KRİZİ FIRSATA DÖNÜŞTÜRMEK MÜMKÜN MÜ?


Herkesin krizle yatıp krizle kalktığı bir dönemden geçiyoruz. Bir taraftan da bu krizi fırsata dönüştürmek için harcanan iyi niyetli çabalar var. Yakın zamanda şahit olduğum bu tür güzel örneklerden birini aktarmak istiyorum. Çünkü başarı hikayelerine çok ihtiyacımız var. Özellikle de bugünlerde…



Geçtiğimiz hafta Eskişehir'e düzenlenen bir basın ziyaretine katıldım. Cardin Concept markasıyla mobilya üretimi yapan bir fabrikaya gittik. Ve burada gerçekten çok etkileyici bir manzara vardı karşımızda. Herkesin sabahtan akşama kadar kriz edebiyatı yaptığı bir ortamda, sadece kendi işini yapan dinamik bir ekiple tanışma imkanı buldum. 25 bin metrekare kapalı, 65 bin açık alan olmak üzere toplam 90 bin metrekare alanda üretim yapan bu tesis, Türkiye'nin gururu olmayı başarmış. Fabrika bir yıl önce kurulmuş. Ama bu kadar kısa zamanda Yunanistan, İran, Belçika, Mısır, KKTC, Almanya, Danimarka, Libya, Irak ve Dubai'ye ihracat yapan bir konuma gelmişti.



İşin sırrı ise şu: Daima pozitif olmak ve bardağın dolu tarafını görmek. Bahanelerin arkasına sığınmak ve başkalarını eleştirmek yerine, çözümler bulmak. Daha çok çalışmak, otomasyon, AR-GE, kalite ve müşteri memnuniyeti… İşte başarının tartışılmaz formülü. Ve tabii ki öz sermaye… Zira bu firma, bankalardan tek kuruş kredi almadan milyonlarca dolarlık yatırımını gerçekleştirmiş. Şimdi ise hiç zorlanmadan yüz milyonlarca dolarlık ihracatı gerçekleştirebiliyor. Firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Teker, ülkesinde önemli bir yatırım yapmanın ve yüzlerce insana istihdam sağlamanın verdiği mutlulukla konuşuyor, büyük bir heyecanla hedeflerini anlatıyordu.



Elbette inovasyon da önemliydi. Herkesin yapmadığı bir şeyi gerçekleştirmek yani. Yönetim Kurulu üyelerinden Murat Teker, Cardin'in bu farkını şöyle özetliyor: "Sektöre girdiğimiz zaman gerçekleştirdiğimiz ilklerden biri, bütün ürünlerimizi karton ambalajlarla sevk etmek oldu".



Cardin Mobilya'nın temelleri aslında 35 yıl önce atılmış. Ailenin büyüklerinden Bayram Teker, Niğde'nin Koyunlu köyü kendisine dar gelince, büyük illerde halı satmak üzere köyünden çıkmış… Bir süre halı ticareti yapmış ve bu arada Eskişehir'e yerleşmiş. Burada perakende mağaza sayısı 8'e çıkarmışlar. Bunun yanı sıra, dededen kalma halıcılığa devam edilir. Böylece yetişen gençlerin pazarlama tecrübesi artarken, müşteri portföyü de genişler.



Teker ailesi, perakendecilikte büyük başarı elde edince, kendi mobilyasını üretip bütün dünyaya ihraç etme kararı alır. 2006'da mobilya fabrikasının temeli atılır ve 2007'de ilk üretim başlar.



Eskişehir'e gitmişken, bu şehrin tarihi Odunpazarı evlerini görme imkanımız oldu. Bu vesileyle Odunpazarı Belediyesi'nin olağanüstü bir çabayla Odunpazarı semtini canlandırdığını gördük. Yılların ihmali sonucunda çürümeye ve yok olmaya mahkum edilmiş bir mahalle yeniden gün yüzüne çıkmış. Böylece bir zamanlar tinercilerin ve berduşların meskeni haline gelmiş mekanlar, şimdi turistlerin bile imrenerek dolaştığı konaklar haline dönüşmüş. Buralarda muazzam bir canlanma ve turist akını var. Yerli halkın da böylece konforu ve geliri artmış. İnanılır gibi değil ama burada metruk evler onarılıp oturulur hale gelince kiralar bile düşmüş. Muhteşem alış-veriş merkezleri, gezinti alanları oluşturulmuş. Kültür ve sanat hayatı da canlanmış. Bütün bunlardan dolayı Odunpazarı Belediye başkanı Burhan Sakallı'yı tebrik etmek lazım.



Bu arada Eskişehir'i dolaşırken, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen konusunda çok büyük bir hayal kırıklığına uğradığımı da itiraf etmeliyim. Zira büyükşehir belediyesinin ilgi alanına giren konularda pek bir ilerleme yok. Mesela ana caddelerde çamurlar arasında yürümek zorunda kalıyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki sayın Büyükerşen üniversitede gösterdiği performansı belediyecilikte gösterememiş. Tıpkı Nurettin Sözen gibi…



Ne demişler? "Marifet iltifata tabidir". İyi şeyleri takdir edelim ki, güzel örnekler çoğalsın. Olumsuzları da anlatalım ki güzel iş yapanların farkı ortaya çıksın.

Kemal ÇİFTÇİ
k.ciftci@bsfakademi.net