[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #12316  28-02-2009 11:19 GMT+2 saat  

messi


Aktif Üye


Tecrübe Puanı.: 52.7%
Ruh Hali: Heyecenlý
Mesaj 494
Şehir:
Ülke:
Meslek:
Yaş:
Facebook'ta Paylaş
1. Dünya Savaşı (Birinci Dünya Savaşı)

--------------------------------------------------------------------------------

I. Dünya Savaşı (Birinci Dünya Savaşı)
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Özet
I. Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "dünya savaşı" olarak adlandırılmıştır. 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi.

Nedenleri
Birinci Dünya Savaşı, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında meydana gelen olay ve gelişmelerin bir sonucudur. Bu bakımdan sebeplerini bu dönemde aramak gerekir. Birinci Dünya Savaşı, Avrupa'da dört merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır. I. Dünya Savaşı Avrupa'da ittifak veya merkezi devletler diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri diye adlandırılan İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD önderliğindeki itilaf devletleri arasında gerçekleşmiştir. I. Dünya savaşının genel ve özel olmak üzere iki nedeni vardır.

Genel Nedenler
Fransız İhtilalinin getirdiği yeni anlayış ve görüşler siyasi ve sosyal hayatta büyük değişiklikler yapmıştır. Milliyetçilik düşüncesi özellikle 20. yüzyılın başlarında etkisini göstermeye başlamıştır. 1815 yılında Viyana Kongresi ile Avrupa'ya yeni bir statü getirilmiş ve buna göre de güçler dengesi kurulmuştur. Özellikle 1870 Sedan Savaşı ile Alman ve İtalyan birliklerinin kurulması ve bu devletlerin girişimlerde bulunmaları Viyana Kongresi statüsünü ve güçler dengesini büyük ölçüde değiştirmiştir.
19. yüzyıl içinde önem kazanmış diğer bir gelişme de sanayileşmedir. Sanayileşme sonucu sömürgelicilik ortaya çıkmış ve büyük devletlerin çıkar çatışmaları Afrika, ve Uzak Doğu'ya kadar yayılmıştır. Ham madde ve pazar arayışı hızlanmış, bütün devletler sömürge yarışına girmiştir. Bazı devletlerin siyasi birliklerini geç kurmaları blokların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bloklar hızla silahlanarak yeni bir savaşın ortamını hazırlamıştır.
Nedenler kısaca şöyle açıklanabilir:
Avusturya-Macaristan imparatorluğunun velahdı Ferdinand'ın bir Sırplı tarafından öldürülmesi
Milliyetçilik düşüncesi
Sömürgecilik (ham madde ve pazar arayıcılığı)
avrupa devletleri arasındaki ekonomik ve siyasi rekabet(özellikle de Almanya ve İngiltere arasında)
Aşırı silahlanma hareketi
I. Dünya savasının baslamasındaki en önemli etkendir.

Özel Nedenler
Devletlerin izledikleri politikalar ve çeşitli çıkarlar özellikle bu devletleri karşı karşıya getirmiştir. Rekabet ittifak ve itilaf devletleri arasında meydana gelmiştir. Savaş öncesi devletlerin durumuna bakıldığında;
Almanya: Siyasal birliklerini kurduktan sonra (1871) ekonomisinde büyük bir canlanma meydana gelmiştir. Birliğini geç kurduğundan dolayı sömürgeciliğe geç başlamıştır. Yeni sömürgeler elde etme ve denizlere hakim olma konularında İngiltere ile rekabete girişmiştir.
İngiltere: Almanya'nın siyasal ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsız olmuştur. Kendisine rakip olabilecek güçlerden kurtulmak ve Alman birliği ile bozulan Avrupa'daki güç dengesini tekrar kurmak istemektedir. Almanya'nın denizlede güçlenmesinden de fazlaca rahatsız olmuştur.
Fransa: 1870 Sedan Savaşı ile Almanyaya kaptırdığı Alsance-Loren bölgelerini geri almak istemektedir. Bundan dolayı Almanyaya karşı bir düşmanlık içindedir.
Rusya: Panislavizm ilkesi ile Balkanlara yayılmak istemektedir. Ayrıca Rusya, boğazları ele geçirerek Akdeniz'e inmek amacındaydı.
İtalya: Sömürgecilikte geri kalmıştır. Amacı yeni sömürgeler ele geçirmenin yanında, eski Roma İmparatorluğu gibi Akdeniz'e hakim olmaktır.
Avusturya-Macaristan: En büyük tehlikesi Rusya ve onun destekçisi olduğu Sırbistan'dır. Panislavizme ve Balkanlar'daki Rus etkisine karşı mücadele etmiştir.
Osmanlı Devleti: Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile en değerli topraklarını kaybeden Osmanlı Devleti, son yüzyılda kaybettiği toprakları geri almak için Almanya yanında savaşa girmiştir.
ABD, savaş öncesinde, Avrupa'daki savaşa katılma eğilimi içinde olmamıştır. Ancak 1917 yılında yaşanan bazı gelişmeler ABD'nin de savaşa katılma kararında etkili olmuştur. 1917 yılından itibaren İngiliz ve Fransız deniz ablukasına karşı Almanya'nın giriştiği denizaltı savaşı, Kuzey Atlantik'de Amerikan ticari ve yolcu gemilerini de hedef almaya başlamış, Amerika'nın Avrupa ticaretine katlanılmayacak ölçüde zarar vermeye başlamıştır. Öte yandan Almanya'nın Meksika hükümetini ABD'ye savaş açmaya teşvik etmesi de ABD'nin Avrupa'daki savaşa katılmasında etken olmuştur.

Başlaması
Avusturya BÜYÜK Sırbistan'ı kurmak isteyenlere gücünü göstermek üzere 1914 yılı Haziran ayında Bosna da bir manevra yapmaya karar vermiştir. Buna katılmak üzere veliaht Ferdinand da Saray Bosna'ya gelmiştir. Ancak veliaht 28 haziran 1914 günü bir Sırplı tarafından öldürülür. Buda I. Dünya savaşına yol açan olayın başlangıcı olur. Avusturya bu olaya Sırbistan'a savaş açarak karşılık verir. Bunun üzerine Almanya, Avusturya-Macaristan'ın, Rusya da Sırbistan'ın yanında yer alır. Böylece savaş kısa bir zaman içinde bütün Avrupa'yı etkilemiştir.

Osmanlı Cephesi
Sonuçta, Yavuz (Goesa) ve Midilli (Breslav) gemileri Amiral Sovchen komutasında 28-29 Ekim 1914 gecesi Rusya'nın Odessa ve Sivastopol Limanlarını topa tutması fiilen Osmanlı Devletini savaşa sokmuş oldu.
Bu olay üzerine önce Rusya ardından İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar. Böylelikle savaşa resmen katılan Osmanlı Devleti I. Dünya savaşında birçok cephede savaşmıştır.

Cephe Stratejileri
Baltık Denizi
Baltık Denizine egemen olmak ve hem Ruslara silahla cephane yetiştirmek, hem de Almanya'nın mesafelerce düz kumluk halinde bulunan Pomeranya kıyılarına, Berlin'den 150-200 km uzaklıkta olan yerlere, büyük bir Rus ordusu çıkarmak. Lora Fiser'e göre ayrıca üç yere üç ordu çıkarılacak biri asıl çıkış ordusu, diğer ikisi gösteriş ve şaşırtma orduları olacaktır.
Planın esaslarına göre İngiliz donanması, Almanya Frizon (Frize) adalarından Batı'da bulunan Bordum adasını ele geçirip onu Çanakkale önündeki Limni, İmroz ve Bozcaada gibi bir üs olarak kullanacak, o bölgede denize dökülen Alman ırmaklarının ağızlarını tıkayacak, Kiel kanalını tahrip edecek ve genel olarak Almanya'nın kuzey deniz kıyılarını torpille kuşatacaktır.

Güney Harekat Planı
Lloyd George Planı: Lloyd George planının esası ilkbaharda kuvveti 700 bin kişiye varacak olan yeni birliklerin Fransa'da Batı cephesine gönderilmeyip Balkanlar'da kullanılmasıdır. Lloyd George ayrıca Türklerin Süveyş kanalına saldırdıkları sırada, Suriye'ye 100 bin kişilik bir kuvvet çıkararak 80 bin kişilik Türk ordusunu mağlup etmeyi de düşünmüştür. Böylelikle Suriye ele geçirilmiş ve Kafkasya ile sıkışık durumda bulunan Ruslara yardım edilmiş olunur.
Amiral Fisher Batı cephesini Baltık yolu ile Kuzeyden çevirmeyi, Lloyd George ise aynı işi Balkanlar'dan veya Adriyatik kıyılarından yapmayı istemektedir.

Almanya Harekatı
JOFR Planı: Bu düşüncede olanlar her şeyi bir kenara bırakarak ilk olarak Almanya'yı ezmeyi istemektedirler. Buna klasik düşünce ve plan denilebilir. Bunu isteyenler, elde edilecek bütün kuvvetlerini, yani en çok İngiltere'de önce gönüllü sonra mecburi olarak silah altına alınan ve alınacak olan birkaç milyon askerin hepsini veya hemen hepsini Batı cephesine yığmak ve Alman ordusunu kemire kemire ezmek düşüncesindedirler. Bu düşünceler ileri sürenlerin başında Fransız orduları başkomutanı Jofr ile İngiltere İmparatorluk genel kurmay başkanı General (sonra mareşal) Robertson bulunmaktadır.

Boğazlar Harekatı
Churchill-Hankey'in Boğazları Zorlama Planı: Baltık denizine girmek planı da kısmen deniz bakanının düşünceleri arasında olmakla birlikte Churchill, hemen bütün gücünü Çanakkale'nin zorlanması üzerinde toplayacaktır. O sırada İngiltere'de Osmanlı Devleti, düşmanların en zayıfı sayılıyordu. O, Almanya'dan damla damla ve adeta kaçak gibi Romanya ve Bulgaristan yolu ile silah ve cephane alabiliyordu, dolaysıyla Türk'ün kahramanlığını göz önünde tutmayanlar Boğazları zorlamayı nispeten kolay sayabilirlerdi.

Uzlaşma Devletleri Çanakkale'ye denizden saldırıya girişecekleri sırada Osmanlı Devleti'nin durumu onlar açısından böyle bir saldırı için elverişli görüntüdeydi. Osmanlıların Sarıkamış üzerine yaptıkları büyük saldırı bozgunla sonuçlanmıştı. Mısır'ı İngilizlerden kurtarmak amacıyla giriştikleri kanal harekatları umulanları getirmemişti. Bu arada Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan'la Dünya Savaşı'nın başlamasından beri bir antlaşmaya varılması için sürüp gelen siyasal görüşmelerden de olumlu bir sonuç alamamıştı.
Bulgarların çekingen davranışı Almanya ile Osmanlı arasında doğrudan bir bağlantının kurulmasını engellediğinden Osmanlı ordusunun yoksun bulunduğu Modern savaş gereçleri ile donatılmaması da gecikmekteydi.
Bu durum uzlaşma Devletleri'nin Osmanlılara karşı bir saldırıya geçmelerine elverişli gibi görünmekteydi. Ne var ki aralarında bu maksatla hazırlanmış bir harekat alanları yoktu. Savaş sonucunun batı cephesinde ve kısa bir zamanda alınacağına inanılmaktaydılar. Üstelik İngiltere'nin büyük bir kara ordusu kurmak için giriştiği hazırlıklar da tamamlanmış değildi. Çanakkale üzerine bir saldırı için ilgililer arasında kesin bir antlaşmaya henüz varılmamıştı.

Genel Cepheler
Batı Cephesi
I. Dünya Savaşı için Almanya'nın öngördüğü savaş planı Schlieffen Planı'ydı. Bu plana göre önce Fransa'ya saldırmıştır. Yine bu plana göre, Fransa'ya Majino Hattı üzerinden değil, bu hattın kanadını aşacak şekilde, Belçika üzerinden saldırmıştır. Schlieffen Planı, Belçika'dan geçerek Fransız topraklarına kuzeyden girmeyi ve Majino Hattında ve onun hemen gerisinde konuşlanmış Fransız kuvvetlerinin gerisine sarkmayı planlamaktadır.
Ancak Belçika kuvvetlerinin beklenmedik direnişi Alman ordularını geciktirmiş, bu gecikme de Fransız ve İngiliz ordularına gerekli manevraları yapma zamanı kazandırmıştır.
Fransa topraklarında cereyan eden daha sonraki savaşlarda her ne kadar Alman birlikleri Paris'e 70 km. kadar yaklaşabilmişlerse de sonunda giderek sertleşen direnç ve ağır kayıplarla Schlieffen Planı'ndan beklenen sonuca ulaşamamıştır.
ABD'nin savaşa katılmasıyla Batı Cephesi'nde güçler dengesi Almanya'nın aleyhine dönmüş ve ağır baskılar sonucu Alman topraklarına kadar geri çekilmesine yol açmıştır.

1914 yılı
Almanya’nın savaş stratejisi, Schlieffen Planı’na dayanmaktadır. Bu plana göre; seferberliğini iki haftada tamamlayabilecek olan Fransa 39 günde savaş dışı bırakılacak ve müteakiben doğu cephesine dönülerek seferberliğini geniş coğrafyası içerisinde en az altı haftada ve güçlükle tamamlayacağı değerlendirilen Rusya'ya taarruz edilecekti.
Batı Cephesi savaşları 4 Ağustos 1914 tarihinde Alman ordularının Belçika’ya saldırmasıyla başlamıştır. Ancak Belçika ordusu hiç umulmadık bir direnme gösterdi. Alman birlikleri Liege kentini, planlandığı gibi 24 saat sonunda değil, 13 günlük çatışmanın ardından ele geçirip Fransa içlerine ilerlemek zorunda kaldılar.
Fransa topraklarında ilerleyen Alman orduları, Paris’e 70 km. kala, Marne nehri geçişlerinde sert bir Fransız direnişiyle karşılaştılar. 6-12 Eylül tarihlerindeki, I. Dünya Savaşı’nın en kanlı savaşlarından olan Marne Savaşı ardından Batı Cephesi’nde hatlar kilitlenmiştir. İki taraf da siperlere yerleştiler ve defalarca yenilenen karşılıklı taarruzlardan bir sonuç elde edemediler.

1915 yılı
Siperden sipere karşılıklı taarruzlar 1915 yılı boyunca da yenilenmiştir. Her iki taraf açısından da ağır kayıplara karşın cephe hattında sonuç alıcı bir değişme olmamıştır. 1915 yılı Batı Cephesi savaşlarının önemli bir yanı da ilk kez zehirli gaz kullanılmış olmasıdır.

1916 yılı
Rusya’nın askeri gücünün artık zayıflamış olduğunu düşünen Alman Genel Kurmay Başkanı Erich von Falkenhayn, önemli ölçüde takviye ettiği kuvvetlerle Verdun21 Şubat 1916 tarihinde başlayan Verdun Savaşı üzerinden genel bir taarruz başlattı. 24 km.lik dar bir cephe hattından yoğun bombardımanla başlatılmıştır. Başlangıçta Fransız birliklerinde dağılma belirtileri ortaya çıkmışsa da Mareşal Petain yeni yollar açtırarak cepheyi sürekli olarak cephane yönünden desteklemiştir. Fransız topçu bataryalarının sürekli ve etkili ateşi, Alman ilerlemesini güçleştirmiş, sonunda ise durdurulmasında önemli unsur olmuştur. I. Dünya Savaşı'nın en kanlı savaşlarından olan Verdun Savaşı, taraflara toplam 650 binin üzerinde kayba malolmuştur.
Haziran ayı sonuna kadar Alman birlikleri yine de düzenli ama ağır da olsa ilerleme kaydetmişlerdi. Ancak Fransız ve İngiliz Yurtdışı Sefer kuvvetinin Somme ırmağı kıyılarında başlattıkları karşı taarruz, Alman ilerlemesini durdurmuştur. Dört ay süren Somme Savaşı’nda Alman birlikleri eski mevzilerine çekilmek zorunda kalmışlardır. Ağır kayıplarla sonuçlanan Somme Savaşları da Alman kuvvetlerini Fransız topraklarından çıkartmakta beklenen başarıya ulaşmamıştır.

1917 yılı
1916 yılında yaşanan başarısızlıklar üzerine R. G. Nivelle Fransız Orduları Başkomutanlığına atandı. Nivelle, Fransız ordularının baş rolü oynayacağı bir genel karşı saldırıyla Almanları Fransa topraklarından çıkartmayı öngören bir savaş planı önermiştir. İngiliz birliklerince cephenin kanatlarından yapılacak tespit taarruzlarının hemen ardından Fransız birliklerinin cephenin merkez bölümünde başlatacakları bir karşı taarruz planıdır bu. Plan konusunda İngiliz hükümetiyle mutabakat ancak Nisan ayı sonlarında sağlanabildi. Bu arada Almanlar ise merkez bölgeyi takviye ettiler ve bir miktar geri çekilerek boşalttıkları bölgeyi mayınladılar. Neticede Fransız saldırısı ağır kayıplara karşın başarısız olmuştur.
Temmuz ayında İngiliz birliklerinin başlattıkları saldırılar, cephe hattında kayda değer bir değişme yaratmadığı gibi 250 bin kayba yol açmıştır. Orduda, yer yer ayaklanmalara kadar varan huzursuzlukları bastıran General Petain’in yürüttüğü taarruzlar ise bazı stratejik noktaların ele geçirilmesiyle sonuçlanmıştır.

1918 yılı
İtilaf Devletleri açısından Batı Cephesi’nde 1918 yılının ilk aylarındaki temel sorun, Alman kuvvetlerinin Doğu Cephesi’nden aktardıkları kuvvetler karşısında, Amerikan birlikleri kıtaya ulaşıncaya kadar direnebilmektir.
Alman saldırısı 21 Mart 1918 tarihinde başlatılmıştır. Kısmı başarılar sağlayan Alman taarruzları, Temmuz ayı ortalarında Fransız birliklerinin hafif tankların desteğinde giriştikleri karşı saldırılarla durmuş, hemen ardından da düzensiz bir geri çekilmeye dönüşmüştür.
Eylül ayında Amerikan birliklerinin de katıldığı bir harekat planlanmıştır. Bu plana göre İtilaf Orduları dört kol üzerinden saldırıya geçerek Alman cephesinin geri bağlantısını keseceklerdir. Çeşitli nedenlerle bu amaca ulaşılmamış olmasına karşın harekat Alman Genel Kurmayı üzerinde savaşın geleceği ile ilgili genel bir umutsuzluk yaratmıştır. 3 Ekim 1918 tarihinde ABD ile gizli ateşkes görüşmelerine başlanmıştır.

Güney Cepheleri
Osmanlı Cephesi
Italyan Cephesi
Balkan Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)

Doğu Cephesi
Orta ve Doğu Avrupa'da yer alan sahnelerden biridir.

Diğer Cepheler
Atlantik Cephesi
Afrika Cephesi
Pasifik Cephesi

Sonuçlanması
İtilaf Devletleri'yle tek tek İttifak Devletleri arasında yapılan mütarekelerle çatışmalar resmi olarak sonlandırılmıştır. Bu mütarekeler, Bulgaristan ile 29 Eylül 1918 tarihinde Selanik Antlaşması, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti Antlaşması ve Almanya ile 11 Kasım 1918 günü Rethondes Antlaşması'dır.
Savaş sonrasında Avrupa'da sınırların belirlenmesi için 18 Ocak 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı toplanmış ve Almanya ile 28 Haziran 1919 tarihinde Versay Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 10 Eylül 1919 tarihinde St. Germain Antlaşması, Bulgaristan ile 27 Kasım 1919 tarihinde Neuilly Antlaşması ve Osmanlı Devleti'yle 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması ve Macaristan ile 4 Haziran 1919 tarihinde Trianon Antlaşması imzalanmıştır.

Nüfuz Paylaşımı
Nüfuz bölgelerini tesbit edilmiş ve yeni sınırların çizilmesi gerçekleşmiş.

Kullanılan Teknoloji
İlk olarak İngilizler tarafından Batı cephesinde tanklar ve zırhlı araçlar kullanılmıştır. Denizde ise menzili 15 km ye varan savaş gemileri ve denizaltılar kullanılmıştır.

Etkileri
53 milyon insan kayıp verilmiştir.

ÇANAKKALE CEPHESİ


(1) Tarafların kuvvetleri:
(a) Türk Kuvvetleri:
Çanakkale Boğazını savunacak olan 5 nci Türk Ordusu, düşmanın yapacağı hareketlere karşı koyacak şekilde büyük kısmı ile Gelibolu ve Çanakkale bölgelerinde konuşlanmış bulunuyordu. Almanya'dan gelen dört uçaktan üçü Başkomutanlık Vekaletinin emri ile Çanakkale Boğazına gönderildi. Bu uçaklar Çanakkale'deki alana inerek Müstahkem Mevki Komutanının emrine girdiler.
(b) İtilaf Devletleri Kuvvetleri:
16 muharebe, bir uçak ana gemisi, iki kruvazör, muhrip, mayın arama ve tarama gemilerinden ibaretti. Ayrıca, Limni adasında İngiliz ve Fransızlardan karma büyük bir kara kuvveti toplanmıştı. Bozcaada'da bulunan Ark Royal uçak ana gemisinde iki kara Sopwith ile üçü Short olmak üzere toplam beş uçak vardı.

(2) Çanakkale'ye gönderilen Türk uçaklarının harekat ve faaliyetleri:
25 Ağustos 1914'de Üsteğmen Fazıl'ın uçtuğu bir deniz uçağı Nara'daki alana indi. Uçağın gelmesi ile boğaz dışında, Bozcaada ve Limni adasındaki İngiliz deniz ve diğer kuvvetleri ile tesislerinin havadan keşfedilmesi için gerekli hazırlıklara başlanmıştı.
5 Eylül 1914'de Bozcaada ve Limni doğrultusunda yapılan hava keşfinde, boğazın 10 mil açığında Tavşan adalarının kuzey-batısında Basiliks sınıfından iki İngiliz muhribinin boğazdan çıkan iki nakliye gemisini durdurmuş olduğu, Gökçeada istikametinde bulunan Veymouth kruvazörünün uçağı görür görmez seyre başladığı ve Limni yönünde Defence tipinden bir kruvazörün daha bulunduğu tespit edilmişti. Yapılan bu ilk hava keşfi ile İngiliz deniz kuvvetlerinin boğaz dışında devriye gezdiği ve boğaza giren-çıkan gemileri kontrol ettikleri anlaşılmıştı.
10 Eylül 1914'de yapılan hava keşfinde, budan önceki keşifte tespit edilen İngiliz gemilerinin boğazın ortalama 25 mil açığında dolaşmakta olduğu ve Defence kruvazörünün grandy direğinde amiral forsunun çekildiği görülmüş, sert bir havada Mondros limanına giden uçak, iç limana varamadan dış limandan geri dönmek zorunda kalmıştı. Dış limanda hiç bir deniz kuvveti göremeyen uçak dönüşte önden aldığı şiddetli rüzgar yüzünden sürati azalarak boğaz girişine beş mil kala benzini bittiğinden denize inmek zorunda kalmış ve o civarda bekleyen Draç torpitosu tarafından yedeğe alınarak üsse getirilmişti.
2 Ekim 1914'de yapılan hava keşfinde, Bozcaada'nın batı ve güneyinde İngiliz ve Fransızlara ait dört muhrip, iki kruvazör, iki muharebe gemisi, iki denizaltı. iki kömür gemisi ve bir yatın demirli olarak bulunduğu; Bozcaada'nın doğusunda ve Marmara burnu dolaylarında iki İngiliz muhribinin dolaşmakta olduğu görülmüştü.
14-19 Ekim 1914 günleri yapılan hava keşifleri ile İngiliz deniz kuvvetlerinde azalma olmadığı ve bu kuvvetlere bazı şilep ve nakliye gemilerinin katıldığı görülmüş ve bu keşiflerden elde edilen bilgilere göre: İngiliz ve Fransızların Bozcaada ve dolaylarında çok sayıda harp gemisi topladığı ve yakın bir gelecekte Çanakkale Boğazına karşı harekata geçeceği tahmin edilmişti.
Tek uçakla devamlı keşif yapılmasına imkan olmadığından İstanbul'dan Çanakkale'ye Yüzbaşı Savmi komutasında iki kişilik bir nieport deniz uçağının daha gönderilmesine karar verildi. 19 Ekim 1914'de İstanbul'dan hareket eden Yüzbaşı Savmi Marmara üzerinde motor yağının bitmesi sonucu denize inmek zorunda kalmış ve uçak deniz üzerinde 24 saat kaldıktan sonra bir kurtarma motorbotu yedeğinde çekilerek Çanakkale'ye götürülmüştü.
Bu tarihlerde havacılık çok ilkel bir durumda olduğundan ve görev yapan pilotlar da iyi yetişmediğinden sık, sık kazalar olmakta, ancak Üsteğmen Fazıl, Üsteğmen Cemal ve Yüzbaşı Savmi gibi üstün yaratılıştakiler görev yapabilmekte idiler. Görevler birkaç kişinin elinde kaldığından ve uçakların sık, sık arızalanmasıyla istenilen keşif görevleri tam olarak yapılamamakta idi. Bu devrede İngiliz hava harekatına ait hiçbir faaliyet görülmemişti.

(3) Çanakkale Boğazının denizden zorlanması ve bu safhada hava harekatı:
Çanakkale cephesinde ikitaraf savunma ve taarruz için gereken hazırlık ve tertipleri almışlardı. 17 Mart 1915 tarihinde Başkomutanlık karargahı Hava Müşaviri Yüzbaşı Serno İstanbul'dan bir torpito bot ile Çanakkale'ye geldi ve 17-18 Mart gecesi alandaki üç uçağı uçuşa hazırladı. 18 Mart sabahı rasıtı Kurmay Yüzbaşı Shneider ile birlikte düşman durumunu keşfetmek üzere Bozcaada'ya doğru havalandılar. Uçak Truva harabeleri üzerine geldiği zaman hava aydınlanmış, Bozcaada doğrultusu iyice görülmeye başlamıştı. Bu sırada etrafı gözetleyen rasıt, ada önlerinde muharebe gemileri, kruvazörler, uçak gemisi, tamir ve nakliye gemilerinden kurulmuş büyük bir gemi topluluğu görmüştü. Muharebe gemileri pruva hattında Çanakkale Boğazına doğru seyir halinde olup, bunları kruvazörler takip etmekte idi. Bir deniz kurmay subayı olan rasıt Shneider, gemi tiplerini tanımakta zorluk çekmedi ve düşmanın Çanakkale Boğazına taarruz etmek için ilerlediğini kolayca anladı. Havada daha fazla zaman kaybetmeden geri dönen keşif ekibi, düşman gemilerinden açılan ateş altında kaçınma manevraları yaparak en kısa yoldan Çanakkale'ye döndü ve hemen elde ettiği bilgileri Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığına bildirdi. Keşif ekibi tarafından verilen bu bilgiler üzerine Çanakkale'yi savunan ve böyle bir taarruzu bekleyen bütün birlikler gerekli tertibi aldılar.
Bir süre sonra boğaza gelen ve kıyı bataryalarını şiddetle bombardıman eden düşman donanması ilerlemeye başladı. Türk topçusunun azimle karşı koyması düşman ileri harekatını ağırlaştımakla beraber kayıp verdirmeye de başlamıştı. Karşılıklı topçu ateşi ile yapılan muharebeler öğleden sonra da devam etti. Öğleden sonra keşif yapmak üzere Alman pilotu Seydler ve Türk rasıtı deniz Yüzbaşısı Hüseyin havalandı. Bu ekibin görevi Limni adası ve dolaylarındaki düşman faaliyetleri hakkında bilgi toplamaktı. Bir saatte bölgeye varan hava keşif ekibi, Mondros'da 13 harp, dört nakliye ve yirmi dokuz kömür gemisinin bulunduğunu tespit etmiş ve meydana dönüşte Çanakkale Boğazının ağzında hareket halinde bulunan topçu ateşi ile yaralanmış Fransız gemisi Gaulois'i görmüştü. 8 Mart'da Erenköyü yakınlarına Nusrat mayın gemisi tarafından dökülen mayınları İngiliz ve Fransız keşif uçakları dokuz günden beri keşfedememiş, böylece 18 Mart 1915 muharebelerinde bu mayınlardan düşmanın haberi olmamıştı.
Öğleden sonraki muharebelerde Erenköyü dolaylarına dökülen mayınlara çarpan Buve, Ocean, Irresistble zırhlıları batmış, Inflexble ağır hasara uğramış ve akşama doğru düşman yenilmiş olarak geri çekilmeye başlamıştı.
Sonuç olarak; 18 Mart muharebelerinde sabahın erken saatlerinde yapılan Türk hava keşfinde, düşman donanmasının herekete geçerek boğaza yaklaşmakta olduğu, zamanında Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığına bildirilmiş ve alarm halinde bekleyen Türk birliklerinin gerekli önlemleri almalarına yardım etmişti.

(4) 19 Mart - 24 Nisan 1915 Hava Harekatı:
18 Mart zaferinden sonra, yüksek komuta kademesini düşündüren mesele, düşmanın yeniden taarruzu tekrarlayıp tekrarlamayacağı veya Çanakkale Boğazı dolaylarında karaya asker çıkarıp çıkarmayacağı idi. İstihbarat kanalı ve diğer yollarla elde edilen bilgiler daha çok düşmanın karaya asker çıkaracağını gösteriyordu. Hava durumu nedeniyle görev uçuşları 26 Mart'da başladı. 26 Mart günü öğleden önce Bozcaada ve Limni doğrultusunda keşif için havalanan uçuş ekibi Bozcaada'dan sonra hava durumu nedeniyle geri dönmüştü. Bu keşif esnasında Bozcaada önlerinde birkaç İngiliz gemisi tespit edildi. Bunlar arasında mayına çarparak yaralanan ve onarılmakta olan Inflexble da vardı. Aynı gün öğleden sonra hava düzelmiş olduğundan pilot Seydler ve rasıtı Yüzbaşı Hüseyin görevlendirildiler. Uçak Limni'ye ulaştığında, Mondros koyunda Queen Elizabeth'in demirli olduğunu ayrıca beş adet nakliye gemisini tespit ettiler. Bu keşif sonucunda düşmanın donanma ile yeniden taarruza geçeceğine dair bir emare görülemedi.
Keşif faaliyetleri devam ederken iki tarafın hava birliklerinin kuruluşunda bazı değişiklikler yapılmıştı.
-Türk Hava Birliği: Çanakkale'de bulunan üç uçak, Alman pilotları, Yeşilköy'de eğitim görmüş üç Türk subayı ve Alman bakım personeli ile 1 nci Türk Tayyare Bölüğü kuruldu. Bu bölükteki Alman sivil pilotlarına teğmen, makinislere astsubay rütbesi veridi. Bölük komutanlığına Alman teğmen Preussner getirilerek bölük, Müstahkem Mevki Komutanlığı emrine verildi. Bu komutanlık, rasıt olarak yüzbaşı Hüseyin'i 1 nci Tayyare Bölüğüne atadı.
- İngiliz Hava Birliği: 24 Mart 1915'de İngiliz binbaşısı Samson'un komutasında bir uçak birliği Bozcaada'ya gelmişti. Bu birlikte İngiliz ve Fransızlardan karma 18 uçak bulunuyordu. Ayrıca, Bozcaada'ya daha önce getirilen iki tane de Fransız Nieport uçağı vardı.
İtilaf Devletleri hava birlikleri, uaçak sayısı bakımından bir üstünlük sağlamış olmasına rağmen, üç uçağı bulunan 1 nci Tayyare Bölüğü 27 Mart-17 Nisan tarihleri arasında Çanakkale Boğazı önünde ikisi Limni'ye olmak üzere birçok keşif görevi yaptı. Bu keşifler sonucunda, düşmanın yeni harekat faaliyetlerine ait belirtiler ve kuvvetlerinde bir artış tespit edilmemişti. Bu görevlerde, İstanbul'da yapılan bombalar düşman nakliye gemilerine atılmış ve isabetler kaydedilmişti.
Gittikçe kuvvetlenen düşman birliklerinin bir hava üstünlüğü kurmasından endişe eden Müstahkem Mevki Komutanlığı Bozcaada'daki düşman hava alanına baskın yapılmasına karar verdi. 18 Nisan 1915'de yapılan taarruzdan bir sonuç alınamadı. Çünkü düşman, önceden tedbir almış ve havada sürekli av devriyesi kurmuştu. Hava alanına yaklaşan Türk uçakları düşman av uçakları tarafından karşılanmış ve yapılan hava muharebesinde iki taraftan düşen ve yaralanan olmamış ise de Türk uçaklarının taarruzu etkisiz kalmıştı. Türklerin bu akınına aynı gün karşılık veren İngilizler, üçer uçaklı iki kolla Çanakkale'deki Türk hava alanına hücum ettiler. Bu hücumda, uçaklar gizlenmiş olduğundan bir hasar görmediler.
23 Nisan'da Mondros koyunda yapılan bir keşifte İngiliz ve Fransızların bilinen deniz kuvvetlerinden başka altısı Fransız olmak üzere 27 nakliye gemisi, koy dolaylarında büyük iaşe, ikmal depoları ve aynı zamanda birçok kara birliklerinin bulunduğu görülmüş ve bunların bir çıkarma için kullanılacağı düşünülmüştü.


7 Ağustos-Kasım 1915 Hava Harekatı:
İlk İngiliz takviye çıkarması 6-7 Ağustos'da Suvla'ya yapıldı. Bu çıkarma esnasında Türk uçakları keşif yapamamış, düşman Suvla'ya çıktıktan sonra haber alınmıştı.
Düşman, harekat alanında hava üstünlüğünü devam ettirmek amacıyla Çanakkale'deki Türk hava alanına hücum ederek uçakları yerde tahrip etmeye büyük çaba harcıyordu. Düşmanın artan bu hava faaliyeti karşısında Türk uçakları alanda dağılma, gizlenme ve aldatma önlemleri alınarak korunmaya çalışılıyordu. Aldatma önlemlerinden biri de işe yaramayan uçakların açıkta bırakılmasıydı. Uçuşa hazır uçaklar çok iyi gizlendiğinden fazla bir zarar görmemişti.
Çanakkale Savaşı sırasında Türk birliklerinin birlik, silah, cephane ve diğer ihtiyaçları deniz yoluyla yapılıyordu. Savaşın ilerleyen aylarında çok çetin geçen muharebeler nedeniyle Marmara'daki deniz trafiği gittikçe yoğunlaşmıştı. Bu nakliyatın güvenle yapılabilmesi için Marmara'ya giren düşman denizaltılarını tespit etmek amacıyla Müstahkem Mevki Komutanlığı elde kalan tek uçağı keşif ve bombalama amacıyla görevlendirdi. 9 Ağustos öğleden sonra Marmara adaları yakınlarında tespit edilen düşman denizaltısına taarruz eden deniz uçağının yaptığı bombardımanın sonucu anlaşılamamıştı.
Türk hava harekat ve faaliyetlerini devam ettirmek için Almanya'dan makineli tüfekle donatılmış, av ve bombardıman görevi yapabilen o günün en üstün uçaklarından olan beş Albatros-C ve beş Gotha tipi deniz uçağı getirilmişti. Albatros-C'lerle 1 nci Tayyare Bölüğü takviye edilmiş, üç deniz uçağı Müstahkem Mevki Komutanlığı emrine, ikisi de İstanbul'daki hava istasyonuna verilmişti.
Uçak ve personelle takviye edilen 1 nci Tayyare Bölüğü, düşmanın hava üstünlüğüne rağmen, fırsatlardan faydalanarak düşman topçu mevzilerini, depolarını fotoğraflarla tespit ederek bu hedeflere bomba ve uçak oklarıyla hücum ediyordu.
Düşman topçusuna ateş düzenlemesi yaptıran sabit balon gemisine, 18 Eylül'de iki deniz uçağı ile hücum edilmiş, bombalar balon gemisinin yanında bulunan bir kruvazör üzerinde patlayarak yangın çıkarmıştı.
20 Eylül'de Limni, Bozcaada, Midilli, Gökçeada, Saroz körfezi ve muharebe sahasında yapılan hava keşfinde, adalarda fazla deniz trafiği görülmediği, Gelibolu bölgesinde düşman birliklerinin eskiye göre bir miktar azaldığı tespit edilmişti.
27 Eylül'de balon gemisine taarruz edilmiş, isabet eden bir bombanın yarattığı hasar derecesi tespit edilememişti.
28 Eylül'de havanın sisli olmasına rağmen aynı hedefe tekrar taarruz edilmiş, 300-400 metre yükseklikte görev yapan uçaklar balon gemisini görememişlerdi. Uçaklardan biri o bölgede gördüğü bir torpitobota iki bomba atmış, diğeri de Kabatepe kıyısında bulunan bir düşman gemisine hücum ederek geminin kıç tarafında tam bir isabet sağlamıştı.
Keşifler ve diğer kaynaklardan alınan haberler, düşmanın Çanakkale bölgesinden çekilmekte olduğunu, harekatın büyük kısmının sona erdiğini ve deniz kuvvetlerinin faaliyetlerini azalttığını gösteriyordu. Gerçekte İtilaf Devletleri, kuvvetlerini Çanakkale'de tutmasında bir fayda görmeyeceğini değerlendirerek bu bölgenin boşaltılmasına karar vermişti.
Kasım sonlarında hazırlanan tahliye planına göre Anafarta ve Arıburnu'nu 19/20 Aralık 1915'de, Seddülbahir'i 8/9 Ocak 1916'da tahliye ederek Çanakkale'den bir defa daha yenilmiş olarak çekildi.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, 1914 Ağustos undan 1918 Kasım'ına kadar süren ve çok geniş bir bölgeyi içine alan uluslararası bir savaştır. Savaşın başlangıcında, İngiltere ve İngiliz Uluslar Topluluğu ülkeleri ile Fransa, Belçika, Rusya, Sırbistan ve savaşa kısa bir süre katılan Japonya İtilaf Devletleri'ni oluş­turdu. Bu devletlere daha sonra ABD, İtalya, Romanya, Yunanistan ve öbür bazı ülkeler de katıldılar. Öbür yanda ise İttifak Devletleri, yani Almanya, Avusturya-Macaristan İmpa­ratorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve çok sonra katılan Bulgaristan bulunuyordu.






Savaşın Nedenleri


18.yüzyılda Sanayi Devrimi'ni gerçekleştire­rek gelişen ve zenginleşen İngiltere, dünyanın her yerine yayılmış sömürgeleriyle, büyük bir imparatorluk kurmuştu. 19. yüzyılda Al­manya, Fransa, Japonya, ABD gibi bazı ülkeler de hızla sanayileşmeye başladılar ve
19.yüzyılın sonlarına doğru özellikle Alman­ya, İngiltere'ye ciddi bir rakip oldu. Büyü­yen ekonomisinin ve artan nüfusunun gereksi­nimlerini karşılayacak sömürgeler bulmak için dünyaya açılmaya çalışan Almanya, bir­çok yerde İngiltere ve Fransa ile karşı karşıya gelmeye başladı.
Balkanlar'da siyasal ve ekonomik etkisini artırmaya çalışan Avusturya-Macaristan İm­paratorluğu ile Rusya'nın çatışması da, uzun süreden beri Avrupa'nın gündeminde yer alan uluslararası sorunlardan biriydi. Ayrıca, Afrika, Orta Asya ve Ortadoğu yeni sömür­geler arayan devletlerin çıkar çatışmasına sahne olan önemli bölgelerdi.
Böylece, birbirleriyle kıyasıya çıkar çatış­ması içinde olan devletler, güvenliklerine yönelebilecek tehlikelere karşı önlem alma amacıyla aralarında çeşitli savunma antlaşma­ları yaptılar. İtilaf ve İttifak devletleri diye anılan iki karşıt cephe işte bu tür antlaşmaların ürünüdür.


Savaşın Başlaması


Avusturya'nın 1908'de işgal etmiş olduğu Bosna'nın Saraybosna kentinde, 28 Haziran 1914'te bir Sırp milliyetçisinin Avusturya veli-ahtını öldürmesi savaşı başlatan kıvılcım oldu. Bu olaydan Sırbistan'ı sorumlu tutan Avus­turya, 27 Temmuz 1914'te bu ülkeye saldırdı. Rusya Sırbistan'ı destekleyince Almanya, Avusturya'nın yandaşı olarak, Rusya'ya savaş açtı; Fransa da 1892'de imzaladığı İkili İttifak çerçevesinde Rusya'ya arka çıktı. Bunun üze­rine Almanya, Fransa'ya da savaş açtı.

Alman birlikleri Fransa'ya saldırmak için Belçika'ya girdiler. Daha 1839'da, herhangi bir saldırı karşısında Belçika'ya yardım etme­ye söz vermiş olan İngiltere, 4 Ağustos 1914'te Almanya'ya savaş açtı. Böylece, I. Dünya Savaşı başlamış oldu.

O yıllarda orduların savunma gücü saldırı gücünden fazlaydı. Başlangıçta güçlü filolara sahip olan İtilaf Devletleri, denizde üstünlüğü ele geçirdiler. Ama daha sonra Alman denizaltıları da ticaret gemilerinibatırmaya baş­ladı. Bu savaş aynı zamanda, etkin bir rol oynamamış olsalar da, uçakların kullanıldığı ilk savaştır.


Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesi


Osmanlı Devleti 20 Temmuz 1914'te tarafsız­lığını ilan etmişken, 2 Ağustos 1914'te Al­manya ile gizli bir anlaşma yaptı. 10 Ağustos' ta iki Alman savaş gemisi, Goeben ve Breslau İngiliz gemilerinin önünden kaçarken, Ça­nakkale Boğazı'ndan geçip Marmara'ya girdi. İtilaf Devletleri'nin protestoları karşısında, Osmanlı Devleti bu gemileri satın almış gibi göründü; adlarını da Yavuz ve Midilli olarak değiştirip kendi donanmasına kattı. Ardın­dan, içlerinde Yavuz'un da bulunduğu, Os­manlı donanması Karadeniz'e çıktı ve bazı Rus limanlarını bombaladı. Bunun üzerine 1 Kasım'da Rusya, 5 Kasım'da da İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar.
Osmanlılar, ı. Dünya Savaşı'nda üç ana cephede savaştılar. Bunlar, Marmara ve Bo­ğazlar, Kafkasya ve Ortadoğu'dur.


Batı Cephesi


Savaş çıktığında, Avrupa'nın büyük ülkele­rinde tüm sağlıklı erkeklerin iki ya da üç yıl askerlik yapmalarını zorunlu kılan bir sistem uygulanıyordu. Bu nedenle de bu ülkelerin birkaç milyonu bulan orduları vardı. İngilte­re'de ise gönüllülerden oluşan ordu çok daha küçüktü ve bu ülkede zorunlu askerlik ancak 1916'da başladı.





Kara savaşlarının geçtiği en önemli iki alana, Almanya'nın batısı ve doğusu anlamın­da, Batı Cephesi ve Doğu Cephesi adları verildi. Daha sonra İtilaf Devletleri deniz kuvvetlerinin desteğiyle savaşı, özellikle Or­tadoğu ve Doğu Akdeniz'de, yeni bölgelere sıçrattı ve Almanlar'ın sömürgelerini ele ge­çirme olanağı buldu. Bir başka cephe de 1915'te İtalya'nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na saldırmasıyla, bu iki ülke ara­sındaki Isonzo vadisinde açıldı.
Almanlar'ın iki cephede birden savaşabil-mesini sağlayacak bir savaş planı,1905'de General Alfred von Schlieffen'ce (1833-1913) hazırlanmıştı. Amaç Doğu Cephesi'nde asker sayısı düşük tutulurken, Alman ordusunun olanca gücüyle Belçika üzerinden Fransa'ya girip, Fransız ordusunu ezmesiydi. Ama Fransızlar, Alman saldırısını Paris yakınların­da yer alan Marne Savaşı'nda durdurunca, Schlieffen'in planı bozuldu ve Almanya savaşı kısa bir sürede kazanma şansını yitirdi.





Bundan sonra Batı Cephesi'ndeki savaş, 1918 yazına kadar siper savaşı biçiminde sürdü. Belçika kıyısında Ostende dolayların­dan İsviçre sınırına kadar uzanan siperler, en azından 180 metre eninde ve dikenli tellerle örülmüş bir bölgeyle birbirinden ayrılıyordu. Her iki tarafın da ağır kayıplar verdiği savaşta topçu mermilerinin toprakta açtığı çukurlar ilerlemeyi zorlaştırıyordu. Genellikle savun­mada kalan Almanlar 1915'te bu cephede ilk kez zehirli gaz kullandılar. İtilaf askerleri önce paniğe kapıldılarsa da, daha sonra gaz maskeleriyle kendilerini koruyarak Al­man saldırısını püskürttüler.İngilizler, siper ve engel tanımayan zırhlı bir motorlu taşıt olan tankı ilk kez bu cephede kullandılar . Ne var ki, 15 Eylül 1916'da Somme Irmağı yakınlarında az sayıda tankla saldırıya geçmiş olmaları, başarı şans­larını yitirmelerine yol açtı.
Somme Savaşı, Batı Cephesi'ndeki büyük çatışmaların tüm özelliklerini taşıyordu. İngi­liz komutanı Sir Douglas Haig'in (1861-1928) yönettiği saldırı Alman siperlerinin bir hafta süreyle bombardıman edilmesiyle başladı. Yi­nelenen saldın ve karşı saldırılarla gelişen savaş, kasıma kadar sürdü.
Batıdaki önemli çatışmalardan bir başkası da Almanlar'ın Verdun'deki Fransız tabyala­rına karşı giriştikleri saldırıdır. 1916'daki bu çatışmada, önce geri püskürtülen Fransızlar, yıl sonuna kadar General Henri Philippe Petain (1856-1951) komutasında, yitirdikleri toprakların çoğunu geri aldılar. 1917'de de şiddetle süren, büyük can ve mal kaybına yol açan çatışmalar Batı Cephe­si'nde iki tarafı da zayıflattı. 1917'de Fransız ordusunda baş gösteren ayaklanmaları önle­mek ve genelde duruma bir çözüm bulmak için Sir Douglas Haig, Ypres yakınlarında
yeni bir saldırı başlattı. Üç ay süren şiddetli çatışmalardan sonra bu saldırı da Passchen-daele bataklıklarında son buldu.


Doğu Cephesi


Doğu Cephesi'nde savaş, batıya göre daha belirsiz bir çizgide sürdü. Saldıran tarafın gücüne göre zafer kimi zaman bir tarafın, kimi zaman öbür tarafın oldu. 1914 Ağus-tos'unda Doğu Prusya'ya giren Ruslar, Tan-nenberg Savaşı'nda, daha sonra bütün Alman ordularının başına geçecek olan Paul von Hindenburg (1847-1934) ve Erich Ludendorff (1865-1937) komutasındaki birliklerce büyük bir yenilgiye uğratıldı.
1915 yazında Almanlar, Ruslar'ı Doğu Cephesi'nde geri püskürtünce, bu başarıdan umutlanan Bulgarlar da İttifak Devletleri'ne katıldılar. Almanya, Avusturya ve Bulgaristan birlikleri Sırbistan'ı işgal ettiler. Sırbistan'a yardım etmek için Yunanistan'ın Selanik ken­tine çıkarma yapan İtilaf Devletleri savaşın sonuna kadar başarı sağlayamadılar.Ruslar 1916'da silah ve cephane açısından büyük sıkıntı içindeyken, bugün SSCB'yi Romanya'dan ayıran dağlık Bukovina bölge­sinde, Avusturyalılara karşı beklenmedik bir saldırıya giriştiler. Bu saldırının başarıyla sonuçlanmasından yüreklenen Romanya, İti­laf Devletleri'ne katılmak istediyse de, Batı Cephesi'nden çektikleri birliklerle Roman­ya'ya saldıran Almanlar, Rumenler'i büyük bir yenilgiye uğrattılar.
İtalya, İtilaf Devletleri'ne 1915'te katıldı. İtalya ile Avusturya sınırındaki dağların do­rukları Avusturyalıların elinde olduğundan, İtalyanlar zorlu çatışmalar sonucu çok az ilerleyebildiler ve ağır kayıplar verdiler.






Osmanlı Cepheleri


Kafkasya Cephesi. 1914'te Ruslar Sarıkamış üzerinden Erzurum'a doğru ilerlediler. Enver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Arda­han ve Sarıkamış'ta, şiddetli kışın da etkisiy­le, çok büyük kayıplar verdi. 1916'da geniş çaplı bir saldırı başlatan Çarlık Rusya'sı bir­likleri, Trabzon ve Erzincan'ı alarak, Van Gölü'ne kadar indiler. Osmanlı ordusunun başlattığı karşı saldırı Muş ve Bitlis'in geri alınmasından sonra durduruldu. Bundan son­ra bu cephede önemli bir gelişme olmadı.





Marmara ve Boğazlar Bölgesi. Kafkas Cep­hesindeki Ruslar'a yardım etmek amacıyla yeni bir cephe açmaya karar veren İtilaf Devletleri, 19 Şubat 1915'te Çanakkale Boğazı'nda bir saldırı başlattılar. Boğazı geçme girişimleri başarısızlığa uğrayınca geri çekilen İngiliz ve Fransız donanmaları, 25 Nisan'da Gelibolu'ya çıkarma yaptılar. Mustafa Kemal ve Liman von Sanders yönetimindeki Türk birliklerinin kararlı direnişleri sonunda Aralık 1915-Ocak 1916'da tüm İtilaf birlikleri Mar­mara ve Boğazlar bölgesinden çekildiOrtadoğu Cephesi. Savaşın başında Suriye, Filistin ve Arabistan'ın büyük bölümü Os­manlı İmparatofluğu'na bağlıydı. Basra Kör-fezi'nde bulunan petrol yataklarını korumak için İngiliz yönetimindeki Hint birlikleri 21 Kasım 1914'te Basra'yı işgal ettiler. Daha sonra Dicle Irmağı boyunca kuzeye yönelen bu birlikler, Kut-ül-Amare'de Osmanlı birlik­lerince kuşatıldılar ve 147 gün süren bir kuşatmadan sonra 1916'da teslim oldular. İkinci Mezopotamya saldırısında İngilizler Kut-ül-Amare'yi; 11 Mart 1917'de de Bağ­dat'ı ele geçirdiler.Daha batıda, İngiliz orduları ve İngiliz Uluslar Topluluğu birlikleri Mısır'dan sonra Sina Çölü'nü geçerek Filistin'e doğru ilerledi-lerse de Gazze'de Osmanlı ordusuna iki kez yenilince, bir yılı aşkın bir süre burada kaldı­lar. İngiliz birliklerinin başına getirilen Gene­ral Edmund Allenby (1861-1936) 1917 sonba­harında başlattığı saldırı ile Osmanlı orduları­nı ikiye bölerek 9 Kasım'da Kudüs'ü işgal etti.

Birliklerin çoğu Batı Cephesi'ne yardıma gönderildiğinden, savaş uzunca bir duraklama dönemine girdi. Hindistan'dan yardım alan ve İngiliz casusu T. E. Lavvrence'in (1888-1935) kışkırttığı Arap ayaklanmasından yararlanan Allenby, ordusunu gizlice Akdeniz kıyıların­da topladı; hızla harekete geçerek önce Şam'ı, ardından Halep'i işgal etti. İngiliz orduları Musul'a yürürken, Osmanlılar teslim oldular ve 30 Ekim'de Mondros Mütarekesi' ni imzaladılar


Kara Savaşlarının Son Aşamaları


Rusya'daki 1917 Devrimi , İtilaf Devletleri'nin Doğu Cephesi'nde çökmesine yol açti. Almanlar başka yerlerde savaşabilmek için birliklerini bu cepheden çektiler. Avusturyalılarda birlikte Caporet-to'da ani bir saldırı düzenleyerek İtalyanlar'a ağır kayıplar verdirdiler ve Piave Irmağı'na kadar sürdüler.






Bu arada Alman denizaltılarının ticaret gemilerine saldırması ABD'nin İtilaf Devlet­leri'nin yanında savaşmaya karar vermesine neden oldu. Ayrıca, 1917 başlarında Alman­ya'nın, kendi safına çekmek için Meksika'ya ABD'nin Texas, New Mexico, Arizona eya­letlerini verme sözünde bulunduğu öğrenilin­ce, ABD'nin savaşa girme kararı kesinleşti.

İtilaf Devletleri'ne para, araç ve gereç yar­dımına başlayan ABD, ordularını Avrupa'da savaşmaya hemen gönderemedi. 1917 Ma-yıs'ında ABD hükümeti Kura ile Askerlik Yasası'nı çıkarınca 21-30 yaş arasındaki tüm erkekleri silah altına alma yetkisine sahip oldu. 1917-18 kışı, İtilaf Devletleri'nin savunmada, ABD birliklerini beklemek zo­runda kaldıkları bir dönemdi. Bu durumdan yararlanan Almanlar, 1918 baharında son bir yarma girişiminde bulunmaya karar verdiler. İtilaf Devletleri bu şiddetli saldırıları zorlukla durdurabildi. Bu sırada batıdaki bütün İtilaf Devletleri birliklerinin komutası Fransız Ma­reşali Ferdinand Foch'a (1851-1929) verildi ve her ay 300 bin ABD askerinin gelmeye başlamasıyla durum değişti.

1918 Temmuz'unda saldırı sırası Foch'a gelmişti. Fransızlar'ın güneyde geliştirdikleri başarılı bir saldırının ardından, İngiltere, Ka­nada ve Avustralya birlikleri 8 Ağustos'ta Amiens yakınlarında genel bir saldırı başlattı­lar. Kasım ayında Almanlar savaşın başladığı 1914 hattına çekilmişti.
İtilaf ordularına Selanik'te yenilen Bulgar­lar, 29 Eylül'de teslim oldular. İtilaf güçleri bu kez İtalya'da Piave Irmağı'nı geçti ve Vittorio Veneto Savaşı'nda kesin bir yenilgiye uğrayan Avusturya, 3 Kasım'da Padova Ateş­kes Antlaşması'nı imzaladı.

Deniz Savaşları

Amiral Sir John Jellicoe (1859-1935) komuta­sındaki İngiliz büyük donanması, daha güçsüz ve deneyimsiz Almanaçık deniz donanması ile karşılaşmak için sabırsızlanıyordu. 28 Ağustos 1914'te Amiral Sir David Beatty'nin (1871-1936) yönetiminde ağır silahlarla dona­tılmış zırhlı, büyük ve hızlı savaş gemileri olan kruvazörlerin desteklediği hafif İngiliz savaş gemileri, Alman kıyıları açıklarındaki Ffeligo-land Körfezi Savaşı'nda üç Alman kruvazörü­nü batırdı.Açık denizlerde İngiliz deniz kuvvetleri as­keri birlikleri taşıyan gemilere eşlik ediyor ve Alman sömürgelerinin ele geçirilmesine yar­dımcı oluyordu. General Paul von Lettow-Vorbeck'in savunduğu Alman Doğu Afrika'sı dışındaki tüm Alman sömürgeleri kolayca ele geçirildi. Alman kruvazörleri, özellikle de 15 ticaret gemisini batıran Emden kruvazörü açık deniz­lerde büyük tehlikelere yol açıyordu. Emden'i daha sonra, Avustralya deniz kuvvetlerine bağlı Sydney kruvazörü Hint Okyanusu'ndaki Cocos Adaları yakınlarında batırdı.Alman donanması itilaf birliklerinin kıyıla­ra denizden çıkarma yapmasını engellerken, İtilaf Devletleri'nin donanmaları da asker ve gereç yedeklemelerini rahatça yapabilmek için açık denizleri kolluyor, aynı zamanda İt­tifak Devletleri'nin deniz yolundan besin ve gereç yardımı almalarına engel oluyordu. 1915 Şubat'ında açıklanan bu ablukanın ciddi sonuçlar vermesi için iki yıl geçmesi gerekti.

İngiliz ablukasına yanıt olarak Almanlar, İngiltere çevresindeki sularda yol alan her ti­caret gemisini, içindekileri uyarmadan batıra­caklarını açıkladılar. Denizaltıların bu biçim­de kullanımı uluslararası yasalara aykırıydı ve ABD, Almanya'nın bu tutumunu protesto et­ti. Bir Alman denizaltısının İngiliz yolcu ge­misi Lusitania'yı 7 Mayıs 1915'te batırması ve içlerinde ABD'lilerin de bulunduğu 1.200'e yakın yolcunun yaşamını yitirmesi protesto­ların artmasına neden oldu ve Almanlar bir süre büyük yolcu gemilerini uyarıda bulunma­dan batırmayacaklarına söz vermek zorunda kaldılar. Lusitania'mn batırılışı, ABD'nin İti­laf Devletleri'ne verdiği desteği ve savaşa giri­şini büyük ölçüde etkiledi.



Bir İngiliz "Q gemisi". Dışından herhangi bir ticaret gemisi görünümünde olan bu tip gemiler gizli toplarla donatılmıştı ve Alman denizaltılarını batırmada etkili oldu.



İngiliz ve Alman donanması arasındaki en büyük çatışma 31 Mayıs 1916'da oldu. İngiliz­ler ile Almanlar, önce kruvazörler savaşında, hemen ardından da iki ana donanma arasın­daki Jutland Savaşı'nda karşı karşıya geldiler. Almanlar başarılı bir manevrayla kaçmayı başardılar ve kayıpları İngilizler'in ancak yarı­sı kadar oldu. İngilizler, kayıplarına karşın, Kuzey Denizi'ndeki üstünlüklerini sürdür­düler.

1916'da Alman denizaltılarının saldırıları arttı ve ticaret gemilerinin batırılma hızı, ye­nilerinin yapılma hızını geçti. 1917 Şubat'ında Almanlar, İtilaf Devletleri limanlarına giden ya da bu limanlardan ayrılan tüm gemileri, hiçbir uyarıda bulunmaksızın batıracaklarını açıkladılar. İtilaf Devletleri'nin gemi kayıpla­rı giderek yükseldi ve nisanda İngiltere'den uzak limanlar için ayrılan her dört ticaret ge­misinden biri geri dönemedi. Şubat sonunda İngiltere'de ancak altı hafta yetecek kadar ta­hıl stoku kalmıştı. O dönemde ne deniz di­bindeki denizaltıların yerini saptayabilecek, ne de yeri bilinenleri bulundukları yerde yok edebilecek kadar gelişkin araçlar vardı. Gü­venlik için ticaret gemileri silahlandırıldı ve ticaret konvoylarına savaş gemileri eşlik etti. Bu önlemler batırılan gemi sayısını bir ölçü­de azalttı. Bu arada denizaltıların yerlerini saptama ve yok etme yöntemleri de geliştiril­di. Bazı denizaltılar da "Q gemisi" denen ve gizli toplarla donatılmış ticaret gemilerince batırıldı. Deniz erleri ve subaylarının gizlen­diği bu gemilere bir denizaltı saldırısı oldu­ğunda, önce "paniğe uğramış bir grup" kur­tarma sandallarına binip açılıyordu. Denizal­tı, Q gemisinin işini tamamen bitirmek için su yüzüne çıkınca, gemide kalan denizciler giz­ledikleri silahları ortaya çıkararak denizaltıyı top ateşine tutuyorlardı.

Almanlar bu savaşta, çoğunluğu 1917 ve 1918'de olmak üzere yaklaşık 200 denizaltı yi­tirdiler. Gene de Alman denizaltıları 6.000 gemi batırdı.
Alman açık deniz donanmasının uzun süre denize açılamaması büyük gemilerde başkal­dırmalara neden oldu. 29 Ekim 1918'de, do­nanmaya denize açılması emri verildiğinde denizciler bu emre uymadı.


Hava Savaşları


I. Dünya Savaşı'nda hava kuvvetlerinin en önemli görevi deniz ve kara savaşlarını des­teklemekti. Savaşın başında, karacıların ve denizcilerin hava kuvvetleri ayrı ayrıydı. Ö günlerde uçaklar emekleme dönemindeydi ve en kullanışlı uzun yol hava ulaşım aracı Al­manlar'ın geliştirdiği, kocaman bir puro görü­nümündeki zeplin havagemileriydi.
1915 başlarında zeplinler geceleri İngiliz kentlerini bombaladı. Ama 1916'dan sonra savaş uçakları ve uçaksavarlar devreye girin­ce, zeplinlerin saldırıları azaldı. 1917'de Al­man uçakları Londra'yı ve öbür büyük kentle­ri, genellikle ay ışığında, kimi kez de gündüz­leri bombalamaya başladılar.





Son büyük hava saldırısı 1917'de, 19 Mayıs'ı 20 Mayıs'a bağlayan gece 43 bombardıman uçağıyla başlatıldı ve bu uçakların 13'ü Lon­dra'ya ulaştı. Halkı yaklaşan saldırılara karşıuyaran sistem oldukça etkiliydi; ama II. Dünya Savaşı'nda geliştirilen korunaklar tü­ründe çok az yer vardı. İngiltere'ye yapılan hava saldırılarında 1.300 kişi öldü, 3.000'den fazla kişi yaralandı.
Savaşın sürdüğü cephelerde düşmanın yeri­ni ve hareketlerini gözlemek ve fotoğraf çek­mek için de uçaklar kullanıldı. Sonuçta, sık sık yoğun hava çatışmaları oldu. Uçaklar aynı zamanda demiryolu kavşaklarını, havaalanla­rını ve levazım depolarını da bombalamak için kullanıldılar.
Deniz uçaklarının bu savaşta görevleri ol­dukça sınırlıydı. Bu uçaklar ya tekerlek yeri­ne konan kızaklarla denize inip kalkabiliyor ya da büyük savaş gemilerine eklenen pistler­den havalanabiliyordu. İlk uçak gemisi olan HMS Argus, uçakların inip kalkabileceği düz üst güvertesiyle ancak 1918 Eylül'ünde hiz­mete sokulabildi. İngiltere ve ABD, "Blimp" adı verilen küçük uçakları denizaltılan ara­mak için kullandılar.


Savaşın Sonu


Almanlar 3 Ekim 1918'de, ABD Başkanı Wood-row "VVilson'a ateşkes istemiyle başvurdu­lar. Başkan kayıtsız şartsız teslim olmalarını istedi. Bu sırada İtilaf Devletleri'nin deniz ab­lukası nedeniyle açlıktan kırılan Alman halkı 4 Kasım 1918'de ayaklandı.Alman ordularının tam bir bozguna uğra­mamasına karşın, 11 Kasım 1918 sabahı Al­man yetkililer yenilgilerini kabul eden bir si­lah bırakma antlaşmasını imzaladılar. Bu ant­laşma Compiegne Ormanı'nda, Foch'un özel vagonunda imzalandı ve imzadan altı saat sonra, 11. ayın 11. günü, saat ll'de yürürlü­ğe girdi.


Antlaşmalar


Barış antlaşmalarının ilkelerini ABD Başkanı "VVilson, İngiltere'de 1916 sonundan beri baş­bakan olan David Lloyd George ve Fransız Başbakanı Georges Clemencau saptadı. Ant­laşmalarda, VVilson'un dediği gibi, "dünyada demokrasiyi güven altına almak" amacı güdü­lüyordu. Avrupa'daki sınırların, bir ulusun başka bir ulus egemenliğinde kalmamasını sağlayacak bir biçimde düzenlenmesine çalı­şıldı.Almanya, Alsace-Lorraine'i Fransa'ya, Si-lezya'nın bir bölümünü, yeniden kurulan Po­lonya Devleti'ne verdi ve tüm sömürgelerini yitirdi. Macaristan'ın bağımsızlığını ilan etme­sinden sonra Avusturya-Macaristan İmpara­torluğu kuzey bölgesindeki toprakları yeni Çekoslovakya ve Polonya devletlerine; doğu­sundaki bazı yerleri Romanya'ya; güneydeki­leri, sınırları genişletilen Sırp devleti Yugoslav­ya'ya bırakırken, batıdaki Fiume (bugün Ri-jeka) bölgesini İtalya aldı. Baltık kıyısında Estonya, Letonya ve Litvanya adında üç yeni devlet kuruldu.
Osmanlılar ile yapılan Sevr (Sevres) Ant­laşması ile Osmanlı topraklarının bir bölümü Yunanistan ve başka bazı devletler arasında paylaştırıldı. Mustafa Kemal başkanlığındaki Ankara hükümetinin tanımadığı bu antlaşma, Kurtuluş Savaşı so­nunda ortadan kalktı (bak. Kurtuluş Savaşi). Ortadoğu'da o zamana kadar Osmanlı İmpa­ratorluğu egemenliğinde bulunan topraklar ile Almanya'nın sömürgeleri, Milletler Cemi­yeti adına yönetilmek üzere, bazı İtilaf Dev­letleri'nin mandası altına girdi. Dünya barışı­nı korumak ve anlaşmazlıkları çözmek için kurulan Milletler Cemiyeti pek başarılı ola­madı.
Almanya yalnızca gönüllülerden oluşan kı­sıtlı bir kara ve deniz ordusu bulundurabile­cek, denizaltı, tank gibi savaş araçlarına sahip olamayacağı gibi hava kuvvetleri de oluştura­mayacaktı. Alman donanmasının büyük bir bölümü Orkney Adaları'nda bulunan Scapa Flow'a götürülerek 21 Haziran 1919'da kendi denizcilerinin eliyle batırıldı.
28 Haziran 1919'da Almanya ile imzalanan Versay (Versailles) Antlaşması ile Milletler Cemiyeti'nin kurulmasını öngören yazılı an­laşma aynı gün yürürlüğe girdi. Senatosunda Milletler Cemiyeti'ne girmesine karşı çıkıldığı için ABD, Versay Antlaşması'nı tanımadı, Almanya ve Avusturya ile 1921 Ekim'inde ay­rı barış antlaşmaları imzaladı.
Savaşın doğrudan yol açtığı ölümler, yakla­şık 5 milyonu İtilaf Devletleri'nden olmak üzere, 8,5 milyona ulaştı. Ayrıca 21 milyon sivil yaralandı. Bunlara ek olarak dünyanın değişik bölgelerinde, savaş yüzünden çıkan hastalıklardan ve kıtlıktan 20 milyona yakın insan öldü.

__________________
Çevirimiçi durumu