[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #13097  13-04-2009 18:17 GMT+2 saat  

edebiyat


Huzuristan Üyesi


Tecrübe Puanı.: 2.6%
Ruh Hali: Durgun
Mesaj 15
Şehir: ÝStanBuL
Ülke:
Meslek:
Yaş:
Facebook'ta Paylaş
Karagöz ve Orta Oyunun Bölümleri

Karagöz ve Hacivat’ın sesini ne zamandır duymuyoruz? Kaç Ramazan hayal perdesini görmeden geçti? Bundan 40–50 yıl öncesinin çocuklarının vazgeçilmez eğlencelerinden biriydi Karagöz oyunu. Düğünlerde mutlaka bulundurulur, Ramazan geceleri bazı semtlerin kahvelerinden eksik edilmez, teravih namazından sonra babalar ve dedeler, çocukları hayal dünyasına ***ürürlerdi. Perdenin arkasında tef, keman ve lavtadan çıkan ezgilerle havaya giren çocuklar da makam tuttururlardı. Bugün her ne kadar Karagöz’ün yerini başka eğlenceler alsa da yine hayalîler var; inatçı bir Karagöz ve elbette efendi bir Hacivat var.
Ve perde…

Önce hayal perdesi kuruluyor ve ışık ayarlanıyor. Perdeye saksı, çiçek ve kedi gibi aslında oyunla pek de ilgisi olmayan ‘göstermelik’ yerleştiriliyor ve seyirci oyunun atmosferine kendini hazırlıyor. Göstermelikler nareke adı verilen kamış bir düdüğün sesi eşliğinde perdeyi terkediyor ve Hacivat sol taraftan bir semai okuyarak huzura geliyor. Ardından da da “Hay, Hâk!” diye başlayan perde gazelini okuyor ve seyircileri selamlıyor. “Yar bana bir eğlence medet!” diyerek Karagöz’e sesleniyor.
Karagöz bu hemen çıkar mı sahneye, elbette reddediyor. Hacivat kararlı; ısrar ediyor ve Karagöz bir hışımla soluğu sahnede alıyor ve Hacivat’la kavgaya girişiyor. Patırtı, gürültü derken Hacivat kaçıyor. Karagöz perdede yalnız kalıyor ve Hacivat’tan yakınmaya başlıyor. Hacivat, hayal perdesine geri dönüyor ve diyalog -namıdiğer Muhavere- bölümü başlıyor...


Karagöz ile Hacivat arasında geçen “Muhavere” bölümünde kültürlü, bilgili ve okumuş olan Hacivat devamlı mantıklı konuşarak Karagöz’e bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Karagöz ise cahilliği nedeni ile her söyleneni ters ve yanlış anlayarak Hacivat’a cevap veriyor. Karagöz oyunun en komik bölümü olan Muhavere, esas oynanacak oyuna atıfta bulunan mesajla son buluyor. Ardından ışık kararıyor ve bir sonraki ‘Fasıl’ bölümü için dekor değişiyor.
Fasıl bölümünde, Karagöz Kayıkçı, Cazular, Salıncak, Sakallı Gelin (Ters Evlenme), Hamam, Abdal Bekçi, Kanlı Kavak, Kanlı Nigar, Yalova Sefası, Yazıcı, Sünnet gibi belli başlı Karagöz oyunları oynanıyor. Oyunlara, değişik kıyafetleri ve şiveleriyle dikkat çeken Çelebi, Yahudi, Zenne, Tuzsuz Deli Bekir, Matiz, Acem, Arap, Ak Arap, Arnavut, Beberuhi, Ermeni, Rum, Kürt, Laz, Kastamonulu, Tiryaki, Kocakarı gibi özel karakterler de katılıyor. Böylece oyun renkleniyor, hayal perdesi şenleniyor ve kahkahalarla final bölümüne geçiliyor.
“Yıktın perdeyi, eyledin viran!”
Final bölümü, birkaç dakika sakin geçse de Karagöz ve Hacivat arasında hemen yeni bir anlaşmazlık daha başlıyor. Karagöz bu, durur mu? Başlıyor Hacivat’ı dövmeye…Hacivat: “Yıktın perdeyi eyledin viran! Varayım sahibine haber vereyim hemân!” diyerek perdeden çıkıyor. Karagöz ise: “Her ne kadar sürç-i lisan ettiysek affola!” diyerek seyirciyi selamlıyor ve sağ köşeden yavaş yavaş yükselerek perdeden çıkıyor.
Karagöz efsanesi: Sadece hayal perdesinde değil...
Gölge oyununun çıkış noktası Uzakdoğu olarak bilinir. Türklerin ise Çin ile yakın ilişkileri dolayısıyla bu sanatı öğrendikleri ve kendi kültürleri doğrultusunda geliştirdikleri söylenir. Gölge oyunu tekniğinin Anadolu kültüründe Karagöz adını alması konusunda çeşitli görüşler olsa da bunlardan en yaygın olanı Bursa’ya ait bir hikâyedir.

Hikâyeye göre Osmanlı padişahlarından Orhan Gazi Ulucami’yi yaptırırken demirci ustası Kambur Bali Çelebi (Karagöz) ile duvarcı ustası Halil Hacı İvaz’ı (Hacivat) çalıştırır. Eğlenceli ve şakacı olan bu iki karakterin arasında geçen nükteli konuşmalar diğer işçilerin dikkatini dağıtıp işlerini aksatmalarına sebep olur ve cami inşaatı yavaş ilerler.

Durumu öğrenen Orhan Gazi bu duruma çok sinirlenir ve her ikisini de idam ettirir. Fakat yaptıklarından sonra pişmanlık duyar. İlk Karagözcü olarak kabul edilen “Şeyh Küşteri” ise sarığını başından çıkartıp perde olarak gerer ve ayaklarından çarıklarını çıkartıp birini Karagöz diğerini de Hacivat olarak bir ‘şem’ yakarak Sultan Orhan’a Karagöz oynatır.
Her ne kadar Karagöz-Hacivat idam edilse de ikilinin konuşmaları ve şakaları, gölge oyunuyla kuşaktan kuşağa aktarılan seyirlik bir oyuna dönüşür. Anadolu kültürünün temel özelliklerini yansıtan bir gelenek haline gelen gölge oyunu, tasvirleri, karakterlerin dili, kıyafeti, musikisi ile kültürel ve sosyal birçok değeri içinde barındırır. Geleneksel tiyatro, müzik, edebiyat ve resim sanatlarının özelliklerini üzerinde toplayan gölge oyununda yer alan karakterler de gölgeleriyle sadece hayal perdesine değil, zihnimize de kazınır.
“Kar-i Kadim”, “Nev- i İcad”
Karagöz oyun metinleri ‘Kar-i Kadim’ ve ‘Nev-i İcad’ olmak üzere ikiye ayrılır. Eski Karagöz oyunlarına Kar-i Kadim denir. Kar-i Kadim oyunların sayısı, Kadir Gecesi hariç tüm Ramazan gecelerinin sayısına denktir. İlk ve son gece oyunları bellidir. İlk gece ‘Mandıra’, son gece ise ‘Meyhane’ oyunu oynatılır.
Son gece Meyhane’nin oynatılmasının sebebi de ertesi gün bayram olduğu için meyhanelerin açılacağını müjdelemektir. Yeni Karagöz oyunlarına ise Nevi- i İcad denir. Bu oyunlar, yirmi sekiz oyunun dışında kalan yeni oyunlardır. Eskiden Karagöz oynatan kişiye ‘Hayalî’, ‘Hayâlbâz’ ve ‘Şebbâz’ isimleri verilirdi. Günümüzde onlar ‘Usta’ diye anılsalar da ‘Hayalî’ ismini kullananlar da var. Karagöz oyununun tek aktörü Hayalî’dir. Tasvirleri işler, onları oynar ve seslendirir.

Karagöz’ün efendileri
Karagöz oyununda trajik-komik sahnelerin büyük bir çoğunluğu çeşitli karakterlerin varlığı ile gerçekleşir. Bu karakterler mahallenin insanlarıdır. Oyunda sıra ile perdeye gelirler. Karakterlerin bir bölümü Anadolu’nun çeşitli yörelerinden İstanbul’a para kazanmak için gelen ve belli bir işi olan kişilerdir. Genellikle yöresel giysileriyle kendi lehçeleri ile konuştukları için onların bu farklılıkları bir “mizah unsuru” yaratır.
Karagöz
Adından da anlaşıldığı üzere Karagöz oyunlarının en önemli karakteri ve başrol oyuncusudur. Dışa dönük, düşüncelerini ve duygularını çekinmeden açığa vuran, olduğundan başka görünmeye çalışmayan, eğitim görmemiş bir halk adamıdır. Oyunlarda halkın ahlaki sağduyusunun temsilcisidir. Halk, onun ortalığı dolandırmak, insanları kendi saf duyguları ile kandırmak gibi ufak tefek kusurlarını hoş görür. Düşündüğünü hemen söylediği için başına çeşitli dertler açılır. Belirli bir işi ve eğitimi olmadığı için sürekli geçim sıkıntısı çeker. Değişik oyunlarda rol icabı değişik kılıklarda ve tiplerde görülür. Kadın Karagöz, Eşek Karagöz, Çıplak Karagöz, Bekçi Karagöz, Gelin Karagöz, Sünnet Çocuğu, Kameraman Karagöz gibi...

Hacivat
Hacivat, Karagöz’ün tam tersi bir tiptir. Öğrenim görmüştür. Bir rivayete göre Enderun’da okumuştur. Medrese diliyle çok kibar ve nazik konuşur. Her konuda bilgisi vardır, müzik, edebiyat, resim, ekonomi, matematik, gramer, güzel konuşma ve görgü kuralları gibi hemen her konudan biraz anlar ve bunları her fırsatta Karagöz’e öğretmeye çalışır. Yüze gülen, içten pazarlıklı ve her konuda politik davranabilen bir kişiliğe sahiptir. Ama aynı zamanda, arabulucu, kavgaları yatıştırıcı, ölçülü, ağırbaşlıdır. İyi bir iş adamı olmasına rağmen çoğunlukla Karagöz’ü çalıştırmayı tercih eder. Bazı oyunlarda Karagöz gibi değişik kıyafet ve tiplemelerle görülür.

Çelebi
Karagöz oyunlarının vazgeçilmez klasik karakterlerinden birisidir. Çelebi, kimi oyunlarda yurtdışında eğitim görmüş biri, kimi oyunlarda zengin bir mirasyedi, kimi oyunlarda ise sıkı bir zamparadır. İyi eğitim görmüş, keyfine düşkün bir kişidir. Elinde her zaman bir demet çiçek, baston, şemsiye ya da bir paket bulunur.
Zenne
Zenne, Karagöz oyunlarında kadınlara verilen genel isimdir. Zenneler çeşitli yaş ve sosyal sınıftan olabilir. Genellikle kavgacı, kurnaz ve maddi değerlere önem veren tiplerdir.
Tuzsuz Deli Bekir
Bir elinde kama, bir elinde şarap kabı ile perdeye nara atarak gelen bir kabadayıdır. Herkesin korkulu rüyasıdır. Zeybek, Sarhoş ve Külhanbeyi olarak da anılır.Matiz
Çoğu oyunlarda Tuzsuz Deli Bekir ile aynı kişi olduğu söylense de Matiz farklı bir sarhoş tiplemesidir.
Baba Himmet
Gölge oyunun en iri yarı tasviri yani tiplemesi olarak bilinir. Kastamonulu Baba Himmet ya da Oduncu Himmet diye de adlandırılır. Sırtındaki baltası, odunculuk yapar. Kaba bir konuşma biçimi vardır ve Kastamonu şivesi ile konuşur.
Beberuhi
Boyu kısa ve aklı kıttır. Sürekli Karagöz ile dalga geçer ve onu çıldırtmaya çalışır. Karagöz oyunlarında ‘Altı Kulaç’ lakabıyla da tanınır.
Yahudi
Yahudi, şive taklitleri için kullanılan tiplerin en tanınmışıdır. Kurnazdır, Karagöz’ü kandırmayı sever. Genellikle eskici rolünde karşımıza çıkar.
Tiryaki
Afyona düşkünlüğü ile tanınır. Tütün, nargile gibi keyif verici şeyleri kullanır. Her yerde uyuklaması en önemli özelliğidir. Belirttiğimiz bu belli başlı Karagöz tiplerinin yanı sıra, birçok da yabancı, Müslüman olmayan, cüce, kambur, kekeme, kötürüm gibi engelliler ile dokunulmazlığı olan deli tasvirleri de vardır. Ayrıca seyirciyi eğlendirmek için çengi, dansöz ve günümüzün popüler kişilerinin tiplemeleri de oyun sonlarında perdede görünür.
Yaşayan en yaşlı Karagöz ustası
Yaşayan en yaşlı Karagöz ustamız Tacettin Diker, her pazar Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde Karagöz oynatıyor. 1923 doğumlu olan Diker, 1973 yılında Atatürk Kültür Merkezi’nde açılan Karagöz oynatma ve yapımı kurslarına katılmış ve usta olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye başlamış. 1976 yılında da Ziraat Bankası’ndan emekli olduktan sonra da profesyonel olarak bu işi yapmaya başlamış.
Onun Karagöz sevdası ailesinden geliyor. Tacettin Diker’in doğmadan önce ölen dayısı da Karagöz ustasıymış. 4–5 yaşındayken dayısından kalan bir hazine kutusu ele geçiren Tacettin Diker’in aklına kutudaki Karagöz hemen kazınmış. Ancak Karagöz tasvirlerini gördükçe dayısını hatırlayıp üzülen ailesi tasvirleri saklamış. Bu tasvirler bugün bile saklandığı yerde duruyor.
Yurt dışında pek çok festival ve etkinliğe katılan Diker, Fransa, Almanya, Hollanda başta olmak üzere Tunus, Kıbrıs, İtalya ve Avusturya'da özel gösteriler ve atölye çalışmaları düzenlemiş. Tacettin Diker’e göre Karagöz ve Hacivat, halkın gönlünde yaşayan birer halk kahramanı. Karagöz oynatanın da bu durumu akıllarından çıkarmamaları gerektiğini söylüyor.

“Karagöz’de usta ile izleyici arasında perde vardır. Bu perde göz temasını engellediğinden izleyicinin tepkilerine göre oyunu yönlendirmede ustaya büyük iş düşer. Kendini tekrar etmemeye özen göstermelidir, çünkü izleyici aynı şeye beş kere gülemez. Karagöz doğaçlamaya dayanan bir oyun olduğundan ustanın birikim sahibi, günceli takip eden, espri yeteneğine sahip ve hazır cevap biri olması gerekir.”

Her ne kadar Karagöz ve Hacivat’ın modernize edilerek oynatılmasını savunsa da Diker “Oyunun sabit karakterleri olan Karagöz ve Hacivat hep olduğu gibi kalmalıdır. Kimse Karagöz’ün “müzelik” haline dokunmamalıdır. Diğer yandan da yeni nesillere sunabilmek için Karagöz’ü hem günümüze uyarlamak hem de oyunlarda gençlerin anlayabileceği bir dil kullanmak gerekir.
Ben işe, perde gazelini Türkçeleştirmekle, “Perde kurdum ışık yaktım, açıldı Bursa’da bahtım” diyerek başladım. Yavaş yavaş güncel konuları kullanmak için de çaba gösteriyorum. Örneğin perdeye kale kurdum, Karagöz’ü topçu gibi giydirdim. Sanırım başarılı da oldu” diyor.


a ) MUKADDİME :

Oyunun mukaddime bölümünde de çeşitli kesimler bulunmaktadır. İlk önce müzikle boş perdede göstermelik (veya gösterme denilen ve çoğu kez oyunun konusuyla ilintisi olmayan bir görüntü konulur: Bir dalyan, bir saksıda limon ağacı, vakvak ağacı, yaşam ağacı, gemi, denizkızı, çalgıcılar, kediler, Burak, Zaloğlu Rüstem'in dev ile savaşı v.b ) Kimi kez konuyla ilintili de olabilir; örneğin "Tahmis" oyununda göstermelik kahve dövücüleri gösterir. Göstermeliklerin görevi henüz oyunu seyretmeye hazırlanmamış seyirciyi oyunun gerçeğine hazırlamak, onu oyunun yanılsama havasına sokmak, onda geciktirim ve merak uyandırmaktır. Göstermelik, bir ucuna gerilmiş sigara kağıdı bağlanan nareke adında bir kamış düdüğünün cırlak sesiyle ladırılır. Bundan sonra, tefin tartımına uygun hareketlerle, seyirciye göre perdenin solundan Hacivat gelir, bi semai okur. Bunu kimi kez bir ara semaisinin izlediği olur. Bu semailer Dügah, Ferahnak, İsfahan, Buselik, Yegah, Rast,Nihavend, Beyti,Segah, gibi makamlarda olur. Burada Hacivat müziğin tarumına hareketlerini uydurarark başını hafifçe sallar. Semai bitince Hacivat" Off...hay Hak!" diyerek perde gazeline başlar. Mukaddime bölümünün önemli bir öğesi Hacivat'ın söylediği perde gazelidir. Perde gazellerinde Karagöz oyununun bir öğrenek yeri olduğu, felsefi ve tasavvufi anlamı, kurucusunun Şeyh Küşteri olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, teknik bilgi de buluruz; örneğin, "on iki bend ile bağlı", " on iki tir ile bağlı" deyimleri birer Bektaşi simgesi olabileceği bir yana, ayrıca eski Karagöz perdesinde ayna denilen beyaz kesimin çerçeveye dikilmeyip on iki ilik düğme ile tutturulduğunu belirtir.

Perde gazellerinde padişaha yakarış da yer alır; çağın padişahını anmanın yanı sıra, kimi kez yurt yönetiminin biçimi bile belirtilir. Örneğin Meşrutiyet için şöyle denmiştir: Çok zamandır hükm-i İstibdadda olmuştuk esir Geçti ol zulm ü cefalar nail-i hürriyetteyiz Cumhuriyet yıllarının bir perde gazelinde de şöyle bir beyite rastlıyoruz: Hüda elbet müzahirdir erken-ı Cumhuriyet'e Mülkü ma'mür eyle yarap şan-ı kudretle Daha sonra bir beyit okur. Bu beyitin çoklukla Hafız'dan, Ziya Paşa'nın Terkibibend'inden, Fuzuli, Nedim divanlarından alındığı bilinir. Bundan sonra, aşağıdaki satırlarda görüleceği gibi kendine kafa dengi bir arkadaş arar, bu arkadaşta istediği özellikleri sayar : Efendim! Demem o demek değil! Bu bendenize, bu hakir duacınıza eli yüzü yunmuş, elfazı düzgün, sözü sohbeti tatlı bir fasih-ül-lisan yar-i vefa-şiar olsa, geliverse şu meydan-ı pür-safaya, Arabi bilse, Farisi bilse, bir az fenn-i şiir ü musikiye aşina olsa, o söylese bendeniz dinlese, bendeniz söylesem o dinlese, oturan zevkperveran-ı kiram da sefayab olsa! Diyelim: Bu gece işimizi mevlam rasgetire! Yar, bana bir eğlence, aman bana bir eğlence! Yar, bana bir eğlence! Kimi kez gene bir beyit okuduktan sonra Karagöz karşı yandan, yani seyirciye göre sağdan gelir, buna "Karagöz'ü inidrmek" denir. İkisi döğüşürler. Döğüşte Hacivat kaçar, Karagöz yere boylu boyunca uzanır, secili bir deyişle Hacivat'a veriştirir, bir tekerleme söyler. (Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, İstanbul 1985 )

Karagöz'de iki çeşit tekerleme vardır. Birincisi, masal başında söylenen basmakalıp sözler olduğu gibi, masalın ortasında ve sonunda da söylenen, dinleyiciyi masalın gerçek dışı havasına sokmak için yapılan söz oyunlarıdır. İkincisi ise Ortaoyunu ve kimi Karagöz muhaverelerinde olduğu gibi masalcının kendi başından geçmiş gibi anlattıkları, ya da üçüncü kişi ağzı ile anlatılan olağan dışı maceralardır. Bu türden tekerleme Ortaoyunu ve Karagöz'de bir düşün gerçekmiş gibi anlatılasına ve sonunda düş olduğunun anlaşılmasına dayanır. Karagöz'de birinci türden tekerleme, mukaddimede Karagöz ile hacivat arasındaki döğüşmeden sonra Hacivat kaçınca, boylu boyunca yerde uzanmış yatan Karagöz'ün Hacivat'a veriştirişidir. Burda çoğu kez Karagöz ipe sapa gelmez sözlerle ve Arapça, Farsça sözcüklerle konuşur. Bu tekerlemede Karagöz'den beklemeyeceğimiz Arapça Farsça sözler bulunuşundan, bunun bir ironie olduğu da söylenebilir.( Pertev Naili Boratav, Zaman Zaman İçinde, İstanbul 1958)

b ) MUHAVERE :

Genel olarak muhavere, Karagöz oyununun iki baş kişisi olan karagöz ile Hacivat arasında geçer. Bazı durumlarda- ara muhaveresinde- iki kişiden daha çok kişiler bulunmaktadır. Muhavere ile fasıl arasındaki başlıca ayrım, birincinin salt söze dayanışı, olaylar dizisinden sıyrılmış, soyutlaştırılmış olmasıdır. Bunların görevi, Karagöz ve Hacivat gibi iki baş kişinin kişiliklerini, özelliklerini, gerek ses, gerek yaradılışl ve yetişme bakımından birbirine karşıt düşen özlüklerini tanıtmaktır. Bu bakımdan, ortaoyununda Pişakar ve Kavuklu arasındaki tekerleme ile eş görevdedir. Karagöz üzerine kitap yazmış olan Selim Nüzhet Gerçek muhaverelerin belli bazılarının adlarını vermiş, ama konularını açıklamamıştır. Selim Nüzhet Gerçek şu adları vermiştir: Akıl, Babam Öldü, Bekçi,Bilmece, Çamaşır İpi, Çevre, Gel Geç, Hasta, Hayır Hiç, İftar, İsim Değiştirme, Kul, Külbastı, Masana, Mektep, Nasihat, Nazire, Rüya, Seyahat, Turşu, Yazma, Zurna.

Muhavereleri konuları ve biçimleri bakımından çeşitli ayrımlarda inceleyebiliriz. Bunlardan başlıcası,< fasıl" ile ilintisi olmayan muhavereler > ve < fasılla ilintisi olan muhavereler > diye iki ana bölüme ayrılabilir. Muhavereler çoğnlukla fasıldan, yani oyunun kendisinden bağımsızdır.Ancak bir iki muhavere ile fasıl arasında konu birliği bulunabilir. Örneğin Hayali Memduh'un Karagöz Evlenmesi yahut Üç Sevdalılar adlı oyunundaki muhaverede Hacivat Karagöz'e kaçan karısının yerine bir başkası ile evlenmesini öğütler ve böylece muhaver ile fasılın konuları birbirine bağlanır. Bunun gibi birkaç örnek dışında muhavereler ve ara muhavereleri, fasılın konusundan ayrı ve bağımsızdır.

Bilinegelen en alışılmış muhaverelerin dışında bir takım başka muhavere türleri de buluruz. Bunların kendine göre bir biçimi, tartımı vardır. Örneğin gel-geç muhaveresi, karagöz ile Hacivat arasında geçmekle birlikte, öteki muhaverelerden değişik bir yolda gelişir. Bunun iki örneğini Kanlı Nigar ve Sünnet muhaverelerinde bulabiliriz. Burda Hacivat bir dize söyler gider, Karagöz bu dizeye ölçü, tartım ve uyak bakımından benzeyen, fakat saçma bir mısra söyler gider, muhavere bu yolda, Hacivat ve Karagöz'ün gidip-gelmeleriyle uzar gider. Bu arada bir başaka muahaver de çifte Karagöz'lü muhaveredir. Bunda iki Karagöz karşılaşır, ikisi de Karagöz olduğunu ileri sürerek birbirlerinin sözlerini tekrar ederler, araya Hacivat girer, sonunda ikinci Karagöz kovulur ve Karagöz ile Hacivat muhaverelerine başlarlar.

Gene böyle değişik biçimde bir muhavere türünde her sözün sonunda Karagöz ile Hacivat birbirlerine vururler. Örneğin "Salıncak" oyununun başındaki muhaverede, Karagöz ile Hacivat birbirlerine sürekli kötüleyici, sövücü sözler söylerken, bir yandan da birbirlerine vururlar. Bir de ara muhaveresi vardır. Bu fasıla başlanmadan evvel muhavereyi uzatmak maksadıyla kullanılan bir ek muhaveredir. Konu bakımından bu da fasıldan bağımsızdır.Bununla birlikte muhavereye üç-dört kişinin katıldığı olur.

Bir muhavere konusu da, tıpkı Ortaoyunu tekerlemelerinde olduğu gibi, önce olmayacak bir olayın gerçekmiş gibi anlatılmasıdır, sonra bunun düş olduğu anlaşılır. Hayali Küçük Ali'nin "Karagöz Dans Salonunda" adıyla yayınladığı oyununda Karagöz, Hacivat'a bir kahveye gittiğini,içtiklerini ödeyecek parası olmadığını, kahve kutusuna saklandığını, oradan cezvede pişirildiğini ve kahve olup kendisini bir tiryakinin içtiğini, onun midesine gittiğini ve kusunca dışarı çıktığını anlattıktan sonra hepsinin bir düş olduğunu açıklar. Bütün muhaverelerde ortak nokta, muhaverelerin yanlış anlamalarla gelişmesidir. Bir muhavere türünde Hacivat bilgisini ortaya döker, bir konu çevresinde bir takım kelimeleri, terimleri sayar döker, Karagöz de bunlara yanlış anlamlar verir. Muhavereden fasıla geçerken önce Hacivat gider, Karagöz de: "Sen gidersin de beni pamuk ipliğiyle mi bağlarlar?Ben de gideyim idgaha, dolaba, dilber seyrine!Bakalım, ayine-yi devran ne suret gösterir!" dedikten sonra perdeden ayrılır, fasıl başlar.

c ) FASIL :

Fasıl, oyunun kendisidir. Burada Hacivat ve Karagöz'den başka oyunun çeşitli kişileri bir konu ve olaylar dizisinde gözükür, oyuna katılırlar. XVI. yüzyılda belirli bir konudan çok hayvanlarla, gemilerle daha çok kopuk sahneler gösterilirken, XVII. yüzyıldan başlayarak fasıl konuları belli olyalar dizisine uymaya başlamıştır. (Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, İstanbul 1985 )

Klasik fasıl listesine dahil olan oyunlar şunlardır: Yalova Sefası, Mandıra, Hamam, Kanlı Nigar, Kayık, Civan Nigar, Orman, Yazıcı, Çeşme, Tımarhane, Bahçe, Kanlı Kavak, Ağalık, Büyük Evlenme, Ters Evlenme, Aptal, Bekçi, Terzi, Mahalle Baskını, Dilsizler, Berber ve Kale, Hoppa, Devrani-Çelebiler, Üç Eşkıya Çelebiler, Hacı Ayvad, Dilenci-Arap-Arnavut, Bekri Mustafa ile Kör Arap, Meyhane Karagöz sanatkarlarına nazaran,klasik repertuar bu 28 oyundan meydana gelir. Bu sayı ibadetle geçen Kadir Gecesi hariç tam bir Ramazana tekabül eder. Ramazan'In ilk gecesinde "Mandıra" son gecesinde " Meyhane" faslını icra etmek adet ve anane olmuştur.
Son devirde tertip edilmiş olan modern fasıl isimleri ise şunlardır: Vasıfın- İki Kıskanç Kadın, Karagöz Salıncakta, Karagöz'ün yalaova Sefası, Karagöz Güvey, Karagöz'ün Deli Oluşu, Karagöz Aşçı İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun- Karagöz Ankara'da, Karagöz'ün Muhtarlığı, Köy Evlenmesi Hayali Küçük Ali'nin- Hayal Perdesi, Tayyare Sefası, İyilik Eden İyilik Bulur Selim Nüzhet'in- Salıncak Sefası Mekki Sait'in- Karagöz Gazeteci Ercüment Ekrem Talu'nun - Karagöz Holivut'ta Doktor Duda'nın- Faslı Ferhad (Dürrüşehvar Duyuran, Karagöz Topkapı Sarayındaki Tasvirleriyle, İstanbul, 2000)

Ayrıca Selim Nüzhet şu fasılları saymaktadır: Bahçe Sefası, Balıkçılar, Baskın, Bursalı Leyla, Büyük Evlenme, Cazular, Canbazlar, Eczahane, Sahte Esirci, Ferhad ile Şirin, Hain Kahya, Kağıthane Safası, Kırgınlar, Kütahya, Leyla ile Mecnun, Mal Çıkarma, Ortaklar, Pehlivanlar, Sahte Esirci, Salıncak, Sünnet, Şairler, Tahir ile Zühre, Tahmis, Tımarhane, Yangın Kimi fasılların konuları benzer olmakla birlikte adları değişmektedir. Örneğin Yorgi'nin Mecmua-i Hayal dizisinde çıkan Karagöz fasılları arasında "Kanlı Nigar" oyunu 5 No.lu cüzde Karagöz'ün Soyulup Dayak Yemesi iken aynı oyunun 6. Cüzdeki ikinci yarısının adı Karagöz'ün Karaman Koyunu Olması'dır. Fasıl sona erdikten sonra çok kısa bitiş bölümü gelir.

d ) BİTİŞ :

Bitiş bölümü çoğu kez çok kısadır. Karagöz oyunun bittiğini haber veriri, kusurlar için özür diler, gelecek oyunu duyurur. Karagöz ile Hacivat oyun sırasında kılık değiştirmişlerse eski kılıklarında perdeye dönerler, aralarında kısa bir söyleşme geçer, bu söyleşmede oyundan çıkarılacak öğrenek de belirtilir.
Kimi kez de Karagözcü bu bitişe, sanki eski şiirlerdeki mahlas beyti gibi kendini de karıştırır ve oyun sona erer. .(Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, İstanbul 1985 )

__________________
Çevirimiçi durumu