[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #13296  16-04-2009 16:13 GMT+2 saat  

moonlight


Admin


Tecrübe Puanı.: 96%
Ruh Hali: Neþeli
Mesaj 4213
Şehir: istanbul
Ülke:
Meslek: gecelerin adamı :))
Yaş: 36
Facebook'ta Paylaş
NEDEN ATATÜRKÇÜ DEĞİLİM?

En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Ben Atatürkçü değilim. Bugün kendilerine Atatürkçü diyen milyonlarca insan Atatürkçüyse ve O’nu seviyorsa, benim farklı bir yerde bulunmam gerekir.


Önce Atatürkçülük nedir konusuna değinmek isterim. Cumhuriyetçilik (Din devletçiliği,), Devletçilik (Bireycilik,) , Halkçılık (Irkçılık,) , Milliyetçilik (Ümmetçilik,) , Devrimcilik (Gericilik) ve Laiklikten (Şeriatçılık,) oluşan Atatürkçülük ilkelerini birçoğumuz ezberimizden kolaylıkla sayabiliriz. Bu maddelerden herkesin aynı manayı çıkarması gerekirken, öylesine erozyona uğramışlardır ki, bugün çok farklı şekilde değerlendirilmekte ve anlaşılmaktadır. Bu nedenle bugünkü anlamlarını da parantez içinde yazdım.

Atatürkçülük var mıdır, yok mudur konusu da tartışılabilir. Kendi adıma, Atatürk’ü çok beğenir, büyük saygı duyar, hem de o devirde yaptıklarına bakarak hayran olurum. Ancak Aziz Nesin misali, Atatürkçülük bir ideoloji veya felsefe değildir; böyle bir doktrin olmadığı halde kendiliğimizden biz uyduruyoruz, diyenleri de saygıyla karşılarım. Gerçektende, yüz farklı kişiye sorulduğunda, liberalizmin, kapitalizmin, sosyalizmin ve faşizmin tanımlarını aynı şekilde yaparlarken, Atatürkçülüğü yüz farklı biçimde anlatırlar. Bu durum, olmayan bir şeyin tanımlanamadığını gösterir.

Atatürkçülüğü değil de, bazı konuları anlamakta güçlük çekiyorum: Atatürk, 1929 yılında okullarda din dersi eğitimini kaldırarak, İmam Hatip Okullarının faaliyetlerine de son vermiştir. Ardından Ezanı Türkçeleştirerek Hac ziyaretine gidişleri de yasaklamıştır. Bunları ben uydurmuyorum, tarihi gerçeklerdir. Atatürk’ün yaptıklarına karşın, günümüzde karşılaştığımız tablo bambaşkadır.

Onun kurduğu Türk Dil Tarih kurumunu kaldıranlar, Atatürkçülük adına yola çıkıp, din elden gidiyor çığlıklarıyla, belki de farkında olmadan yobazların yeniden hortlatıldığı senaryoya alet olmuşlardır. İmam Hatiplerin hızla artan sayıları, imam olamayacağı bilinen kızların da bu okullara alınması, imam ihtiyacından fazla öğrencilerin okullara doldurulması, sanırım başbakan ihtiyacını gidermek için değildir. Bunlar kan emici yarasalardan farksız olan emperyalist devletlerin oyunlarıdır. Sömürülmesi gereken ülkelerin geri kalmasını, bilinçsiz yığınlara dönüşerek, her şeyi kadere bırakmasını arzulayan dış güçler, nefret ederek her fırsatta aşağıladıkları İslam dininin, ülkemizde yayılması için her çabayı gösteriyorlar. Aziz Nesin’in, 1993 yılında, Carl von Ossietzky ödülünü alırken yaptığı konuşma, konuya daha geniş bir açıyla bakmamıza yardımcı olabilir. Sayın Nesin; emperyalist güçlerin “az gelişmiş“ veya “gelişmekte olan,“ ülkeler diye tanımladıkları ülkelerde insan hakları ihlallerinin yaşanması nedeniyle takındıkları olumsuz tutumlar ve protestolarının aslında hile olduğunu; çünkü söz konusu ülkelerle aralarının fabrika kurma, köprü yapma, silah satışı ve uçak satma gibi olaylarda birdenbire düzeliverdiğini açıklıyor ki gerçekten de böyledir.

Atatürk’ün yaptıklarının tersini yapan, söylediklerinden farklı şeyleri dile getiren binlerce Atatürkçü var; her yer onlarla dolmuş taşıyor. Yeni nesiller de, bu kişiler tarafından güya Atatürkçü olarak yetiştiriliyorlar. Yetmiş milyon içinde “Atatürkçü değilim,” diyen belki de yoktur, ama O’nu gerçek anlamda anlayıp sevenlerin çok az olduğu da bir gerçektir.

Günümüz Türkiye’sinde laikliğe karşıyım, diyen kişiler, dürbünle, mikroskopla ve hatta teleskopla arandıklarında dahi görülmeyebilir. Ancak, devletin din işlerine müdahale ettiğini, örneğin İslam dinindeki tatillerin resmi tatil ilan edildiğini, sadece bir dinin var sayılıp, onun propagandasının yapılarak, diğer dinlerin veya dinsizlerin yok sayıldığını biliyoruz. Ayrımcılık bir dinle de sınırlı kalmayıp, sadece bir mezhebin propagandasının yapılmasıyla kapsam olarak daha da daraltılıyor. Dolayısıyla tarafsız olması gereken devlet, hem bir dinden hem de onun bir mezhebinden yana açıkça tavır alarak laiklik kuralını çiğnemiş oluyor.

Yeni doğan her vatandaşın kimlik kağıdında din hanesinin doldurulmasını mantık ölçülerinde açıklayabilir miyiz? Bir insan, en azından reşit olmadan, dine inanmak ya da inanmamak diye bir tercih yapamaz. Yapıldığı için, insanlar, dine inanmayanları inançsız diye nitelendiriyorlar. Oysa dindarlarla aralarındaki temel farklılık, Tanrı mı kulları yarattı, kullar mı Tanrı’yı yarattı, sorusuna verdikleri değişik cevaplardır. Gerçekte, inançsız diye bir kimse yoktur; kendisinden farklı düşünenleri inançsız diye nitelendirmek, doğma ve hurafelerle beyni yıkanmış, sağlıklı düşünme becerisini yitirmişlerin işidir. Herkes kendisi gibi düşünmeyenlere inançsız derse, dünyanın çivisi çıkar.

Saltanat ve hilafeti kaldırarak padişahlığa son vermek, teslim bayrağını çekmiş bir ülkeyi, karış karış gezerek örgütleyip, çok küçük bir azınlığın gücüyle yepyeni bir devlet kurabilmek, kitaplardan okunduğu kadar kolay değildir. Ülkemizde, bugün kadınların giydiği kıyafetlerin, Atatürk’ün öldüğü 1938 tarihinden daha modern olduğunu söyleyebilir miyiz? Atatürk ne yapmışsa, ne demişse, onun ölümünden sonra tam tersini yapmış, tam tersini söylemişiz, ama gene de hepimiz Atatürkçüyüz. O devirde, saltanatçılarla, mandacılarla, hilafetçilerle, padişah yanlılarıyla, işbirlikçilerle, yobazlarla, asker kaçkınlarıyla ve çetelerle belki de düşmandan fazla uğraşmak zorunda kalan Mustafa Kemal Atatürk, günümüz Türkiyesinde yaşasaydı, sizce sonu ne olurdu? Bence, bu sorunun cevabını düşünerek boşuna moralinizi bozmayın.

İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği düşünmesidir. Dolayısıyla, büyük bir hızla gelişen çağımızda, sürekli okuyup, araştırarak kendimizi yetiştiren bir kişiysek, yüz yıl, hele iki yüzyıl önce yaşamış bir insana göre daha donanımlı, eğitimli, bilgili olmamız ve daha sağlıklı düşünebilmemiz beklenir. Ancak ilerleme, adı üstünde ileri gitmeyle olur; oysa biz geriye giderek ilerlemeye çalışıyoruz. Herhalde buna sözlük anlamıyla geriye ilerleme desem yeri olur. Otobüslerdeki muavinlerin “ İlerleyelim beyler, arkaya doğru ilerleyelim, “ lafı başka, çağdaş uygarlıklar seviyesine ilerlemek daha başkadır.

Atatürk, bugün yaşasaydı, inanıyorum ki günümüz Atatürkçülerinin gözlerinin içine bakar, bakar ve “ Ben Atatürkçü değilim, “ derdi. Onun bile Atatürkçü olmadığı bir yerde, benim Atatürkçü olmam çok komik olmaz mı?

Milyonlarca insan Atatürkçüyse eğer, ben Atatürkçü değilim.



Abdulmuttalip ONAY

__________________
Gender_Bay Çevirimiçi durumu