| Yazar | Mesaj #24292 10-01-2012 16:17 GMT+2 saat | |||||||
|
| Tecrübe Puanı.: 0% |
Ruh Hali: Belirtilmedi.
|
| Mesaj |
| Şehir: |
Ülke: ![]() |
| Meslek: |
| Yaş: |
Kılıçdaroğlu: Kaldırın dokunulmazlığımı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etti. Kılıçdaroğlu, TBMM Anayasa-Adalet Komisyonunda bulunan dosyaları için dokunulmazlığının kaldırılmasını içeren dilekçeyi, TBMM Başkanlığına iletti. Ayrıca, CHP milletvekillerinin de aynı yönde TBMM Başkanlığına dilekçe vereceği belirtildi.
[img]http://i.milliyet.com.tr/568x337/2012/01/10/kilicdaroglu-kaldirin-dokunulmazligimi-1905510.Jpeg[/img]
Dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM Başkanlığı’na dilekçeyi veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP Genel Başkanı ile hesaplaşmak mı istiyorsun, kaldırın dokunulmazlığımı. Ben yola çıkarken dokunulmazlığa güvenerek yola çıkan birisi değilim. Ben sizden çekinmem, ben sizin ağa babalarınızdan da çekinmem. Ben yalnızca kendi ulusumun emrindeyim, ben yalnızca kendi milletimin önünde eğilirim, beni hapset atmak değil, darağacına da çıkarsanız söyleyeceğim budur" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hakkında ‘Kurum halinde çalışan kamu görevlisine hakaret’ ve ‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ gerekçesiyle hazırladığı fezlekeyi değerlendirdirerek şöyle devam etti:
"Dokunulmazlığımın kaldırılması için fezleke düzenlediler. Suçum adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek. Bunların adil yargısı basılmamış kitabı toplatan yargı. Bunların adil yargısı parasız eğitim istiyoruz diyen üniversite öğrencilerini aylardır hapiste tutan adil yargı.
Eski bir Genelkurmay Başkanı’nı terörist diye tutuklamayı akıl etmek yine ilk kez bu adil yargılamayı yapan arkadaşlara nasip olmuştur. Biz bunların adil yargılamalarının ne olduğunu çok iyi biliriz. Önümüzde Deniz Feneri davası varken.
Benim dokunulmazlığa ihtiyacım yok, dilekçem burada, grup toplantısından sonra vereceğim. Beni korkuyla siyaset yapanlardan değilim. Halkı için yola çıkanların kitabında korku yoktur. CHP Genel Başkanı ile hesaplaşmak mı istiyorsun kaldırın dokunulmazlığımı, evet kaldırın dokunulmazlığımı. Ben yola çıkarken dokunulmazlığa güvenerek yola çıkan birisi değilim. Ben bu oyunun nerelerde kurgulandığını da çok iyi biliyorum. Egemen güçlerine taşeronluk yapanların tehditlerine boyun eğmem ben. Ben sizin özel yetkili mahkemelerinden korkmam. Beni özel yetkili mahkemelerinizle yıldıramazsınız. Siz kim oluyorsunuz, siz kime diz çöktürmek istiyorsunuz. Ben sizden çekinmem, ben sizin ağa babalarınızdan da çekinmem.
Ben yalnızca kendi ulusumun emrindeyim, ben yalnızca kendi milletimin önünde eğilirim, beni hapset atmak değil, darağacına da çıkarsanız söyleyeceğim budur."
-TBMM BAŞKANLIĞI’NA GÖNDERDİ-
Grup toplantısından sonra basın mensuplarının, "Dilekçenizi hemen verecek misiniz" sorusuna CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Tabii tabii. Meclis Başkanlığına. Evraka girecek" yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu daha sonra dokunulmazlığının kaldırılmasını talep eden dilekçeyi TBMM Başkanlığı’na gönderdi.
CHP GRUBU AYAKTA
CHP’nin TBMM Grup toplantısında, milletvekilleri ayağa kalkarak, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun fezlekeye konu alan cümlelerini hep birlikte tekrarladı. Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, "aynı suçu işlediklerini" belirterek, dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM Başkanlığına başvuracaklarını bildirdi.
Grup toplantısının açılışında konuşan Hamzaçebi, yargı sistemini eleştirdiği gerekçesiyle Kılıçdaroğlu hakkında dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke düzenlendiğini söyledi.
Daha sonra milletvekillerini ayağa kalkmaya davet eden Hamzaçebi, Kılıçdaroğlu’nun fezlekeye konu olan cümlelerini okuyarak aynısını milletvekillerinin tekrarlamasını istedi. Milletvekillerinin söz konusu ifadeleri hep birlikte tekrarlamasının ardından Hamzaçebi, "Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun işlediği iddia edilen suçu CHP milletvekilleri de işlemiş oldular. Biz, Cumhuriyet Savcılarının işlerini kolaylaştırmak için, onların fezleke düzenlenmesini beklemeksizin, dokunulmazlıklarımızın kaldırılması talebiyle TBMM Başkanlığına başvuracağız" dedi.
-"Şantaja teslim olan işçi sendikası olur mu?"
Daha sonra konuşmasına başlayan Kemal Kılıçdaroğlu,"Hiç meraklanmayın.
Dinlemezlerse dinleteceğiz. Onlara özgürlük, hukuk, hukukun üstünülüğü nedir, öğreteceğiz. Bu ülkede herkesin demokrasi, özgürlük isteme hakkı vardır.
Herkesin, arzu ettiği gibi düşünme hakkı vardır. Onlara öğreteceğiz" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, koşulsuz olarak asgari ücretin altına imza atan Türk-İş’e yönelik eleştirisini anımsattı. Daha sonra Türk-İş’ten kendisine bir mektup geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Mektupta diyor ki ’CHP Genel Başkanı, bu eleştiriyi yaparak (Türk-İş bizim arka bahçemiz olsun diyor.) Bu kadar sığ, bu kadar kısır, demokrasiden nasibini almamış anlayışı reddediyorum. Sadece bir meslek kuruluşu, sivil toplum kuruluşu, bir işçi sendikası değil hangi kuruluş olursa olsun, hiçbir kuruluşun hiçbir siyasi partinin arka bahçesine dönüşmesini istemiyoruz" diye konuştu.
Burada ciddi itirafın söz konusu olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Türk-İş’in, hangi gerekçeyle bunu yazdığı da kamuoyuna açıklanmalı.
Türk-İş, alınan zam oranının yetersiz olduğunu vurgulamış, ancak işçileri daha düşük zamma mahkum etmemek için söz konusu orana onay verdiğini açıklamış. Bu, önemli bir itiraf. ’Muhalefet şerhi olsaydı daha düşük zam vereceklerdi’ diyor.
Senin görevin korkuya direnmek, ayağı kalkmaktır. Asgari ücret düşükse bunu haykırmak ve söylemektir.
Korku imparatorluğuna teslim olmuş, şantaja teslim olmuş. Şantaja teslim olan işçi sendikası olur mu? İnsanda biraz utanma olur. Hangi sendikaya üye olursa olsun, her işçiye, sendikası olmayan işçilere ve Türkiye’deki bütün taşeron işçilere sahip çıkan tek parti CHP’dir."
-"Demokrasi özgür medya ile vardır"
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, "Bizim 1961 yılında kabul ettiğimiz gündür. Gönül isterdi ki bugünü bayram günü olarak kutlayalım. Gönül isterdi ki özgür basının olduğu demokratik bir ülkenin özgürlük bayramı olarak kutlayalım. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz şartlar bize bu imkanı vermiyor" dedi.
Özgür basını, temel kurum olarak içinde barındırmayan rejime "demokrasi" dinlemeyeceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, basının özgürlüğünü yitirdiği ülkede demokrasinin varlığını sürdüremeyeceğini söyledi.
Demokrasinin düşüncelere, fikirlere fırsat eşitliğinin verildiği rejim olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "(Medya demokrasi ile vardır) sözü doğru değildir. Medya, demokrasi olmadığı dönemlerde de vardı. Diktatörlükle yönetilen ülkelerde de var medya. Bu tür rejimlerde, iktidardın elinin altında sopa gibidir. Önemli olan özgür, hür medyadır. Medya demokrasiyle değil demokrasi özgür medya ile vardır. Medyanın sesi hepimizin sesidir. Sivil toplumun, ezilenin, mazlumun sesidir. İzmir’de karakolda dayak yiyen kadının sesidir. O ses, kendi uçağı tarafından bombalanarak can veren 35 yurttaşımızın sesidir. Bunun için diyorum ki medyanın sesini kesmek aynı zamanda herkesin dilini kesmek demektir. Dilsiz demokrasi de örtülü diktatörlüktür. Basın özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür. Onları hapse atarak toplumun vicdanını susturmuş oluyorsunuz.
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin rakamlarına göre, bugün 97 gazeteci hapiste tutuluyor. Bunun 18’i kadın. Böyle bir rejim, 12 Eylül sıkıyönetim döneminde yaşanmayan bir tablonun oluşmasını sağladı. Hiçbir gazeteci, geleceğinden emin değil. Halkın özgür haber alma hakkı elinden alındı. 97 gazeteci hapiste. Seçimlerden sonra hapse giren gazeteci sayısında artış var.
Şimdi çıkıp ’halkın desteği ile biz 97 gazeteciyi hapse attık’ desinler bakalım.
Halk size böyle bir yetki vermedi. İçerideki gazeteci, topluma yöneltilen tehdit, dışarıdaki basın mensuplarına da aba altından sopa göstermektir. Yarın senin de başına gelebilir. Hapishanedeki gazeteci sayının azlığı ya da çokluğu ile demokrasi ölçülüyorsa bizim ülkemizde demokrasi yoktur. AKP bu konuda dünya çapında rekora imza attı. Hapiste gazeteci sayısında dünya ikincisiyiz. Herhalde ’neden biz birinci’ değiliz diyorlar. Bine dahi çıkarsanız CHP’yi susturamayacaksınız, biz konuşacağız." Gazetecilere seslenen Kılıçdaroğlu, "İçinizden, doğruları yazarken baskıyla karşılaşmayacağınızı düşünüyor musunuz? Bu rahatlık içinde mesleğinizi icra edebiliyor muzunuz? Telefonlarınızın dinlenmediğinden emin misiniz? Böyle bir tablo her an başınıza gelebilir. Akla hayale gelmeyen suçlamalarla aylarca hapiste tutuklu kalabileceğinizin de farkındasınız. Bundan emin olmayan, ’özgür toplumdayım, başıma bir gelmez’ diyen kaç gazeteci var Türkiye’de? 10 Ocak gününü Çalışan Gazeteciler Bayramı yapan 50 yıl önceki meslektaşlarınızın kahramanca direnişini, bugün gazeteci arkadaşlarıma hatırlatmak isterim. Ben, 10 Ocak 1961’de kahramanca mücadele eden, baskılara direnen o gazetecilerin önünde saygı ve hürmetle eğiliyorum." 10 Ocak 2012 Türkiye’sinin, basın özgürlüğü açısından 10 Ocak 1961 Türkiyesi’nin gerisinde olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Bu ayıbı bu toplum kaldıramaz. Bu ayıp 21. Yüzyıl Türkiyesi’ne yakışmaz. Tarihimizden silip atmalıyız. Bu görev önce medya ve gazetecilere düşüyor. Önce onların yıpranma haklarını, sendikalarını ellerinden aldılar. Şimdi işlerini ellerinden alıyorlar.
Hükümet aleyhine yazdın mı doğru Silivri’ye ... Burada ana eksenin CHP olduğunu hiçbir gazeteci arkadaşım unutmasın. Bizi eleştirseniz de sizi sonuna kadar savunacağız" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etti. Kılıçdaroğlu, TBMM Anayasa-Adalet Komisyonunda bulunan dosyaları için dokunulmazlığının kaldırılmasını içeren dilekçeyi, TBMM Başkanlığına iletti. Ayrıca, CHP milletvekillerinin de aynı yönde TBMM Başkanlığına dilekçe vereceği belirtildi.
[img]http://i.milliyet.com.tr/568x337/2012/01/10/kilicdaroglu-kaldirin-dokunulmazligimi-1905510.Jpeg[/img]
Dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM Başkanlığı’na dilekçeyi veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP Genel Başkanı ile hesaplaşmak mı istiyorsun, kaldırın dokunulmazlığımı. Ben yola çıkarken dokunulmazlığa güvenerek yola çıkan birisi değilim. Ben sizden çekinmem, ben sizin ağa babalarınızdan da çekinmem. Ben yalnızca kendi ulusumun emrindeyim, ben yalnızca kendi milletimin önünde eğilirim, beni hapset atmak değil, darağacına da çıkarsanız söyleyeceğim budur" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hakkında ‘Kurum halinde çalışan kamu görevlisine hakaret’ ve ‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ gerekçesiyle hazırladığı fezlekeyi değerlendirdirerek şöyle devam etti:
"Dokunulmazlığımın kaldırılması için fezleke düzenlediler. Suçum adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek. Bunların adil yargısı basılmamış kitabı toplatan yargı. Bunların adil yargısı parasız eğitim istiyoruz diyen üniversite öğrencilerini aylardır hapiste tutan adil yargı.
Eski bir Genelkurmay Başkanı’nı terörist diye tutuklamayı akıl etmek yine ilk kez bu adil yargılamayı yapan arkadaşlara nasip olmuştur. Biz bunların adil yargılamalarının ne olduğunu çok iyi biliriz. Önümüzde Deniz Feneri davası varken.
Benim dokunulmazlığa ihtiyacım yok, dilekçem burada, grup toplantısından sonra vereceğim. Beni korkuyla siyaset yapanlardan değilim. Halkı için yola çıkanların kitabında korku yoktur. CHP Genel Başkanı ile hesaplaşmak mı istiyorsun kaldırın dokunulmazlığımı, evet kaldırın dokunulmazlığımı. Ben yola çıkarken dokunulmazlığa güvenerek yola çıkan birisi değilim. Ben bu oyunun nerelerde kurgulandığını da çok iyi biliyorum. Egemen güçlerine taşeronluk yapanların tehditlerine boyun eğmem ben. Ben sizin özel yetkili mahkemelerinden korkmam. Beni özel yetkili mahkemelerinizle yıldıramazsınız. Siz kim oluyorsunuz, siz kime diz çöktürmek istiyorsunuz. Ben sizden çekinmem, ben sizin ağa babalarınızdan da çekinmem.
Ben yalnızca kendi ulusumun emrindeyim, ben yalnızca kendi milletimin önünde eğilirim, beni hapset atmak değil, darağacına da çıkarsanız söyleyeceğim budur."
-TBMM BAŞKANLIĞI’NA GÖNDERDİ-
Grup toplantısından sonra basın mensuplarının, "Dilekçenizi hemen verecek misiniz" sorusuna CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Tabii tabii. Meclis Başkanlığına. Evraka girecek" yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu daha sonra dokunulmazlığının kaldırılmasını talep eden dilekçeyi TBMM Başkanlığı’na gönderdi.
CHP GRUBU AYAKTA
CHP’nin TBMM Grup toplantısında, milletvekilleri ayağa kalkarak, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun fezlekeye konu alan cümlelerini hep birlikte tekrarladı. Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, "aynı suçu işlediklerini" belirterek, dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM Başkanlığına başvuracaklarını bildirdi.
Grup toplantısının açılışında konuşan Hamzaçebi, yargı sistemini eleştirdiği gerekçesiyle Kılıçdaroğlu hakkında dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke düzenlendiğini söyledi.
Daha sonra milletvekillerini ayağa kalkmaya davet eden Hamzaçebi, Kılıçdaroğlu’nun fezlekeye konu olan cümlelerini okuyarak aynısını milletvekillerinin tekrarlamasını istedi. Milletvekillerinin söz konusu ifadeleri hep birlikte tekrarlamasının ardından Hamzaçebi, "Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun işlediği iddia edilen suçu CHP milletvekilleri de işlemiş oldular. Biz, Cumhuriyet Savcılarının işlerini kolaylaştırmak için, onların fezleke düzenlenmesini beklemeksizin, dokunulmazlıklarımızın kaldırılması talebiyle TBMM Başkanlığına başvuracağız" dedi.
-"Şantaja teslim olan işçi sendikası olur mu?"
Daha sonra konuşmasına başlayan Kemal Kılıçdaroğlu,"Hiç meraklanmayın.
Dinlemezlerse dinleteceğiz. Onlara özgürlük, hukuk, hukukun üstünülüğü nedir, öğreteceğiz. Bu ülkede herkesin demokrasi, özgürlük isteme hakkı vardır.
Herkesin, arzu ettiği gibi düşünme hakkı vardır. Onlara öğreteceğiz" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, koşulsuz olarak asgari ücretin altına imza atan Türk-İş’e yönelik eleştirisini anımsattı. Daha sonra Türk-İş’ten kendisine bir mektup geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Mektupta diyor ki ’CHP Genel Başkanı, bu eleştiriyi yaparak (Türk-İş bizim arka bahçemiz olsun diyor.) Bu kadar sığ, bu kadar kısır, demokrasiden nasibini almamış anlayışı reddediyorum. Sadece bir meslek kuruluşu, sivil toplum kuruluşu, bir işçi sendikası değil hangi kuruluş olursa olsun, hiçbir kuruluşun hiçbir siyasi partinin arka bahçesine dönüşmesini istemiyoruz" diye konuştu.
Burada ciddi itirafın söz konusu olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Türk-İş’in, hangi gerekçeyle bunu yazdığı da kamuoyuna açıklanmalı.
Türk-İş, alınan zam oranının yetersiz olduğunu vurgulamış, ancak işçileri daha düşük zamma mahkum etmemek için söz konusu orana onay verdiğini açıklamış. Bu, önemli bir itiraf. ’Muhalefet şerhi olsaydı daha düşük zam vereceklerdi’ diyor.
Senin görevin korkuya direnmek, ayağı kalkmaktır. Asgari ücret düşükse bunu haykırmak ve söylemektir.
Korku imparatorluğuna teslim olmuş, şantaja teslim olmuş. Şantaja teslim olan işçi sendikası olur mu? İnsanda biraz utanma olur. Hangi sendikaya üye olursa olsun, her işçiye, sendikası olmayan işçilere ve Türkiye’deki bütün taşeron işçilere sahip çıkan tek parti CHP’dir."
-"Demokrasi özgür medya ile vardır"
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, "Bizim 1961 yılında kabul ettiğimiz gündür. Gönül isterdi ki bugünü bayram günü olarak kutlayalım. Gönül isterdi ki özgür basının olduğu demokratik bir ülkenin özgürlük bayramı olarak kutlayalım. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz şartlar bize bu imkanı vermiyor" dedi.
Özgür basını, temel kurum olarak içinde barındırmayan rejime "demokrasi" dinlemeyeceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, basının özgürlüğünü yitirdiği ülkede demokrasinin varlığını sürdüremeyeceğini söyledi.
Demokrasinin düşüncelere, fikirlere fırsat eşitliğinin verildiği rejim olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "(Medya demokrasi ile vardır) sözü doğru değildir. Medya, demokrasi olmadığı dönemlerde de vardı. Diktatörlükle yönetilen ülkelerde de var medya. Bu tür rejimlerde, iktidardın elinin altında sopa gibidir. Önemli olan özgür, hür medyadır. Medya demokrasiyle değil demokrasi özgür medya ile vardır. Medyanın sesi hepimizin sesidir. Sivil toplumun, ezilenin, mazlumun sesidir. İzmir’de karakolda dayak yiyen kadının sesidir. O ses, kendi uçağı tarafından bombalanarak can veren 35 yurttaşımızın sesidir. Bunun için diyorum ki medyanın sesini kesmek aynı zamanda herkesin dilini kesmek demektir. Dilsiz demokrasi de örtülü diktatörlüktür. Basın özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür. Onları hapse atarak toplumun vicdanını susturmuş oluyorsunuz.
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin rakamlarına göre, bugün 97 gazeteci hapiste tutuluyor. Bunun 18’i kadın. Böyle bir rejim, 12 Eylül sıkıyönetim döneminde yaşanmayan bir tablonun oluşmasını sağladı. Hiçbir gazeteci, geleceğinden emin değil. Halkın özgür haber alma hakkı elinden alındı. 97 gazeteci hapiste. Seçimlerden sonra hapse giren gazeteci sayısında artış var.
Şimdi çıkıp ’halkın desteği ile biz 97 gazeteciyi hapse attık’ desinler bakalım.
Halk size böyle bir yetki vermedi. İçerideki gazeteci, topluma yöneltilen tehdit, dışarıdaki basın mensuplarına da aba altından sopa göstermektir. Yarın senin de başına gelebilir. Hapishanedeki gazeteci sayının azlığı ya da çokluğu ile demokrasi ölçülüyorsa bizim ülkemizde demokrasi yoktur. AKP bu konuda dünya çapında rekora imza attı. Hapiste gazeteci sayısında dünya ikincisiyiz. Herhalde ’neden biz birinci’ değiliz diyorlar. Bine dahi çıkarsanız CHP’yi susturamayacaksınız, biz konuşacağız." Gazetecilere seslenen Kılıçdaroğlu, "İçinizden, doğruları yazarken baskıyla karşılaşmayacağınızı düşünüyor musunuz? Bu rahatlık içinde mesleğinizi icra edebiliyor muzunuz? Telefonlarınızın dinlenmediğinden emin misiniz? Böyle bir tablo her an başınıza gelebilir. Akla hayale gelmeyen suçlamalarla aylarca hapiste tutuklu kalabileceğinizin de farkındasınız. Bundan emin olmayan, ’özgür toplumdayım, başıma bir gelmez’ diyen kaç gazeteci var Türkiye’de? 10 Ocak gününü Çalışan Gazeteciler Bayramı yapan 50 yıl önceki meslektaşlarınızın kahramanca direnişini, bugün gazeteci arkadaşlarıma hatırlatmak isterim. Ben, 10 Ocak 1961’de kahramanca mücadele eden, baskılara direnen o gazetecilerin önünde saygı ve hürmetle eğiliyorum." 10 Ocak 2012 Türkiye’sinin, basın özgürlüğü açısından 10 Ocak 1961 Türkiyesi’nin gerisinde olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Bu ayıbı bu toplum kaldıramaz. Bu ayıp 21. Yüzyıl Türkiyesi’ne yakışmaz. Tarihimizden silip atmalıyız. Bu görev önce medya ve gazetecilere düşüyor. Önce onların yıpranma haklarını, sendikalarını ellerinden aldılar. Şimdi işlerini ellerinden alıyorlar.
Hükümet aleyhine yazdın mı doğru Silivri’ye ... Burada ana eksenin CHP olduğunu hiçbir gazeteci arkadaşım unutmasın. Bizi eleştirseniz de sizi sonuna kadar savunacağız" diye konuştu.
__________________



