştireç motivasyonu etkiler ve bu nedenle performansı da. Ancak öğrenme kendi başına bağımsız bir süreçtir. Pratik amaçlar için pekiştireç kullanırız çünkü motivasyon üzerinde önemli bir rolü vardır.

Deneysel Sönme (Experimental Extinction)

Sönme (extinction), büyük oranda beklentilerdeki değişiklikler nedeniyle ortaya çıkar. Tepkinin gücü, koşullu uyaran bir işaret (sign) olarak hizmet etmeye devam ettiği sürece yüksektir. Uyaran artık daha fazla işaret olarak değer sahibi olmadığı zaman, beklentiler ve dolayısıyla tepkiler de değişir. Tolman’ın kuramına göre bu, eğer bir organizma bir işaretin artık bir pekiştirece klavuzluk etmeyeceğinin kesin olarak farkındaysa sönme gerçekleşir ve bu sönmenin nedeni, organizmanın artık o davranışa ihtiyacı olmamasıdır (Viney & King, 1998).

Sonuç

Edward Chace Tolman, ‘öğrenme’ ve ‘motivasyon’ alanlarında önemli çalışmalar yapmış Amerikalı bir bilim adamıdır ve psikoloji alanına birçok önemli katkıda bulunmuştur. Clifornia Berkeley Üniversitesi’nde çalışırken ortaya attığı “Öğrenmenin Bilişsel Kuramı” (Cognitive Theory of Learning) ile kendi davranışçı ekolünü geliştirmiştir. Tolman; öğrenmenin, organizmanın çevresi hakkındaki bilgi ve bilişleri ve bunlarla kendi arasında nasıl bir ilişki kurduğu ile ilgili olarak gerçekleştiğini söylemiştir. Tolman’ın bu kuramı, Thorndike ve Hull’ın öğrenmenin sıkı bir uyaran - tepki eşleşmesiyle gerçekleştiğini öne sürdükleri kuramlarının karşısındadır.

Öğrenme konusunda çalışmak için Tolman, fareler üzerinde araştırmalar yapmış ve çeşitli klasik fare deneyleri gerçekleştirmiştir. En çok bilinen çalışmalarından bir tanesi de labirentte ilerlemeyi (maze running) içermektedir. Ayrıca farelerin karmaşık labirentler içerisinde yollarını öğrenmelerinde, pekiştirecin oynadığı rol üzerinde de durmuştur. Söz konusu bu deneyler, belirgin bir ödülün olmadığı durumlarda gerçekleşen öğrenme olarak ifade edilen “Gizil Öğrenme Kuramı”nın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Edward Chace Tolman, kırk yılı aşkın bir zaman süresince psikolojide ve özellikle de öğrenme alanında hatırı sayılır bir etki bırakmıştır -ki etkisi bugün bile halen hissedilmektedir. Tamamen entegre kuramsal sistem geliştirmesindeki hatası nedeniyle eleştirilmiştir. Bazı kişiler, onun, davranışı bilişsel durumlar gibi daha örtülü, gizli işlevlerle layıkıyla ilişkilendirmede başarısız olduğunu düşünmektedir. Bunun yanı sıra Tolman’ın kullandığı dil de oldukça öznel ve zihinsel bulunmuştur (Schultz, 1960). Öte yandan Tolman, öğrenme konusunda birçok önemli araştırma başlıkları ortaya atmıştır ve psikolojiye “ara değişken” (intervening variable) ve “bilişsel harita” (cognitive map) kavramlarını kazandırmıştır (Schultz, 1960).

Tarihlerle Tolman

1886 Newton, Massachusetts’de doğdu.
1911 Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Elektrokimya alanında lisans derecesini aldı.
1911 Felsefe ve psikoloji öğrencisi olarak Harvard Okulu’na girdi.
1912 Doktora derecesi için Almanya’nın Giessen kentine gitti; Gestalt Psikolojisi ile ilgilenmeye başladı.
1912 Hugo Munsterberg and Langfeld ile birlikte “anlamsız hece öğrenmesi” (unsense syllable learning) üzerinde çalıştı.
1915 Geriye dönük ket vurma (retroactive inhibition) üzerine hazırladığı tezinden sonra Harvard Üniversitesi'nden doktora derecesi aldı.
1915 Northwestern Üniversitesi’nde ders vermeye başladı.
1918 Bir öğrenci yayınındaki barışçı makalesi nedeniyle Northwestern Üniversitesi’nden ayrılmak durumunda kaldı.
1918 California Berkeley Üniversitesi’nde ders vermeye başladı.
1923 Gestalt Psikolojisi üzerinde çalışmak için Almanya Giessen’e geri döndü.
1930 Farelerle labirent deneylerinde ödülün ve pekiştirecin rolleri üzerinde çalıştı.
1932 “Hayvanlarda ve İnsanlarda Amaçlı Davranış” (Purposive Behavior in Animals and Men) kitabını yazdı.
1937 APA’ya başkanlık etti.
1940 “Lewin's Society for the Psychological Study of Social Issues” başkanlığı yaptı.
1942 Savaşa yol açan insan itkilerini anlamak hakkında “Savaşa Yönelik İtkiler”i (Drives Toward War) yayınlandı.
1946 Tolman’ın gizil öğrenme deneyleri ve teorisinin diğer yaklaşımları, Spence ve Lippitt tarafından eleştirildi.
1949 Öğrenme motor becerilerinin ve problem çözmenin farklı kanunlar tarafından yönetildiğini belirttiği “Bir Çeşit Öğrenmeden Daha Fazlası Var”ı (There is More than One Kind of Learning) yazdı.
1949 California Berkeley Üniversitesi tarafından empoze edilen bağlılık yeminini imzalamayı reddetti.
1957 Üstün bilimsel katkılarından dolayı APA ödülüne layık görüldü.
1959 California Berkeley Üniversitesi’nce fahri LL.D. ünvanına layık görüldü.
1959 19 Kasım’da öldü.

Edward Chace Tolman’ın Hayatı

Tolman, 14 Nisan 1886 tarihinde Newton, Massachusetts’de doğdu. İyi halli bir İngiliz ailesinin üçüncü çocuğu ve ikinci oğludur. Tolman’ın babası, Massachusetts’de bir imalat şirketinin başıdır. Püriten mezhebine mensup baba, çok çalışma ve üstün performans gibi Püriten ahlak anlayışının ilkelerini benimsemiştir ve oğulları Richard ile Edward’ın da bu aile şirketinde aynı ahlak anlayışı ile kendisinin izini sürmelerini istemiştir. Bu konuda, Kuveykır mezhebine mensup eşi tarafından da cesaretlendirilmiştir ve ayrıca sosyal reform konusu ile de ilgilenmektedir. Tolman’ın annesi, çocuklarına kendi Kuveykır değerleri olan sade yaşam ve büyük düşünmeyi aşılamaya çalışan sıcak ve koruyucu bir insandır.

Tolman ailesinin iki erkek çocuğu da anne babalarının isteklerinin aksine akademik alanda ilerlemeyi tercih etmişlerdir. İkisi de matematik konusunda başarılıdır ve yine her ikisi de deneysel ve kuramsal kimya üzerinde çalışmışlardır. Richard, doktora derecesi alarak iş hayatına atılmaktan ve bir fizikçi olmaktan kaçınmıştır. Kariyeri, Los Alamos’ta atom bombaları üzerine bir projede Robert Oppenheimer ortaklığı ile doruk noktasına ulaşmıştır. Edward ise William James’in çalışmalarını okumuş ve Harvard’a transfer olmuştur. Burada felsefe ve psikoloji üzerine çalışan Edward, bu arada Gestalt Psikolojisi ile de ilgilenmiş ve bir yaz dönemini, bir Gestalt psikoloğu olan Kurt Koffka ile birlikte Almanya’da geçirmiştir.

Tolman’ın tezi (Ph.D. 1915), geriye dönük ket vurma (retroactive inhibition) üzerine bir çalışmaydı. Edward Chace Tolman 1915 yılında Northwestern Üniversitesi’nde ders vermeye başladı. Savaş konusu çerçevesinde yazdığı ve bir öğrenci yayınında yer alan makalesi, 1918’de buradan ayrılmasına neden oldu. Bunun üzerine Tolman, kariyerinin devamını burada sürdüreceği California Berkeley Üniversitesi’ne geçiş yaptı. II. Dünya Savaşı’ndan hemen önce, Hilgard ile birlikte, iki San Francisco’lu psikanalistin liderliğinde gerçekleşen ve resmi olmayan bir seminere katıldıktan sonra, “Savaşa Yönelik İtkiler” (Drives Toward War) isimli küçük bir motivasyon kitabı yazdı. Savaş boyunca da, Henry Murray ile birlikte Washinton’da Stratejik Hizmetler ofisinde çalıştı. Tolman savaştan sonra da pek çok onur ödülüne layık görüldü ve 19 Kasım 1959’da vefat etti. (http://www.sonoma.edu/users/d/daniels/ tolman_lecture.htm)

Tolman’ın Bilişsel Davranışçılığı (Cognitive Behaviorism)

Edward Tolman, sistemini doğru bir davranışçılık olarak tanımlamaktadır; çünkü odak noktası, bilinç yerine davranıştır ve içgörü yerine nesnel gözlemdir. Ayrıca yine söz konusu sistemini, Watson’ın birimsel davranışçılığının (molecular behaviorism) tersine bütünsel davranışçılık (molar behaviorism) şeklinde nitelendirmiştir. “Bütünsel” (molar) terimi ile gündelik yaşamda her gün gözlemlenebilen bir çeşit küresel davranıştan bahsedilmektedir. Tolman, davranışın akla yatkın, mantıklı bir bilimsel araştırma konusu olduğuna inanmıştır. Dolayısıyla, davranışı psikolojik süreçlerle ilişkilendirmek elbette saygıdeğerdir; ancak ayrıca bir bilimsel saygınlık getirmez (Viney & King 1998).

Tolman sistemini “Amaçlı Davranışçılık” (Purposive Behaviorism) olarak adlandırmıştır. İnsan ve hayvan davranışının en çok göze çarpan önemli özelliklerinden biri, amaca yönelik olmasıdır. Bunun yanı sıra, söz konusu bu amaçlar bilimsel analizlerin konusu olabilir (Hulse, Egeth & Deese, 1987).

Tolman’a göre; bütünsel davranış (molar behavior) amaçsal niteliğe sahiptir ve ayrıca bilişsel ve uysaldır (docile). Bu iki terim bütünsel davranışı, değişmez, dönüşlü (reflexive) mekanik davranışlardan farklı kılar. Bütünsel davranış, reflekslerden farklıdır. Temel farklılık, bütünsel davranışın kalabalık nedenlere dayanmasıdır; öğretilebilir niteliğe sahiptir. “Öğretilebilir” terimi, anlam bakımından Tolman’ın uysal terimine (docile) yakındır. “Bilişsel” (cognitive) terimi ise; ayırt etme, yer/konum bulma, neyin neye rehberlik ettiğini anlama ve form beklentisi becerilerini ifade etmektedir (Viney & King, 1998).

Ara Değişkenler (Intervening Variables)

Edward Tolman, canlı organizmaların, davranışlarına pusula görevi gören anlamlı psikolojik kavramları tanıdığını öne sürmüştür (Schultz, 1960). Başka bir ifadeyle, basit uyaran - tepki ilişkisini tatmin edici bulmamıştır. Psikolojik süreçler, uyaran ve tepki arasındaki ilişkiye müdahale eder ve davranışı ortaya çıkartır, davranışa anlamlı olarak bağlanmıştır. Ara değişken (intervening variable) ifadesi; davranışı yönlendiren ve çevresel uyaran ile gözlemlenebilen tepkiler arasında arabuluculuk eden psikolojik süreçleri tanımlamaktadır (Viney & King, 1998). Ara değişken örnekleri; bilişleri, beklentileri, amaçları, varsayımları ve istekleri kapsar.

Örneğin beklentiler: Tolman’a göre bir beklenti, her bir başarılı tepkiyi bir ödül takip ettiğinde ortaya çıkar. İnsanlar ve hayvanlar, tepkiler ve çevresel uyaranlar arasında düzenli ilişkilerin olduğu her zaman beklenti oluştururlar (Viney & King, 1998). Bir beklenti bir kere ortaya çıktığı zaman, davranışın yön bulmasında ve kontrolünde rol oynar.

Gizil Öğrenme (Latent Learning)

Tolman ve Honzik’in 1930 yılında yaptıkları bir deneyde, farelerden oluşan bir gruba, bir labirent içerisinde her bir başarılı koşuyu takiben yiyecek ödülü verilmiştir. On gün boyunca devam eden bu işlemde, koşunun hızı çabucak artmıştır ve hataların sayısı da azalmıştır. Farelerden oluşan ikinci bir grup için ilerleyecekleri labirente herhangi bir yiyecek yerleştirilmemiştir. (bkz. Şekil 1). Labirentte her gün zaman harcadıktan sonra, bu gruptaki fareler labirenti dolaşmışlar ve daha sonra da kafeslerine geri dönmüşlerdir.

Bu grubun koşu hızında ve hata sayısında herhangi bir gelişme görülmemiştir. Bu noktada, ödüllendirilen grupta öğrenmenin gerçekleştiği ve ödüllendirilmeyen grupta ise öğrenmenin gerçekleşmediği sonucuna varılabilir. Ancak bu yönde bir yorum, açıkça yanlış olacaktır. Çünkü yiyecek koyulmayan gruptaki fareler de labirenti öğrenmiştir, sadece bunu bildiklerini göstermek için bir nedenleri yoktur. Dolayısıyla, Tolman ve Honzik, daha önce ödüllendirilmeyen bu ikinci gruptaki fareler için labirentteki ödül kutusuna yiyecek bırakmışlardır. Bu gruptaki farelerin hızlarında ve hata sayılarında hızlı bir değişme gözlenmiştir. (bkz. Şekil 2). Çünkü ödüllendirilmemiş denemeler / tekrarlar esnasında gizil öğrenme (latent learning) gerçekleşmiştir (Viney & King, 1998).

Tolman, farelerin mekansal ilişkileri öğrendiklerini ve hatta labirentin bilişsel haritasını (cognitive map) geliştirdiklerini belirtmiştir (Tolman, 1922; 1948). Pekiştireç motivasyonu etkiler ve bu nedenle performansı da. Ancak öğrenme kendi başına bağımsız bir süreçtir. Pratik amaçlar için pekiştireç kullanırız çünkü motivasyon üzerinde önemli bir rolü vardır.

Deneysel Sönme (Experimental Extinction)

Sönme (extinction), büyük oranda beklentilerdeki değişiklikler nedeniyle ortaya çıkar. Tepkinin gücü, koşullu uyaran bir işaret (sign) olarak hizmet etmeye devam ettiği sürece yüksektir. Uyaran artık daha fazla işaret olarak değer sahibi olmadığı zaman, beklentiler ve dolayısıyla tepkiler de değişir. Tolman’ın kuramına göre bu, eğer bir organizma bir işaretin artık bir pekiştirece klavuzluk etmeyeceğinin kesin olarak farkındaysa sönme gerçekleşir ve bu sönmenin nedeni, organizmanın artık o davranışa ihtiyacı olmamasıdır (Viney & King, 1998).

Sonuç

Edward Chace Tolman, ‘öğrenme’ ve ‘motivasyon’ alanlarında önemli çalışmalar yapmış Amerikalı bir bilim adamıdır ve psikoloji alanına birçok önemli katkıda bulunmuştur. Clifornia Berkeley Üniversitesi’nde çalışırken ortaya attığı “Öğrenmenin Bilişsel Kuramı” (Cognitive Theory of Learning) ile kendi davranışçı ekolünü geliştirmiştir. Tolman; öğrenmenin, organizmanın çevresi hakkındaki bilgi ve bilişleri ve bunlarla kendi arasında nasıl bir ilişki kurduğu ile ilgili olarak gerçekleştiğini söylemiştir. Tolman’ın bu kuramı, Thorndike ve Hull’ın öğrenmenin sıkı bir uyaran - tepki eşleşmesiyle gerçekleştiğini öne sürdükleri kuramlarının karşısındadır.

Öğrenme konusunda çalışmak için Tolman, fareler üzerinde araştırmalar yapmış ve çeşitli klasik fare deneyleri gerçekleştirmiştir. En çok bilinen çalışmalarından bir tanesi de labirentte ilerlemeyi (maze running) içermektedir. Ayrıca farelerin karmaşık labirentler içerisinde yollarını öğrenmelerinde, pekiştirecin oynadığı rol üzerinde de durmuştur. Söz konusu bu deneyler, belirgin bir ödülün olmadığı durumlarda gerçekleşen öğrenme olarak ifade edilen “Gizil Öğrenme Kuramı”nın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Edward Chace Tolman, kırk yılı aşkın bir zaman süresince psikolojide ve özellikle de öğrenme alanında hatırı sayılır bir etki bırakmıştır -ki etkisi bugün bile halen hissedilmektedir. Tamamen entegre kuramsal sistem geliştirmesindeki hatası nedeniyle eleştirilmiştir. Bazı kişiler, onun, davranışı bilişsel durumlar gibi daha örtülü, gizli işlevlerle layıkıyla ilişkilendirmede başarısız olduğunu düşünmektedir. Bunun yanı sıra Tolman’ın kullandığı dil de oldukça öznel ve zihinsel bulunmuştur (Schultz, 1960). Öte yandan Tolman, öğrenme konusunda birçok önemli araştırma başlıkları ortaya atmıştır ve psikolojiye “ara değişken” (intervening variable) ve “bilişsel harita” (cognitive map) kavramlarını kazandırmıştır (Schultz, 1960).

Tarihlerle Tolman

1886 Newton, Massachusetts’de doğdu.
1911 Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Elektrokimya alanında lisans derecesini aldı.
1911 Felsefe ve psikoloji öğrencisi olarak Harvard Okulu’na girdi.
1912 Doktora derecesi için Almanya’nın Giessen kentine gitti; Gestalt Psikolojisi ile ilgilenmeye başladı.
1912 Hugo Munsterberg and Langfeld ile birlikte “anlamsız hece öğrenmesi” (unsense syllable learning) üzerinde çalıştı.
1915 Geriye dönük ket vurma (retroactive inhibition) üzerine hazırladığı tezinden sonra Harvard Üniversitesi'nden doktora derecesi aldı.
1915 Northwestern Üniversitesi’nde ders vermeye başladı.
1918 Bir öğrenci yayınındaki barışçı makalesi nedeniyle Northwestern Üniversitesi’nden ayrılmak durumunda kaldı.
1918 California Berkeley Üniversitesi’nde ders vermeye başladı.
1923 Gestalt Psikolojisi üzerinde çalışmak için Almanya Giessen’e geri döndü.
1930 Farelerle labirent deneylerinde ödülün ve pekiştirecin rolleri üzerinde çalıştı.
1932 “Hayvanlarda ve İnsanlarda Amaçlı Davranış” (Purposive Behavior in Animals and Men) kitabını yazdı.
1937 APA’ya başkanlık etti.
1940 “Lewin's Society for the Psychological Study of Social Issues” başkanlığı yaptı.
1942 Savaşa yol açan insan itkilerini anlamak hakkında “Savaşa Yönelik İtkiler”i (Drives Toward War) yayınlandı.
1946 Tolman’ın gizil öğrenme deneyleri ve teorisinin diğer yaklaşımları, Spence ve Lippitt tarafından eleştirildi.
1949 Öğrenme motor becerilerinin ve problem çözmenin farklı kanunlar tarafından yönetildiğini belirttiği “Bir Çeşit Öğrenmeden Daha Fazlası Var”ı (There is More than One Kind of Learning) yazdı.
1949 California Berkeley Üniversitesi tarafından empoze edilen bağlılık yeminini imzalamayı reddetti.
1957 Üstün bilimsel katkılarından dolayı APA ödülüne layık görüldü.
1959 California Berkeley Üniversitesi’nce fahri LL.D. ünvanına layık görüldü.
1959 19 Kasım’da öldü.
Öğrenme Nedir ?


• Öğrenme süreci, düşünce tarihi boyunca çeşitli filozoflar, psikologlar ve eğitimciler tarafından tanımlanmaya çalışılmıştır. Ancak, herkesin üzerinde anlaşabildiği ortak bir öğrenme tanımı bulunmamaktadır. Öğrenme konusundaki her kuram öğrenmeyi kendi perspektifinden tanımlamakta ve öğrenme sürecine her kuram farklı bir yaklaşım getirmektedir. Aydın (1999) öğrenmeyi yaşantısal deneyimler yoluyla davranışlarda oluşan kalıcı ve izli değişimler olarak tanımlamaktadır. Bir başka yönden, Binbaşıoğlu (1991) öğrenmeyi, bireyin kendi yaşantıları aracılığıyla davranışlarında değişiklik oluşturması süreci olarak tanımlamaktadır. Morgan (1993) ise, öğrenmeyi tekrar ya da yaşantı sonucu davranışta meydana gelen oldukça devamlı bir değişiklik olarak tanımlamaktadır. Daha uygun bir ifade ile, Akman ve Erden (2001) günümüzde eğitimci ve psikologların hemen hemen hepsinin öğrenmeyi yaşantı ürünü, kalıcı izli davranış değişikliği olarak tanımladığını belirtmektedirler.
• Tanımlardan yola çıkarak, öğrenme sürecinin üç temel boyutu olduğu söylenebilir. Buna göre, öğrenme sonucunda mutlaka bir davranış değişikliğinin olması gerekmektedir. Aynı zamanda ortaya çıkan davranış değişikliğinin yaşantı ürünü olması da gerekmektedir. Son olarak, davranış değişikliğinin kalıcı izli olması gerekecektir.
Öğrenme sürecinin bilmenin ve anlamanın önemi nedir?
• Yeni bir şey öğrendiğimizde neler olur?
• Bir şey unuttuğumuzda neler olur?
• Bir şey hatırladığımızda neler olur?
• Davranışlarımızın ne kadarı öğrenilir ne kadarı doğuştan getirilen özelliklerimizdir?
Öğrenmeyi etkileyen faktörler nelerdir?
• Öğrenen
• Neden öğrenci değil de öğrenen?
• Algı
• Motivasyon
• Hazır bulunuşluk
• Öğreten
• Film
• Kitaplar
• Öğretmenler
• Arkadaşlar
• Aile
• Öğretim Malzemesi
• Öğretilme Biçimi
• Tartışma
• Didaktik
• Etkileşim
• Öğretim Ortamı
• Fiziksel ortam
• Duygusal ortam
İnsan Beyni
• İnsan beyni evrimsel süreçte üç temel yapıya ayrılmıştır. Bu üçtemel bölüm insanın evrim sürecindeki gelişimine paralel olarak en içten dışa doğru hem evrimsel gelişimi hem de daha karmaşık beyin fonksiyonlarının gelişimini içermektedir.
• İnsan beyninin en iç bölümü ve evrimsel süreçteki en eski bölümü insanın bir organizma olarak en ilkel fonksiyonlarını kontrol eden Medulla Oblongata (R Complex) bölümüdür. Medulla Oblongata insanın sindirim, solunum, dolaşım gibi yaşamın devam ettirilmesiyle ilgili olan fonksiyonlarını kontrol etmektedir. Bu merkez aynı zamanda reflexive davranışların ve otomatik tepkilerin de kontrol merkezidir. Beynin bu bölümü aynı zamanda sürüngen beyni olarak da değerlendirilmektedir.
• Beynin daha gelişmiş bir bölgesi olan Cerebellum, daha karmaşık vücut hareketleri, denge ve koordinasyon işlevlerini yerine getirmektedir. Evrim sürecinde daha yakın bir tarihte gelişmiş olan cerebellum, memeli canlılardaki beyin gelişimi sürecinin ikinci temel aşamasını oluşturmaktadır.
• En gelişmiş seviyesine insanlarda ulaşmış olan üçüncü bölge insan beyninin dış kabuğunu oluşturan Cerebrum veya Cortex olarak adlandırılan bölgedir (Beyin Kabuğu). Bütün memeli hayvanlarda bulunan bu bölge en gelişmiş haliyle insanlarda bulunmaktadır ve düşünme, duygulanım, öğrenme ve benzeri görece daha karmaşık beyin fonksiyonlarını kontrol etmektedir. İnsanların düşünce süreçlerini kontrol eden bu bölüm sinir dokularından oluşmakta ve sinir dokularının çalışması sonucu olarak da düşünme, duygulanım ve öğrenme gibi insan özellikleri ortaya çıkmaktadır.
SİNİR UYARISININ OLUŞMASI VE İLETİLMESİ
• Sinir dokusu neuron adı verilen sinir hücrelerinden oluşmaktadır. Neuronların arasını neuroglia denilen küçük sinir hücreleri doldurmaktadır. Neuron hücre gövdesi ve uzantılarından oluşmaktadır. Bu uzantılar dendritler ve axonlardır. Dendrit, başka neuronlardan gelen sinyali alan bölge, axon ise sinyali dendrit bölgesinden daha uzağa sinir hücresinin merkezine doğru ileten kısımdır (Silbernagl ve Despopulos, 1989).
• Sinir hücreleri uyarıları iletmek için özelleşmiş hücrelerdir. Duyuları receptor (alıcı)dan alıp merkeze ileten neuronlara afferent ve merkezden perifere (dış yüzeye) ileten neuronlara ise efferent neuron denilmektedir (Silbernagl ve Despopulos, 1989).
• Sinir telinin yüzeyi, axon içindeki sıvı ile dıştaki sıvıyı biribirinden ayırmaktadır. Bu sıvıların iyonik yapıları çok farklı olduğu için içteki ve dıştaki sıvıların elektrik yükleri de biribirinden farklıdır. Bu durum, iyonların türü ve konsantrasyonundan kaynaklanmaktadır. İçte ve dışta elektrik yükü bakımından 70-90 milivolt kadar bir fark görülmektedir. Elektrik yükü hücre içinde daha azdır.
• Hücrenin iç ve dış ortamında pozitif ve negatif elektrik yükü taşıyan organik ve inorganik iyonlar bulunmaktadır (Na+, K+, Cl-). Farklı elektrik yüklü iyonların biribirini çekmesi nedeniyle elektriksel bir güç ortaya çıkmaktadır. Bu güç (elektrik akımı) ortamın yapısına göre ya iletilmekte, ya da engellenmektedir. Bu iletilme veya engellenme (iletilmeme) durumu mesajın ulaştığı bir sonraki hücre için bir anlam ifade etmektedir ve böylece bir şifreleme sistemi yardımıyla beyinde bilgi (düşünme, duygu, öğrenme, v.b. ) oluşmaktadır.
• Hücre zarının içinde ve dışında hücre zarını geçebilen ve geçemeyen pozitif ve negatif elektrik yüklü iyonlar vardır. Hücre zarını geçebilen bu iyonlar içte ve dışta elektrik yükü miktarını değiştirebilmektedir. Sinir aktivite gösterdiği sırada hücre zarının geçirgenliğinde değişiklik olur ve bu değişiklik içte ve dışta bir elektrik yükü dengesi değişimine neden olmaktadır. Sinir uyarıldığında dıştaki Na+ içeriye dolmaya, içerideki K+ dışarıya çıkmaya başlar. Uyarı kesilince denge sağlanmıştır, ama içteki Na+ ve dıştaki K+'un yeniden yer değiştirmesi gerekmektedir. Normal dinlenme durumunda sinir hücresinin içinde pozitif elektrik akımı yüklü Potasyum iyonları, dışında ise pozitif elektrik akımı yüklü Sodyum iyonları vardır. Sinir hücresinin etkinliği sırasındaki bu değişim Sodyum-Potasyum Pompalama Sistemi aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.
• Çeşitli sinir dokularında iyon dağılımı farklılık gösterdiği için hücrelerin elektrik potansiyeli de farklılık göstermektedir. Normal olarak sinir hücresinin içinde negatif, dışında ise pozitif elektrik yükü bulunmaktadır. Uyarılan hücrede bu denge tam tersine dönmektedir. Böylece yandaki hücreyle de zıt bir durum oluşmakta ve bu değişim sinir boyunca devam ederek uyarı iletilmektedir.
• Bir sinir hücresi uyarıldığı zaman impuls meydana gelmektedir. Sinir hücresini eşik değerinden daha az şiddette bir elektrik akımıyla uyarmak istersek sinir hücresi etkilenmemekte, eşik değerdeki bir elektrik akımına ise tam tepki vermektedir. Eğer sinir hücresini uyaran elektrik akımı eşik değerin üzerine çıkarsa hücrenin tepkisinde bir değişme olmamaktadır. Bu kural tek bir sinir teli için geçerlidir. Her farklı sinir telinin eşik değeri farklıdır. Bu farklılık bazı hücreler uyarılırken bazılarının uyarılmamasına neden olmaktadır ve bu durum da bizim algı sistemimizdeki farklılıklara yol açmaktadır.
• Afferent ve efferent neuronlara ek olarak üçüncü bir tür neuron bulunmaktadır. Bu neuronlara Interneuronlar denilmektedir. Neuronların çoğunluğu interneurondur. Bu hücreler ve bunların bağlantıları çoğunlukla düşünce, duygu, bellek, öğrenme, konuşma gibi fonksiyonlarla ilgilidir. Herhangi bir aktivitedeki interneuron sayısı bu aktivitenin karmaşıklığına göre artmakta veya azalmaktadır.
• Mesajın bir neurondan bir başka neurona geçişi Synaps'da olmaktadır. Mesajın geçişi synaps içindeki transmitter madde (neurotransmitter) ile olmaktadır. Her mesaj her synapsdan geçememektedir. Geçirgen olan synapsa uyarıcı synaps, geçirgen olmayan synapsa ise inhibe edici synaps denilmektedir.
• Neurotransmitter sinir axonu ucundan salınan bir maddedir. Presynaptic neuronun ucundan salınan bu madde synapsa dökülerek postsynaptic neurona ulaşmaktadır. Alıcı hücrenin yüzeyinde bulunan bir receptor tarafından tanınan neurotransmitter madde bu hücreyi uyarmakta veya inhibe emektedir. Neurotransmitter madde görevini yaptıktan sonra çabucak ortadan kaldırılmaktadır. Bilinen iki neurotransmitter madde vardır: Acetylcholine ve Noradrenaline (Epinephrine). Bunların dışında neurotransmitter olabileceği düşünülen birçok madde bulunmaktadır. Dopamine, Adrenaline, Serotonine, Oktopamine, Histamine, Gamma Amino Butirik Acid ve Glucine neurotransmitter olabileceği düşünülen maddelerden bazılarıdır.
• OMURİLİK
• Öğrenme omurilik seviyesinde ortaya çıkabilir mi? Bu sorunun cevabı, genel olarak, “bağlantı kesme” tekniğiyle araştırılmaktadır. Buna göre omuriliğin daha üst seviyesindeki sinir sistemi yapılarıyla bağlantısı kesilmektedir. Hayvan önemli ölçüde artık omuriliğine (medulla spinalise) dayanarak hayatını sürdürmektedir. Basit düzeydeki uyarıcıların, belirli şartlarda, omurilik seviyesinde de öğrenilebileceğini gözlenmektedir. Karmaşık davranışlarımızın ise omurilik seviyesinde öğrenilemediği gözlenmiştir.
• KORTEKS
• Deneyler, korteksi çıkarılan hayvanların ancak basit problem durumlarıyla ilgili olarak öğrenmeye benzer bazı davranış değişimlerini başarabildiklerini göstermiştir. Örneğin bir deneyde, sesle ayağa verilen şok eşleştirilmiş, sonuçta deneklerin ses uyarıcısına karşı ayağını geri çekme tepkisini yapabildikleri, koşullama durumunun ortaya çıktığı görülmüştür. Korteksi çıkarılan köpekler daha küçük yaşlarından itibaren kolaylıkla yapabildikleri bir çok yaşamsal tepkiyi (mesela yeme, içme gibi) tekrar öğrenmek zorunda kalmışlardır.
• Beyin kabuğunda belirli bir bölgenin tahribi hayvanda öğrendikleriyle ilgili geçici bir kayba sebep olmakta, ancak hasardan bir süre sonra organizmanın iyileşmeye başlamasıyla beraber bu faaliyetler tekrar yapılabilmektedir.

__________________
Gender_Bay Çevirimiçi durumu