[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #12334  28-02-2009 11:33 GMT+2 saat  

messi


Aktif Üye


Tecrübe Puanı.: 52.7%
Ruh Hali: Heyecenlý
Mesaj 494
Şehir:
Ülke:
Meslek:
Yaş:
Facebook'ta Paylaş
Türkiye'de Radyo ve Televizyon

--------------------------------------------------------------------------------

Radyo yayınlarının deneme olarak başlatıldığı 1927'den 1937 yılına kadar Türk Telsiz ve Telefon A.Ş'de idi. 1937 yılında kamulaştırıldı (PTT'nin eline geçti). Ondan sonra 1940 yılında Matbuat Umum Müdürlüğüne geçti. Bu müdürlük yeniden yapılandırma ve isim değişikliği ile 1943 yılında Basın Yayın ve Turizm genel müdürlüğü oldu. 1958 yılında Basın Yayın ve Turizm Bakanlığı oldu. Daha sonra 1964 yılında Türkiye Radyo ve Televizyon (TRT) kurumuna devredildi. TRT 1968 yılında Ankara'da VHF bandından günde bir saatlik tv deneme yayınlarına başladı. Birkaç sene içinde gündüz boyu yayını sürdürür hale geldi. Ankara merkezli siyah-beyaz yayın gece en geç 12.00'de istiklal marşı ve bayrağın göndere çekilmesiyle kapanmaktaydı. 1982'de renkli yayına 1990'da teletekst yayınına geçti. 1986 yılında TRT-2 istanbul çıkışlı olarak UHF bandından renkli yayına başladı.
11 Kasım 1983 tarihinde yapılan kanun değişikliğiyle Radyo-TV yayınları için milli siyasete uygun ilkelerin benimsenmesi, uygulamanın gözetim, denetim ve değerlendirilmesi Radyo ve Televizyon Yüksek Kuruluna (RTYK) bırakıldı. Bu kurulun 12 üyesinden üçünü cumhurbaşkanı doğrudan tayin eder. Bakanlar kurulu biri basın mensubu, ikisi eğitim ve iktisat alanlarındaki hizmetleriyle tanınmış kimselerden olmak üzere üç üye seçer;.Milli güvenlik kurulu bir üye belirler. (Tayini bakanlar kurulunca yapılır.) Yüksek öğretim kurulunun önereceği dört kişi arasından ikisi cumhurbaşkanınca seçilir. Kalan üç üye, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek kurumu yönetim kurulunun önerdiği altı aday arasından cumhurbaşkanınca belirlenir. Üyeler altı yıl görevde kalır; ikinci defa seçilebilir, bir siyasi parti üyesi olamaz.
Türkiye'de 1986 yılından itibaren uydu yayınlarının izlenmesini sağlayan çanak antenler hızla yaygınlaştı. 1989'da çıkarılan 3917 sayılı yasayla TRT vericileri PTT'ye devredildi. Anayasa mahkemesine yapılan itirazlar sonucu bu kanun mayıs 1990'da iptal edildi. Anayasa mahkemesinin öngördüğü yeni düzenlemenin yapılması ve vericilerin TRT'ye iadesi için tanınan 6 aylık süre dolduğunda(ocak 1991) yeni bir düzenleme yapılmamıştı.
Bu arada PTT kablolu yayına geçme ve mevcut telefon şebekesinden yararlanarak uydu yayınlarını abonelere ulaştırma hazırlıklarına başladı. :Buna karşılık Radyo Televizyon Yüksek Kurulu bu dağıtımın yayın kapsamına girdiği, ve bunun da anayasa'nın 133. maddesindeki "TRT tekeli'ne" aykırı düştüğü görüşüyle PTT'den projeyi durdurmasını istedi. Ama, RTYK'nın PTT için yaptığı suç duyurusu hakkında savcılık takipsizlik kararı verdi.
1991 yılı itibariyle yasalar hala özel radyo ve televizyon kuruluşlarının faaliyetlerine izin vermemekteydi. Ancak, 1990 yılı sonlarında Cumhurbaşkanının oğlunun ortak olduğu Magic Box isimli şirket bir transponder kiralayarak Almanya'dan Star 1 adı altında türkçe yayınlara başladı. Böylece yasal bakımdan olmasa da fiilen özel TV yayınlarına 1990 yılı sonunda başlanmış oldu.
Türkiye 30 kadar avrupa ülkesince de imzalanan 1989 tarihli Avrupa Sınırötesi yayın Sözleşmesini 22.kasım 1993 tarihli bakanlar kurulu kararıyla onayladı. 3915 sayılı kanun oldu.


Avrupa Sınırötesi yayın Sözleşmesi (European Convention on Transfrontier Television)

34 maddeden oluşan bu bu sözleşme (ve yasamızın) önsözü söyledir. .
Sözleşmeyi imzalayan ve Avrupa Kültür Sözleşmesine taraf olan devletler hedeflerinin ortak mirasları olan idealleri ve ilkeleri korumak ve gerçekleştirmek üzere, üyeleri arasında daha sıkı bir birliğe ulaşmak olduğunu, insan onuru ve eşitliğinin, bu ilkelerin temel unsurlarını oluşturduğunu dikkate alarak, ifade ve haberleşme özgürlüğünün, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına dair sözleşmenin 10. madesinde belirtildiği gibi demokratik toplumun temel ilkelerinden birini ve toplumun ilerlemesi, kişinin gelişmesi için temel koşullardan birini oluşturduğunu dikkate alarak...., yayıncılık politikası için vazgeçilmez bir temel oluşturan, özgür bilgi ve düşünce akışı ile yayıncıların bağımsızlığı ilkelerine bağlılıklarını teyid ederek,... tüm demokratik gruplar ve siyasi partiler arasında çoğulculuğun ve fırsat eşitliğinin korunması koşuluyla, kültürün gelişmesi ve özgürce kanaat oluşumunda yayıncılığın önemini vurgulayarak.....bilgi ve iletişim teknolojisindeki sürekli gelişimin, ülke sınırlarına bakılmaksızın, ifade özgürlüğünün, ve kaynağı ne olursa olsun bilgi ve düşüncelerini ifade etmek, aramak, almak ve paylaşmak hakkının daha ileri götürülmesine hizmet etmesi gerektiğine inanarak.......Topluma program hizmetleri arasında daha geniş bir seçme alanı sunmak ve böylece avrupa mirasını ve bu mirasın görsel işitsel eserlerinin yaratılmasını geliştirmek isteğiyle ve bu kültürel alanlardaki beklentilerine cevap vermeye kararlı olarak, .......hukuki düzenlemenin ortak genel çerçevesini bütünleştirme ihtiyacını dikkate alarak....,televizyon reklamları, haberleşme alanında kadın erkek eşitliği, radyo ve televizyon alanında uydu kapasitesinin kullanımı ve avrupa'da görsel-işitsel yapımların gelişimi hususlarında Avrupa Konseyi'nin yürürlükteki tavsiyelerinde yer alan ilkelerin geliştirilmesi arzusu ile..... Aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır......:

Sözleşme(yasanın) maddeleri Madde1 - konu ve amaç, Madde 2 - Tanımlar, Madde 3 - Uygulama alanı, ile ilgilidir.

Madde 4 - Devletin ifade ve haber alma özgürlüğünü sağlayacağını, program hizmetlerinin kendi toprakları üzerinde yeniden iletimini kısıtlayamayacağını öngörmektedir.(3984 sayılı yasa (Md:26) ile türkiyede istisnalar dışında tümüyle yasaklanmaktadır).

Madde 5 - Ülkenin kendi yetki alanındaki yayınların sözleşme hükümlerine uygunluğunu sağlaması hakkındadır.

Madde 6 - Yayıncı bilgilerinin temini hakkındadır.

Madde 7 - Program hizmetlerinin sunuş ve içerik bakımından bütün unsurları, insan onuruna ve temel insan haklarına saygılı olacaktır...Şiddet eğilimini körüklemeyecek, ırkçı nefret duygularını kışkırtıcı nitelikte olmayacaktır.... Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyebilecek türden program hizmetleri, bunların seyredilebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmayacaktır. (Çocuklar için uzmanlar tarafından hazırlanan ve hemen tüm ülkelerde gösterilen Pokemonlar, Charles Bukowski'nin eserleri yüzünden kanallar bizde bu maddeye göre kapatılmıştır.....Bu madde bir de bizde esas - pornografi karşıtı - madde olarak algılandığından, tüm avrupa ülkelerinde serbestçe yayınlanan programlar bu madde kullanılarak engellenmekte ve cezalandırılmaktadır ..Oysa halen bu anlaşmada imzası olan hemen hemen tüm avrupa ülkelerinde en sert pornografi ürünlerinin gündüz saatlerinde şifreli, gece ise şifresiz olarak yayınlanmasında bu madde hiçbir engel teşkil etmemektedir)

Madde 8 - Yayına konu tarafın cevap hakkına ilişkindir.

Madde 9 - Toplumun önemli olaylardan haberdar olma hakkını ve izleme fırsatından mahrum edilmemesini sağlayacak hukuki tedbirlerin alınmasını düzenlemektedir.

Madde 10 - Kültürel hedeflerle ilgilidir, yayıncının izleyici kitlesine karşı haber verme, eğitim, kültür ve eğlendirme sorumlulukları dikkate alınarak yeterli oranda avrupa yapımlarına zaman ayrılmasını düzenlemektedir.

Madde 11 - 16. Reklamların adil ve dürüst olması, ilaçların ve zararlı ürünlerin reklamının nasıl yapılamayacağı, reklam sürelerinin kısıtlanması, yerleştirilme biçimleri ve sunuşları gibi konularla ilgilidir. Reklamların süresinin saatte %20'yi aşamayacağı, filmlerin içine 45 dakikadan sık reklam konulamayacağı belirlenmiştir. (3984 sayılı yasa (Md:21) ile aynen getirilmiştir. Ancak aksine uygulama çok yaygındır. Bu maddenin ihlaline ceza uygulanmamaktadır.) Ayrıca, dini törenlere, otuz dakikadan kısa süreli haber bültenleri ve haber programlara, belgesellere, çocuk programlarına, dini programlara reklam alınamaz. Tütün ürünlerinin, reçete ile satılan ilaçların ve tedavilerin reklamları yapılamaz. Alkollü içki reklamlarında küçükler kullanmılamaz, alkol tüketimi fiziksel bir etkinliğe veya araba kullanmaya bağlı sunulamaz, tedavi edici özellikleri olduğu gibi unsurlara yer verilemez. Aşırı tüketimi teşvik edilemez, veya ılımlı tüketimi olumsuz gösterilemez. Alkol muhtevası konusunda gereksiz ibarelere yer verilmeyecektir. İlaç ve tedavilerin reklamları dürüst, gerçeği yansıtan, ve doğrulanması mümkün unsurlardan oluşacak, zarardan korunma gereklerine uygun olacaktır. Farklı ülkeye yönelik yapılan reklamlara kısıtlamalar getirilmiştir.

Madde 17 - 18. Program ve dizi programların ne durumda desteklenip desteklenmeyeceğine ilişkin kısıtlamalardır.

Madde 19 - Bu sözleşmenin uygulanması için tarafların birbirine yardımda bulunmasını, öngörmekte bilgilenme ve işbirliği koşullarını belirlemektedir.

Madde 20 - 22. Sözleşmenin amaçları çerçevesinde oluştrulacak daimi komisyona, bu komisyonun görevleri ve raporlamasına ilişkindir.

Madde 23 - 34.Sözleşmedeki değişiklikler, sözleşmenin ihlali iddiaları, uzlaşma, tahkim, diğer anlaşmalar ve düzenlemeler, tarafların iç mevzuatları ile arasındaki ilişkiler, imza ve yürürlük, üye olmayan devletlerin katılımı, sözleşmenin geçerli olacağı toprakların tayini, çekinceler, sözleşmeden çekilme, bildirimler, gibi konuları içermektedir.


Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun

13 nisan 1994 tarihinde kabul edilen ve R:G: 20.4.1994'de yayınlanan 3984 sayılı yasa 42 maddeden oluşmaktadır. 9 tane de geçici maddesi vardır. Bu kanun radyo televizyon yayınlarının hangi ilkelere uygun olarak yayın yapacağını, RTÜK'ün kuruluş görev ve yetki esaslarını, kanal ve frekans tahsis yetkisini, mali kaynaklar ve bütçesini (tüm radyo ve televizyon kuruluşlarının brüt reklam gelirlerinin %5'i, bu kanun gereğince tümünün yayın izni ve lisans ücretleri ile gerektiğinde TBMM bütçesinden transfer tertibinde yapılacak ödenekler.), kanal ve frekans tahsisinin nasıl yapılacağını, özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yükümlülüklerini, reklamları, program desteklenmesi konusunu, telsiz genel müdürlüğünün yükümlülüğünü, yayınların men edilmesi konusunu (başbakan veya görevlendireceği bakanın yayınları durdurabileceğini), yeniden iletim yasağını, seçimlerde siyasi partilerin yayınlarına ilişkin yasakları, düzeltme ve cevap hakkını, kuruluş ve hisse oranlarını, özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yapısını, sorumlukları (özel yayın kuruluşlarının belirli oranda kültür, türk halk ve sanat müziği programları koymak zorunluluklarını belirlemektedir.) seçim döneminde yapılamayacak yayınlar, uyarı durdurma, ve iptal, cezalar ve müsadere belirlenmektedir. TRT kurumunun yükümlülükleri, TRT yüksek kurulu, telif hakları, yayın kuruluşlarının haber birimlerinde çalışanlar(5953 sayılı kanun yükümlülüğü), yetkili mahkeme, yönetmelikler, yürürlük ve yürütme tanımlanmaktadır.


Türkiye Radyo ve Televizyon Gelirleri Kanunu

4 Aralık 1984 tarihli ve R.G. 15.12.1984 - 18606 yayınlanan 3093 sayılı kanun TRT (Türkiye Radyo - Televizyon) kurumuna devamlı ve yeterli gelir kaynağı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Bu kanunun ikinci maddesine göre sekiz değişik gelir kaynağı tanımlanmaktadır. Bunlar arasında ülkede satılan tüm radyo, televizyon, video gibi elektronik cihazlardan bandrol ücreti kesilmesi, elektrik enerjisi faturalarından pay ayrılması, film, bant, plak, nota, dergi, kitap ve benzerlerinin yapım, yayın ve satışından elde edilecek gelirler, Konser, temsil ve programlara giriş ücretlerinden elde edilecek gelirler, ve TRT'nin kendi ilan ve reklam gelirleri bulunmaktadır. Fiilen kurumun kendi yıllık ilan ve reklam gibi faaliyet gelirleri 15 milyon dolar mertebesinde iken, yasada tanımlanan diğer kaynaklardan aldıklarıyla gelirleri ve buna paralel düzeydeki harcamaları 1.5 milyar dolar (gerçek faaliyet gelirlerinin 100 katı dolayında) olabilmektedir.

Avrupa Komisyonu Türkiye temsilciliğinin, "Türkiye'nin Kültür ve görsel-işitsel politika ilerlemesi üzerine değerlendirme 2001 yılı Türkiye Düzenli Raporunda şunlar söylenmektedir;

Son düzenli rapordan beri, bu alanda ancak sınırlı bir ilerleme olduğu söylenebilir.

Görsel-işitsel sektör, Türkiye medyasının çoğunluğunu kontrol eden iki büyük grubun hakimiyeti altındadır. Sektör, ekonomik ve malî bunalımdan büyük zarar görmüştür. 2001’in ilk yarısında, medya sektöründe 4000’e yakın insanın işsiz kaldığı tahmin ediliyor.

Geçen yıl, ulusal kanalların geçici yayın lisanslarının kalıcı lisanslara dönüştürülmesini sağlayacak ihaleler hazırlanmıştır. Bölgesel ve yerel istasyonlar için de aynı prosedür planlanmaktadır.

Televizyon ve radyo yayınlarını düzenlemekten sorumlu olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, uydu yayıncılığı konusunda da sorumluluk üstlenmiştir.

Türkiye, Ekim 2000’de, Avrupa Konseyi Sınırötesi Telvizyon Sözleşmesi’ni tadil eden protokolü onayladı.

Türk Parlamentosu tarafından Haziran 2001’de radyo ve televizyon yasasını, basın yasasını, gelir vergisi yasasını ve kurumlar vergisi yasasını değiştiren bir yasanın kabul edilmesi, önemli bir gelişmeydi. Bu yasa, daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiş olup, halen tekrar ele alınmaktadır.

RTÜK yasası olarak bilinen bu yasa, “yayın ilkeleri”, yaptırımlar, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun oluşumu, yeniden iletim ve ayrıca bu alandaki mülkiyet, birleşmeler ve edinimler üzerine hükümler içeriyordu. Bununla birlikte, Türkçe’den başka dillerde yayıncılık ile ilgili olarak var olan rejimde herhangi bir değişiklik getirmiyordu. Bu alandaki Topluluk mevzuatı (yani, “Sınırsız Televizyon Yönergesi”) ile uyumlaştırmayı ilerleten hükümler de içermiyordu.

Teklif edilen RTÜK yasasına göre, “yayın ilkeleri”nin ihlal edilmesi durumunda, bütün istasyona değil, sadece ilgili programa kapatma cezası verilebilecek ve programı yayınlayan istasyona, bir özür yayınlamak veya € 90 000 tutarına kadar bir para cezası ödemek gibi yaptırımlar uygulanabilecekti. Yabancıların özel radyo ve televizyon istasyonlarında sahip olacakları azamî hisse, %20’den %25’e çıkarılacaktı. Siyasal partiler gibi çeşitli kuruluşların bir radyo istasyonuna sahip olmalarına izin verilmeyecekti. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun bileşimi önemli ölçüde değişecek, örneğin bir üye Millî Güvenlik Kurulu tarafından atanacaktı.

Cumhurbaşkanı, yaptırımlar uygulanmasıyla ilgili keyfî ölçütleri, orantısız derecede yüksek para cezalarını ve RTÜK’ün bileşiminde yapılan ve Kurul’un tarafsızlığını tehlikeye atabilecek değişiklikleri gerekçe göstererek, bu yasayı geri çevirdi. Ayrıca, yasanın, ifade özgürlüğünün temel ilkelerini yeterince korumadığını ve yayıncılar üzerine yaptırım uygulamanın aslında, RTÜK’nin değil, yargının yetkisinde olması gerektiğini belirtti.


Genel değerlendirme

Türkiye’nin bu alandaki Avrupa topluluğu müktesebatı ile uyumlaşması sınırlı kalmıştır.

Radyo ve televizyon konusunda teklif edilen yeni yasa, özellikle ifade özgürlüğü ve düzenleyici otoritenin bağımsızlığı noktalarında, uluslararası medya standartlarından uzaklaşma anlamına geldiği için Türkiye açısından kesin bir geri adım oluşturuyordu. Bu yasa, Türkçe’den başka dillerin kullanılması hakkını kısıtlamaya devam eden mevcut ilkeleri de tekrar teyit ediyor ve güçlendiriyordu.

Dolayısıyla, RTÜK yasası, televizyon ve radyo yayıncılığı konusundaki uluslararası standartlar ve tavsiyeler (örneğin Avrupa Konseyi’ninkiler) paralelinde yeniden yazılmalıdır. Avrupa Konseyi Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi’ni onaylamış olan Türkiye, bu sözleşmeyi tadil eden protokole yürürlük tarihinden itibaren uymakla yükümlü olacaktır.

Türkiye, Topluluk’un görsel-işitsel mevzuatıyla uyumlaşma konusunda ilerlemiş değildir. “Sınırsız Televizyon” yönergesinde yer alan Topluluk müktesebatını kendi hukuk düzenine aktarmalıdır. Tanımlar, yetki, alım özgürlüğü, milliyet temelinde ayrımcılık, Avrupalı ve bağımsız yapıtların desteklenmesi, reklamcılık, televizyon yoluyla alışveriş, küçüklerin korunması, ve radyo-televizyon işletmelerinde yabancı sermayenin payı üzerindeki sınırlamalar gibi konular başta olmak üzere, giderilmesi gereken önemli farklar vardır. Bundan başka, Türkiye’nin GATS/WTO çerçevesindeki uluslararası taahhütleri ile Türkiye’nin bir aday ülke olarak Topluluk müktesebatını tam olarak uygulama taahhüdünden doğan yükümlülükler arasında da bir çelişki vardır.

AMATÖR RADYO TARİHİ
Radyo tekniginin öncülerinden fizikçi James Clark Maxwell ve Heinrich Hertz'in gelistirdikleri teorilerden yola çikan Branly, Tesla ve Marconi olumlu çalismalarinin neticesini alarak haberlesmede radyo teknigini gerçeklestirdiler. 20. Yüzyilin baslarinda halk kitleleri ve özellikle gençler arasinda ilgiyle karsilanan bu teknik gelismesinde basdördürücü bir hiz kazandi. Avrupa ve diger bölgelerde savaslarin disinda kalan Amerika Birlesik Devletleri bu konudaki çalismalarina daha çok zaman ve daha çok kaynak ayirma olanagi buldu. Böylelikle 1912 yillarinda Amerika Birlesik Devletlerinde resmi, özel ve Amatör alici-verici istasyonlarinin sayisi yüzlerle ifade edilmeye baslandi. Amerika Birlesik Devletleri'nde radyo istasyonlarinin bu sekilde hizla çogalmasi dogal olarak Frekans Tahsislerini kaçinilmaz duruma getirmis ve bu konuda kanunlar çikarilmistir. Bu kanunlarla resmi ve özel Radyo istasyonlarina Uzun ve Orta dalga frekanslari tahsis edilirken Radyo Amatörlerinin çalismalari için de 200 metre ve daha asagi dalga boylari birakilmistir.
O tarihlere kadar teknik gelismelerden her zaman uzak kalmis olan bu kisa dalga frekanslari da bilinmez özellikle içindeydi. Ancak Radyo Amatörleri bikmadan, yilmadan çalismalarini sürdürerek kisa dalganin sirlari ve teknigini çözmüs, bu konuda önemli basarilara imzalar atmislardir. Radyo Amatörlerinin çalismalari Radyo tekniginin ve bu dogrultudaki bilimin gelismesinde her zaman öncü olmus, onlarin buluslari laboratuvarlarda gelistirilerek profesyonel kullanima sunulmustur. 1914 yilina gelindiginde Amerikada kurulan ve kisa adi ARRL olan Amerikan Radyo Amatörleri Birligi son derece süratli bir gelisme göstermis ve bi birlik 1917 yilinda baslayan Birinci Dünya Savasinda Amerikan ordusunun emrine 4000 Amatör Telsiz, Telsiz Teknisyeni ve Telsiz Operatörü vermeyi basarmistir.
Amatörler kendilerine tahsis edilen kisa dalga frekanslarinin sirlarini ve özelliklerini kesfettikçe o zamana kadar sagladiklari 100-200 Km.lik haberlesme mesafelerini daha da arttirmaya yöneldiler, bunula yetinmeyerek daha da kisa dalgalara inmeye basladilar. Mesafeler günden güne artiyor ve elde edilen neticelerle çok kisa zaman sonra atlantik asiri haberlesmenin mümkün olabileceginin sinyalleri aliniyordu. Amatörlerin bu çalismalari netice vermeye baslayinca ARRL, 1921 yilinda o zaman için en modern ve güçlü cihazlarla donatilan Paul F. Godley'i Avrupaya gönderdi. Bu ilk denemede Godley, 30 Amerikan Amatör Radyo istasyonunu Avrupadan duymustu. Bu basaridan büyük destek alan Radyo Amatörleri 1922 yilinda ikinci bir deneme gerçeklestirdi. Bu kez de 315 Amerikan Amatör Radyo istasyonunun sinyalleri Avrupali Amatörler tarafindan duyuldu. Avrupadan da bir Fransiz ile iki Ingiliz Radyo Amatörünün mors sinyalleri de Amerikali Radyo Amatörleri tarafindan duyuldu. Ancak QSO gerçeklestirilemedi.
Bu gelismeler Atlantik asiri haberlesmenin mümkün oldugunu kanitlamis ve çalismalara bu yönde agirlik verilmeye baslanmisti. Sonunda, çalismalar ürünlerini verdi ve hayaller gerçeklesti. Bir yil sonra 1923 Kasim ayinda bir kaç aylik hazirliktan sonra Amerikali Schnell ve Reinartz isimli Radyo Amatörleri, Avrupadan Fransiz Leon Deroy (F8AB) isimli Radyo Amatörüyle, 110 metre dalga boyunda temasa geçerek ilk Atlantik asiri QSO'yu gerçeklestirdiler. Böylece Atlantik asiri haberlesmenin yollari Radyo Amatörlerinin bu azimli ve fedakar çalismalariyla açilmis oldu.
Amatörlügün özelligi geregi bir çalismayi sonuçlandiran Radyo Amatörleri bu çalismalarin gelistirilmesi ve kullanima hazirlanmasi için basarilarini profesyonel laboratuvarlara devrederken, hedeflerini de daha öteye yerlestirmenin gururunu yasiyorlardi. Artik Radyo Amatörlerini tutmak mümkün degildi. Artik hedefler bir türlü sabit kalamiyor, basarilar basarilari kovaliyordu.
80 metre, 40 metre ve hatta 20 metrelerde yapilan denemeler neticesinde Yeni Zelanda ve Avusturalya Radyo Amatörleriyle temasa geçilmisti. Artik Radyo Amatörleri kisa dalganin tüm sirlarini çözmüs ve insanligin hizmetine sunmustu. Bu gelismelerden sonra Amatörlerin kullanimina birakilan kisa dalga bir anda popüler olmus resmi, özel ve ticari kullanima açilmisti. Bu çalismalar basariyla sonuçlandikça Radyo Amatörleri daha kisa dalgalara yöneliyor, arkalarindan da kuruluslar geliyordu. Artik Radyo Amatörleri çok kisa dalga çalismalarina baslamis l44 Mhz (2 metre) frekanslarini hizla geçmis 220 Mhz, 420 Mhz, 1200 Mhz frekanslarinda mikrodalgalarin özelliklerini kesfetmeye baslamislardi.
Radyo Amatörlerinin bu basarilari hükümetlerce izlendikçe insanligin teknolojiye olan doyumsuzlugu yine onlarin çalismalariyla giderirelecegi kavrami gelismisti. Böylece önü tamamen açilan Radyo Amatörleri artik dünya yörüngesine uydular yerlestirmeye ve hükümetlerce desteklenmeye baslamistir. 1924 yilindan sonra kisa dalga frekanslari Radyo Amatörleri sayesinde resmi, özel ve ticari kullanima açilmis, haberlesme teknolojisi tüm insanligin hizmetine girmistir. Amerika Birlesik Devletleri Pearl Harbour saldirisiyla baslayan Japon savasinda orduyu 25 bin Radyo Amatörüyle takviye ederek üstünlügü saglamistir. Cephe gerisinde ise yine orduya tüm haberlesme sistemlerini üreten fabrikalara Radyo Amatörlerini yerlestirerek lojistik saglamistir.
Radyo Amatörleri baris zamaninda da insanliga hizmet etmeye devam etmis, her zaman yeniyi ve gelismisi bularak kullanima sunmustur. Radyo Amatörlerinin bu basarilari hemen hemen dünyanin her yerinde izlenmis, Devletler çikardiklari kanunlarla Radyo Amatörlerine çalisma olanagi yaratma yarisina girmislerdir. Bu destekle her ülkede Amatör Radyo Cemiyetleri kurulmus, çalismalari tesvik edilmistir. Bu amaçla kurulan dernekler faaliyetlerinde kurslar, seminerler ve konferanslar düzenleyerek teknik bilgileri birlestirici unsur olmuskardir. Zamanla Radyo Amatörlügüne ilgi daha da artmis, çalismalari, sivil savunma ve afet haberlesmelerinde ki önemi de ortaya koymustur.
Bugün dünyada 3 milyonu asan kayitli Radyo Amatörü vardir. Hemen hemen her ülkede kurulmus olan dernekler, kisa adi IARU olan International Amateur Radio Union (Uluslararasi Radyo Amatörleri Birligi) ne üyedirler.

Türkiye' de radyo yayıncılığının tarihine kısa bir bakış



Türkiye’de Radyo Yayıncılığı (1927–1994)

Türkiye’de radyo yayıncılığı, dünyadaki ilk radyo yayınlarından bir kaç yıl sonra 1927 yılında bir şirket kurulması ile başlatılmıştır. Şirketin ortakları arasında Türkiye İş Bankası, Anadolu Ajansı gibi iki kamu kuruluşu yer almıştır. Şirketin çalışma yöntemi ve hükümetle yapılan 10 yıllık anlaşmanın, BBC ile aynı olması ilginç bir rastlantı! BBC bugün yine bir şirket statüsünde ve birçok ülkede kamu yayın kuruluşları şirketleşmiş olarak yayına devam ederken ülkemizde kamu yayın kuruluşu olarak kurulmuş olan TRT kuruluşundan beri bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen (1937 yılına kadar ülkemizdeki yayınlar bir şirket tarafından sürdürülmüş olduğu halde) bugün hala aynı statüde kalmıştır.

1927-1936 Şirket Dönemi Radyoculuğu

Yurdumuzdaki ilk radyo yayını Telsiz Telefon Türk A.Ş. tarafından İstanbul ve Ankara’da 1927 yılında başlatılmıştır. Bu radyo yayını, İstanbul´da Büyük Postane’de bir odadan postane kapısı üzerine kurulan bir verici ile halka müzik dinletilerek,
Ankara´da ise Ankara Palas´ın bodrum katında bir odadan,
5 kW gücünde bir Fransız şirketine ait iki adet verici ile yapılmıştır.

1936 yılında radyo yayınlarının çağdaş radyoların düzeyine ulaşması sağlanamadığı için şirketin sözleşme yenileme isteği kabul edilmemiştir. Aynı yıl çıkarılan bir kararname ile radyo yayınları devlet eliyle yürütülmeye başlamıştır. Şirketin tasfiyesine karar verilerek şirketin vericileri PTT’ye devredilmiştir. Radyoculukta şirket dönemine bir daha dönülmemek üzere devlet kontrolünde yayıncılığa geçilmiştir.

1936-1940 PTT Dönemi Radyoculuğu

Devlet tarafından 120 kW gücünde Etimesgut´ta Türkiye´deki ilk güçlü verici kurularak 1938 yılında Ankara Radyosu bugünkü binasında yayına geçmiştir. O yıllarda Avrupa´da 100 kW üstünde 36 verici bulunuyordu. 120 kW´lık uzun dalga Ankara vericisi, Avrupa ülkeleri radyo vericileri arasında ilk sıralarda yer almıştır.

1939 yılında Ankara´da 20 kW gücünde kısa dalga vericiden yabancı ülkelere yönelik yabancı dilde haber bültenlerinden oluşan dış yayıncılık uygulaması başlatılmıştır. İkinci Dünya Savaşı yıllarının koşulları, tüm dünyada radyo yayıncılığına önem kazandırmıştır. T.C. Hükümeti de bu yayınların 22 Mayıs 1940 tarihinde kabul edilen 3837 sayılı kanun ile yeni kurulan Matbuat Umum Müdürlüğü’ne devredilmesini uygun görmüştür.

1940-1964 Basın-Yayın Radyoculuğu

1943 yılında Matbuat Umum Müdürlüğü, Basın Yayın Umum Müdürlüğü adıyla yeniden örgütlenerek yayın hizmeti teknik ihtiyaçları için bir fen heyeti kurulmuştur.
Savaşın yaygınlaştığı yıllarda bütün dünya radyoları gibi Ankara Radyosu savaşla ilgili haberler yayında yer alıyordu. O günlerde hazırlanan programlar daha çok Türkiye´nin tarafsızlık politikasını vurguluyordu.

Yayınlarına 1938 yılında son verilen İstanbul Radyosu, 1949 yılında tekrar 150 kW´lık orta dalga verici ile yeni binasında yayına başlamıştır. Aynı yıl İzmir Kültür Park´ta İzmir Belediye Başkanlığı’nca kurulan radyo, 1953 yılında devlet radyosuna dönüşmüştür. 1950 yılında Kore´ye asker gönderilmesi ile kısa dalga üzerinden Güney Kore´ye yayın yapmak üzere yurtdışı bir radyo yayını başlatılmış, 100 kW ´lık kısa dalga vericisi Ankara Çakırlar´da hizmete girmiştir.

Bu dönemde İ.T.Ü.’de kısa dalga vericisi kurularak İ.T.Ü. Radyosu İstanbul’da klasik müzik yayını yapmaya başlamış, daha sonraki yıllarda Türkiye’nin ilk FM radyo vericisi ile bu yayın sürdürülmüş ve yine bir ilke imza atılarak ilk stereo yayın İ.T.Ü. Radyosu’ndan yapılmıştır. İstanbul’da ilk FM radyo vericisinden İ.T.Ü. FM radyo yayını yapılmasının yanı sıra, ileride açıklanacak olan Türkiye’deki ilk televizyon yayınını yapan İ.T.Ü. televizyonu yayınlarının sesi de yayınlanmıştır. O yıllarda İ.T.Ü. ‘den başka FM yayını olmadığı için, FM radyo alıcıları olanlar televizyon alıcılarına sahip olmadıklarından televizyonun sesini dinlemekle yetinmişlerdir.

1964 – 1994 TRT Radyo Yayıncılığı

Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere 1 kW gücündeki il radyoları ile müzik yayınları yapılmış, 1964 yılında TRT kurulduktan sonra bu radyoların yerini daha güçlü radyolar almış ve radyoların yayın saatleri artırılarak tüm gün yayın yapmaya başlamıştır.

Radyo vericilerinin de sayısı arttırılmış, 100 kW Erzurum uzun, 100 kW İzmir, 300 kW Mersin, 300 kW Diyarbakır orta dalga vericileri ile 250 kW kısa dalga Ankara vericisi kurulmuştur.

1974 yılında radyoculukta da önemli bir gelişme yaşanmış, radyo yayınları merkezden TRT1, TRT2, TRT3 yayın postaları olarak yapılanmış ve TRT1 24 saat yayına başlamıştır. TRT1´de müzik, eğitim, haber, reklam, eğlence, drama programları; TRT’de eğitim-kültür, drama, haber, müzik programları; TRT3´de çok sesli müzik ve eğitici müzik programları yayınlamaya başlamıştır. Ankara, İstanbul ve İzmir’deki radyo stüdyolarının yanı sıra Antalya, Çukurova, Diyarbakır, Erzurum, Trabzon bölge radyo stüdyolarında, bölgelere yönelik programlar yapılmaya başlamıştır.

TRT´nin kuruluşundan sonra yurt dışı yayınlarda 1975’te 250 kW´lık verici hizmete girince dil sayısı artırılmış, 1982 yılında Türkçe dahil yayın yapılan dil sayısı 15´e çıkarılmıştır. Ankara Çakırlar'a değişik yıllarda kurulan yeni verici ve anten tesisleri ile 3 adet 250 kW ve 2 adet 500 kW'lik verici ile kısa dalga yayınları artırılmıştır.

Ankara Emirler mevkiine daha sonra kurulan 5 adet yeni kısa dalga vericilerle bugün 500 kW gücünde 7 adet, 250 kW gücünde 3 adet olmak üzere toplam 10 adet yüksek güçlü verici ile yayın yapmakta olan Kısa Dalga Türkiye'nin Sesi Radyosu yayınları, 26 dilde tüm dünyaya iletilmektedir.

FM verici sayısının artırılması kararı ile, TRT3 radyo postasına ilaveten TRT1 ve TRT2 radyo postalarının da FM bandından yayın yapması planlanmıştır. Uzun ve orta dalga vericileriyle birlikte FM bandında da yayın yapacak verici kurulması ile FM radyo yayınları yaygınlaştırılmaya başlamıştır. 1987 yılında FM bandında TRT4 radyo postası TSM,THM programlarını yayınlamak üzere faaliyete geçmiştir.

1990 yılında yurdumuza gelen turistlere hizmet vermek üzere Turizm Radyosu yayına başlamıştır. Yurdun turistik bölgelerine kurulan FM vericilerle Antalya yayın merkezinden İngilizce ağırlıklı olmak üzere Fransızca ve Almanca, sonra Yunanca yayın yapılmaktadır.

TRT4 radyo postasının da yeni yayına başlayan özel radyo postalarına karşılık TRT-FM adı altında canlı Türk Pop Müziği yayınlarına ayrılmıştır. TRT2 radyo postası bu dönemde Radyo Haber adıyla 24 saat radyo haber yayınları yapmaya başlamıştır. Daha sonra bu radyo postası kapatılmış ve bir süre sonra Türk Sanat ve Halk Müziği yayınları yapmak üzere yeniden yayın yapmaya başlamış, bu postanın FM vericilerinin de sayıları ve güçleri arttırılarak yurdun daha büyük bölümüne ulaştırılması sağlanmıştır.

1992 yılında ilk özel radyo yayınları FM bandında başlamış, Metro FM ve Super FM adı altında biri Yabancı Pop, diğeri ise Türkçe Pop Müzik yayını yapan iki özel radyo kanalı radyo yayıncılığında yer almıştır. Bu yayınların yapıldığı stüdyolar Teknik Bölüm Başkanı olduğum kuruluşun ilk yayın binasında teknik ekibin gayretli çalışmaları ile oluşturulmuş ve bunların 5 kW’lık vericileri Çamlıca tepesine kurulmuştur. O tarihte mevcut TRT verici antenlerinde uygulanan teknik özelliklerden farklı bir radyasyon diyagramı olduğu için, İstanbul’un her noktasında her türlü şartta, örneğin tünel içinde eskiden kesilen radyo yayınına karşılık bu yayınlarda kesintisiz alış sağlandığı tespit edilmiştir.

Özel radyo yayınlarının hızla yaygınlaştırılması karşısında izinsiz yapıldığı gerekçesiyle bütün radyo yayınları kapatılmış ve vericileri mühürlenmiştir. Daha sonra Anayasa’nın 133. maddesi değiştirilerek yayın tekeli kaldırılmış ve özel radyolar yeniden yayına başlamışlardır.

TRT sitesinden alıntıdır..

Bu mesaj moonlight tarafından düzenlendi (06-04-2009 23:27 GMT+2 saat, ago)
__________________
Çevirimiçi durumu