[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #12349  28-02-2009 11:49 GMT+2 saat  

messi


Aktif Üye


Tecrübe Puanı.: 52.7%
Ruh Hali: Heyecenlý
Mesaj 494
Şehir:
Ülke:
Meslek:
Yaş:
Facebook'ta Paylaş
Bademcik ve Farenjit

--------------------------------------------------------------------------------

Bademcik ve Farenjit
Burun gerisine akıntı (BGA) sıklıkla kırmızı, irrite olan bir boğaza neden olur. Boğaz kültürlerinden genellikle bir sonuç alınmaz ama bademcikler ve diğer dokular şişerek rahatsızlığa neden olur. BGA tedavi edildiğinde bu da ortadan kalkacaktır.
Bademcik (Tonsil) ve geniz eti (Adenoid) olarak isimlendirilen dokular lenfoid hücrelerden oluşmuştur. Lenfosit yapımında rolü vardır. Yeni doğanda anneden geçen immün globülinler nedeniyle küçüktürler. 4-5 aylarda daha sık olmak üzere enfeksiyonlara bağlı olarak büyürler. Geniz etinin büyük olması burundan solunuma engel oluşturur. Ayrıca kulak ve sinüslerin boşalımını bozarak değişik boyutta problemlere yol açarlar. Bu çocuklarda işitme kayıpları, horlama, ağızdan soluma, gece öksürükleri, burun akıntıları gözlenmektedir. Kronik geniz eti iltihapları veya büyümeleri ortodontik bozukluklar, yüz gelişiminde bozukluklar ve konuşma bozukluğuna yol açabilmektedir.
Bademcik ve geniz eti büyümleeri üst solunum yolunu daraltacak boyuta ulaştığında horlama ve apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma gibi ciddi sorunlar başlatır. Bu durumlarda bir KBB uzmanı ile görüşülmesinde yarar vardır. Romatizmal ateş olarak bilinen hastalık A grubu beta hemolitik streptokoklara karşı oluşturulan antikorların yol açtağı bir komplikasyondur. Kalp kapakçıklarında bozukluklara yol açabilmektedir.
Soru: Bademcik ve geniz eti hangi durumlarda alınmalıdır?
Cevap: Bademcik ve geniz eti ameliyatları KBB kliniklerinde sık uygulanmaktadır. İlaç tedavisinden fayda görülmediğinde cerrahi olarak bunların çıkartılmasına başvurulmaktadır. Bu ameliyata karar vermek için kullanılan iki kriter vardır. Kesin ve göreceli olarak ameliyat endikasyonu belirlenir.
Kesin ameliyatı gerektiren durumlar:
·Ağır üst solunum yolu darlığı,
·Bademcik etrafında abse (Peritonsiler abse),
·Kötü huylu tümör şüphesi,
·Çene yapısını bozan geniz eti ve bademcik büyümeleri,
Göreceli kriterlerin en başında sık tekrar eden bademcik enfeksiyonları gelmektedir. Bademcik ameliyatlarının % 40’ı bu nedenle yapılmaktadır.
·Son bir yılda 7 defa,
·Son iki yılda 5’er defa,
·Son üç yılda 3’er defa ya da daha sık ateşli bademcik iltihaplanması geçirilmesi,
·Difteri (kuş palazı) mikrobu taşıyıcıları,
·Kalp kapak bozukluğu olan kişiler,
·Bademcik ve geniz eti iltihaplanmasına bağlı olarak ortakulak iltihabı geçirilmesi,
Bu gibi durumlarda kronik bademcik iltihaplanması olarak adlandırılır. Çözümünde cerrahi tedavisi önerilir, planlanır.
Soru: Bu ameliyatlar hangi yaşta yapılır?
Cevap: Bademcik hastalıkları çocuk yaş grubu sorunu olarak bilinmekle birlikte erişkin için de aynı kurallar geçerlidir. Ameliyata engel oluşturacak herhangi bir ciddi sağlık problemi olmayan erişkinlerde de bademcik ameliyatı uygulanmaktadır. Alt yaş sınırı zorunlu haller dışında 4-5 yaş olarak belirlenmiştir. Üst yaş sınırını belirlemek mümkün değildir. Genel olarak ileri yaşlarda bu hastalığın görülme oranı düşüktür ve çoğu zaman basit çözümler tercih edilmektedir.
Soru: Bademcik ameliyatı riskli midir?
Cevap: Bademcik ameliyatları riski oldukça düşük orandadır. İstatistiklerde 14.000 ameliyattan birinde anestezi veya cerrahiye bağlı ciddi komplikasyon bildirilmektedir. Ameliyat sonrası ciddiz kanama oranı 5/1000 gibi düşük orandadır. Bademcik ameliyatından sonra vücudun savunma sistemi ile ilgili birçok bilimsel çalışma yapılmış ancak net bir sonuç elde edilmemiştir. Bademcikleri alınmış insanlard alenfositlerin bazı tiplerinin sayısında azalma gösterilmiştir. Ancak bunun klinik olarak sorun doğurduğuna rastlanılmamıştır. Bademcik ameliyatından sonra daha kolay farenjit olunduğu yolunda bir inanış vardır. Bademciği alımış ya da alınmamış insanlarda farenjit görülme oranı aynı sıklıktadır. Bademciklerin alınması farenjit olma oranını artırmamaktadır.

Burun Gerisine Akıntı
Burun gerisine akıntı (BGA) boğazda sümük toplandığını hissetmek veya burnun gerisinde sümük damladığının farkına varmaktır. BGA; egzersiz, kalın salgı veya boğaz kasları ve yutma ile ilgili sorundan ötürü de ortaya çıkabilir.
Normal olarak, burnu ve sinüslerin içini kaplayan salgı bezleri günde 250-500 ml. Salgı üretmektedir. Bu mukozanın yüzeyinde ancak mikroskopla görülebilen hareketli küçük kıllar vardır. Bunlar salgının geriye doğru hareket etmesini sağlar. Daha sonra bu bilinçsiz olarak farkına varmadan yutulur. Bu salgı zarları ıslatır ve temizler, havayı nemlendirir, nefesle alınan yabancı maddeleri tutar ve temizler, enfeksiyonlara karşı savaşır. Bu salgının üretilmesi ve temizlenmesi; sinirler, kan damarları, salgı bezleri, hormonlar ve küçük kıllar arasındaki ilişkiye bağlıdır.
Normal olmayan salgılar
Artmış ince ve temiz salgı soğuk algınlığı, grip (üst solunum yolu viral enfeksiyonu), allerji, soğuk hava, parlak ışık, bazı besinler ve baharatlar, gebelik ve hormonal değişiklikler, doğum kontrol hapları ve bazı tansiyon ilaçlarının da içinde olduğu ilaçlar ve burun içi kemik eğriliği gibi durumlarda görülür. Vazomotorinit, allerjik olmayan aşırı salgılı ve tıkalı burun şikayeti yapan durumlardır. Artmış kalın salgı sıklıkla kış aylarında nemlendirme yapılmadan ıslatılan, nemin düştüğü ev ve binalarda görülür. Bunun yanında sinüs ve burun enfeksiyonlarında ve kümes hayvanlarının ürünlerine karşı oluşan allerjilerde de görülmektedir. Eğer soğuk algınlığındaki salgı zaman içinde kalınlaşıp sarı, yeşil renk almaya başlıyorsa muhtemelen bakterilerin yol açtığı bir enfeksiyon gelişmektedir. Bunun yanında; çocuklarda burna kaçmış yabancı cismin belirtisi de olabilir (fasulye, bezelye, bir parça kağıt, oyuncağın bir parçası vb). Salgının azalması aşağıdaki nedenlerden birinden dolayı olabilir:
1. uzun süre çevreye ait irrite edicilere maruz kalmak, burnu kurutup zarların zarar görmesine neden olabilir (sigara dumanı, endüstriyel dumanlar, araba dumanları). Salgı azaldığında normalden daha kalındır ve yanlış olarak artmış hissi verir.
2. yapısal bozukluklar (burun septumu düzenlikleri) hava akımını değiştirerek burun zarlarının kurumasına neden olur (yapısal bozukluğa bağlı olarak salgıyı arttırır veya azaltır).
3. Yaş. Mukus zarları yaşla büzüşür ve kurur. Bu normalden daha az ve kalın salgı yapılmasına ve kişinin BGA hissine kapılmasına yol açar.
4. diğer az rastlanan nedenler de zarlarda değişiklik yaparak bu hisse neden olurlar.
Yutma problemleri
Yutma ağızdaki sıvı ve katı gıdaların yemek borusuna geçmesinden oluşan karmaşık bir olaydır. Bu; ağızdaki, boğazdaki ve midedeki sinir ve kasların koordinasyon içinde çalışması ile olur. Yutma problemleri katı veya sıvı gıdaların boğazda birikmesine, daha sonra ses tellerinin olduğu bölgeye dökülmesine neden olur ve bunun sonucunda ses kısıklığı, boğaz temizleme hissi veya öksürük ortaya çıkabilir. Birçok neden yutma kasları hem güçlerini hem de koordinasyon yeteneklerini kaybederler. Bundan dolayı bazen normal salgı bile mideye geçemeyebilir.
Uyku sırasında yutkunma daha az olur ve ağızda salgı birikir. Uyanırken öksürme veya boğaz temizleme hissi duyulabilir.
Her yaşta sinirlilik ve stres boğaz kaslarında kasılmaya ve bunun sonucunda boğazda birşey varmış hissine neden olmaktadır. Sık sık boğaz temizlemek tahrişi daha da arttırarak durumun kötüleşmesine neden olur.
Besinlerin geçtiği yol üzerindeki büyümeler ya da şişlikler katı ve sıvı gıdaların geçişini yavaşlatır veya engeller.
Yutma bozuklukları midedeki besinlerin ya da asidin yemek borusuna veya boğaza geri geldiği gastroözöfageal reflü durumundan da kaynaklanabilir. Yanma hissi, hazımsızlık ve boğazda rahatsızlık belli başlı bulgulardır ve bunlar özellikle yemek yedikten sonra yatınca daha da artmaktadır. Yemek borusu ile midenin birleşim yerinde meydana gelen torba şeklindeki fıtıklar da buna neden olur.
Tedavi
Tedaviye başlamadan önce mutlaka teşhis konulmalıdır. Bu detaylı bir kulak, burun, boğaz muayenesi ve muhtemel bazı labaratuar, endoskopik ve röntgen çalışmalarını içermektedir.
Bakteriyel enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilir ancak bunlar geçici bir iyileşme sağlar. Kronik sinüzitte kapalı sinüzlerin ağzını açmak için yapılacak cerrahi bir müdahaleye ihtiyaç vardır.
Allerji, sebebi ortadan kaldırmakla kontrol edilebilir. Antihistaminikler ve dekonjestanlar, cromolyn ve steroid burun spreyleri, diğer şekillerdeki steroidler ve hiposensitizasyon (aşı tedavisi) tedavi için kullanılabilir. Ancak bazı histamikler kurumaya neden olup salgıyı daha da kalınlaştırırlar.
Dekonjestanalar kan basıncının artmasına, kalp ve troid rahatsızlıklarının şiddetlenmesine neden olur. Steroid spreyler tıbbi kontrol altında genellikle yıllarca güvenle kullanılabilir. Ancak kısa dönemde yan etkisi olmayan ağızdan alınan veya enjeksiyonla verilen steroidlerin uzun dönem kullanımlarında muhakkak sıkı bir kontrol ve gözlem yapılmalıdır.
Gastroözofageal reflü yatağın baş tarafını 12-15 cm kaldırmak, gece geç saatte yenilen aperatifleri kaldırmak, alkol ve kafeini kesmek yoluyla tedavi edilir. Anti asit veya mide asit üretimini durduran ilaçlar yazılabilir. Diğer teşhis metodları uygulanmadan önce denemek amacıyla tedavi uygulanabilir. Yapısal bozukluklar cerrahi olarak düzeltmeyi gerektirir. Septum deviasyonu sinüslerin normal olarak boşalmasını engeller ve kronik sinüzite neden olur. Septumdaki bir çıkıntı irritasyona ve anormal salgıya neden olur. Septumdaki bir delik kabuk bağlamaya neden olur. Genişlemiş ve şekli bozulmuş konkalar (burnun yan duvarlarından çıkan ve hava akımını ayarlayan ve nemlendiren yapılar) veya polipler (enfeksiyon, allerji veya irritasyon sonucunda oluşan büyümeler) de aynı şikayetlere yol açabilir.
Her zaman bir neden bulmak mümkün olmayabilir. Tıbbi tedavi cevap vermezse hasta cerrahi tedaviye karar vermelidir.
Bazı durumlarda özel bir neden bulunamaz. Düzeltilebilecek bir hastalık yoksa tedavi daha kolay akabilmesi için salgının inceltilmesi yönünde olur. Bu daha ziyade sıvı alımı yetersiz olan yaşlı kişiler için geçerlidir. Bu hastalar günde en az sekiz bardak su içmeliler, kafeini bırakmalılar ve eğer uygunsa idrar söktürücü kullanmalıdırlar. Salgıyı inceltecek guaifenesin veya organik iyot kullanılabilir. Guaifenesin çok nadir olarak yan etki gösterir. Nadir olarak organik iyot kullanıldığında tükrük bezlerinde şişme veya vücutta döküntü gelişirse ilaç kesilmelidir.
Burnun su ile yıkanmasında kalın ve azalmış salgının düzeltilmesine yardımcı olur. Bu burun için yapılmış özel bir duşla günde iki ile altı defa arasında uygulanabilir. Sıcak suyun içine yemek sodası veya tuz ilave edilerek bu sıvı yapılabilir. Son olarak da reçete gerektirmeyen basit tuzlu çözeltiler burnu nemlendirmek için kullanılır.

__________________
Çevirimiçi durumu