Yazar | Mesaj #22517 09-01-2011 16:46 GMT+2 saat | |||||||
|
Tecrübe Puanı.: 0% |
Ruh Hali: Belirtilmedi.
|
Mesaj |
Şehir: |
Ülke: ![]() |
Meslek: |
Yaş: |
Türkiye’de şu an elektronik şirketlerinin pompalamasıyla bir LCD tv furyası gidiyor. Herkes emektar televizyonunu atıp, bilmem kaç küsür milyar lira verip LCD alıyor.
Peki bu televizyonları alırken gerçekten kaç kişi araştırıyor? Kaç kişi “ihtiyacı olduğu için” bu televizyonlara milyarları yatırıyor?
Ben söyleyeyim, tanıdığım insanların %99&u gerçekte neye para verdiğinden habersiz…
Şu an emektar televizyonu atıp, yerine LCD almak tek kelimeyle “YANLIŞ”. Bu yazıda neden acele etmemeniz gerektiğini ve LCD tv’nin niçin pohpohlandığı kadar size fayda sağlamayacağını açıklıyorum.
LCD tv nedir?
Aslında açılımı “liquid crystal display” (akışkan kristal gösterim) bu televizyonları halk teknik olarak bir ayrım yapmıyor. LCD, Plazma, LED vb. tüm teknolojilere halk arasında LCD televizyon deniyor.
Özet olarak bu televizyonlar “ince”, “geniş ekranlı” ve “yüksek çözünürlüklü/görüntü kalitesi yüksek” özelliklere sahipler.
LCD ne getiriyor?
Pazarlanırken bu televizyonlar “kaliteli görüntü”, “incelik” özellikleri ile satılıyor. Aslında bu pazarlama argümanları yanlış denemez.
Belirli şartlar sağlanırsa bu tür televizyonların getireceği artılar çok fazla… Ama gerçekte böyle mi?
Gerçekte LCD televizyon aldığınızda ne ile karşılaşacaksınız?
1) Türkiye’deki yayınlar:
LCD televizyonların en önemli özelliği yüksek çözünürlükleri. Yani daha fazla detay görebileceğiniz anlamına geliyor.
Mesela maç izlerken oyuncuların ayak hareketlerini daha iyi görebilirsiniz, veya film izlerken oyuncuların yüzündeki sivilcelere kadar detayları takip edebilirsiniz…
Bu kısım pazarlama taktiği…
Gerçekte Türkiye’de bunları gerçekleştirebileceğiniz YAYIN YOK!
Yani bu şu anlama geliyor… Para verip Ferrari alıyorsunuz, ama tek şeritli, çukurlarla dolu Bağcılar yolunda kullanıyorsunuz.
Milyarlar verip aldığınız bu televizyonun içine akan yayın, bu televizyonun kapasitesinin çok altında.
Dolayısıyla aldıktan sonra şikayet edeceğiniz Kare kare görüntüler, ekranda abuk sabuk gölgelerin temel sebebi Türkiye’de bu televizyonlara uygun yayın olmaması.
Digiturk’ün HD yayın veren paketini satın alırsanız (ki pahalı), o zaman da sadece çok sınırlı kanalları düzgün kalitede izleyebiliyorsunuz (ki o da tam HD görüntü değil)
2) Geniş ekran-yayın uyumsuzluğu
Televizyon şirketleri standart ekranlara uygun yayın yapacak kameraları uzun yıllar önce satın aldılar ve bu kameraları elden çıkartmaya niyetleri yok.
Standart yayın kare şeklindeki televizyonlarımıza uygun yayın anlamına geliyor. Oysa ki bu yeni nesil LCD’ler “geniş ekran” olarak tabir edilen sinema filmleri teknolojisine uygun üretiliyor.
Bu ne anlama geliyor: Aşk-ı memnu’da incecik Beren Saat yayılarak 140 kiloluk bir obez olarak görünüyor! (anlaşılmıştır herhalde
)
Seyir keyfini felaket bozan bir şey bu.
Kanallar ne zaman geniş ekran çekim yapan kameraları satın alırsa, ancak o zaman bu yayınları düzgün izleyebileceksiniz… Bu minimum 5 sene anlamına geliyor, adamlar yaptıkları yatırımı çıkartmadan, yenisini yapmayacaklar haklı olarak…
3) Yüksek çözünürlük safsatası
Standart tüketici için “büyük”, “yüksek” gibi şeyler “iyi” anlamına gelir. Pazarlamacılar da tüketicilerin bu yanılgısını çok güzel sömürüyorlar.
Yüksek çözünürlük ancak “belirli şartlarda” işe yarar.
a) İzlenilen Mesafe: Şayet yeterince yakından izlemiyorsanız, televizyonun çözünürlüğünün bir etkisi yok.
b) Televizyonun büyüklüğü: Televizyonunuz çok büyük değilse, o zaman da yüksek çözünürlüklü olması, sizi etkilemeyecek, çünkü fark edemeyeceksiniz.
c) Tüketicinin göz bozuklukları: İnsanların yadırganmayacak bir kısmında çeşitli göz bozuklukları mevcut (gözlük ve lens kullanımındaki yaygınlığa bakın). Bazıları ise gözünün bozuk olduğunun bile farkında değil. Gözü iyi görmeyen bir kişiye yüksek çözünürlüğün bir katkısı olmayacak ve fark yaratmayacaktır.
Özet olarak, diyelim ki yüksek çözünürlüklü bir yayın bulabildiniz… Evinizin salonunda 4 metre mesafeden izliyorsunuz bunu… O zaman en az 75 inç (190 ekran!!!) televizyonunuz yoksa, yine de bu çözünürlüğü gözünüz fark edemeyecektir.
4) Bluray ve Full HD filmler
Hadi diyelim normal televizyon yayını izlemiyorsunuz, eve de devasa bir televizyon aldınız gaza gelip. Bu televizyondan keyif alabilmek için izleyeceğiniz filmlerin minimum Bluray kalitesinde olması gerekir. (DVD sizi tatmin etmeyecektir)
Bluray filmlerin fiyatları Türkiye’de yaklaşık 35 lira/tane… Bu fiyatlara koleksiyon yapmanız mümkün değil, gidip sinema’da filmi izlemek daha bile ucuza geliyor.
Bu filmleri izlemek için ise bir Bluray oynatıcı alacaksınız, bunların fiyatları da DVD oynatıcıların 4-5 katına varıyor.
Sonuç: Eski emektar tüplü televizyonunuz modaya uymuyor olabilir. Şaşıracaksınzı ama, bu televizyonlar şu anda görüntüleri yeni nesil LCD’lerden kat kat daha başarılı gösteriyor.
Pazarlamacıların gazına gelip, bu tür bir yatırım yapmadan önce tekrar düşünün…
5 sene sonra Türkiye’ye bu yayınlar gelince, fiyatlar da makul seviyeye gelince bu yatırımı yaparsanız sonradan üzülmezsiniz.
Peki bu televizyonları alırken gerçekten kaç kişi araştırıyor? Kaç kişi “ihtiyacı olduğu için” bu televizyonlara milyarları yatırıyor?
Ben söyleyeyim, tanıdığım insanların %99&u gerçekte neye para verdiğinden habersiz…
Şu an emektar televizyonu atıp, yerine LCD almak tek kelimeyle “YANLIŞ”. Bu yazıda neden acele etmemeniz gerektiğini ve LCD tv’nin niçin pohpohlandığı kadar size fayda sağlamayacağını açıklıyorum.
LCD tv nedir?
Aslında açılımı “liquid crystal display” (akışkan kristal gösterim) bu televizyonları halk teknik olarak bir ayrım yapmıyor. LCD, Plazma, LED vb. tüm teknolojilere halk arasında LCD televizyon deniyor.
Özet olarak bu televizyonlar “ince”, “geniş ekranlı” ve “yüksek çözünürlüklü/görüntü kalitesi yüksek” özelliklere sahipler.
LCD ne getiriyor?
Pazarlanırken bu televizyonlar “kaliteli görüntü”, “incelik” özellikleri ile satılıyor. Aslında bu pazarlama argümanları yanlış denemez.
Belirli şartlar sağlanırsa bu tür televizyonların getireceği artılar çok fazla… Ama gerçekte böyle mi?
Gerçekte LCD televizyon aldığınızda ne ile karşılaşacaksınız?
1) Türkiye’deki yayınlar:
LCD televizyonların en önemli özelliği yüksek çözünürlükleri. Yani daha fazla detay görebileceğiniz anlamına geliyor.
Mesela maç izlerken oyuncuların ayak hareketlerini daha iyi görebilirsiniz, veya film izlerken oyuncuların yüzündeki sivilcelere kadar detayları takip edebilirsiniz…
Bu kısım pazarlama taktiği…
Gerçekte Türkiye’de bunları gerçekleştirebileceğiniz YAYIN YOK!
Yani bu şu anlama geliyor… Para verip Ferrari alıyorsunuz, ama tek şeritli, çukurlarla dolu Bağcılar yolunda kullanıyorsunuz.
Milyarlar verip aldığınız bu televizyonun içine akan yayın, bu televizyonun kapasitesinin çok altında.
Dolayısıyla aldıktan sonra şikayet edeceğiniz Kare kare görüntüler, ekranda abuk sabuk gölgelerin temel sebebi Türkiye’de bu televizyonlara uygun yayın olmaması.
Digiturk’ün HD yayın veren paketini satın alırsanız (ki pahalı), o zaman da sadece çok sınırlı kanalları düzgün kalitede izleyebiliyorsunuz (ki o da tam HD görüntü değil)
2) Geniş ekran-yayın uyumsuzluğu
Televizyon şirketleri standart ekranlara uygun yayın yapacak kameraları uzun yıllar önce satın aldılar ve bu kameraları elden çıkartmaya niyetleri yok.
Standart yayın kare şeklindeki televizyonlarımıza uygun yayın anlamına geliyor. Oysa ki bu yeni nesil LCD’ler “geniş ekran” olarak tabir edilen sinema filmleri teknolojisine uygun üretiliyor.
Bu ne anlama geliyor: Aşk-ı memnu’da incecik Beren Saat yayılarak 140 kiloluk bir obez olarak görünüyor! (anlaşılmıştır herhalde

Seyir keyfini felaket bozan bir şey bu.
Kanallar ne zaman geniş ekran çekim yapan kameraları satın alırsa, ancak o zaman bu yayınları düzgün izleyebileceksiniz… Bu minimum 5 sene anlamına geliyor, adamlar yaptıkları yatırımı çıkartmadan, yenisini yapmayacaklar haklı olarak…
3) Yüksek çözünürlük safsatası
Standart tüketici için “büyük”, “yüksek” gibi şeyler “iyi” anlamına gelir. Pazarlamacılar da tüketicilerin bu yanılgısını çok güzel sömürüyorlar.
Yüksek çözünürlük ancak “belirli şartlarda” işe yarar.
a) İzlenilen Mesafe: Şayet yeterince yakından izlemiyorsanız, televizyonun çözünürlüğünün bir etkisi yok.
b) Televizyonun büyüklüğü: Televizyonunuz çok büyük değilse, o zaman da yüksek çözünürlüklü olması, sizi etkilemeyecek, çünkü fark edemeyeceksiniz.
c) Tüketicinin göz bozuklukları: İnsanların yadırganmayacak bir kısmında çeşitli göz bozuklukları mevcut (gözlük ve lens kullanımındaki yaygınlığa bakın). Bazıları ise gözünün bozuk olduğunun bile farkında değil. Gözü iyi görmeyen bir kişiye yüksek çözünürlüğün bir katkısı olmayacak ve fark yaratmayacaktır.
Özet olarak, diyelim ki yüksek çözünürlüklü bir yayın bulabildiniz… Evinizin salonunda 4 metre mesafeden izliyorsunuz bunu… O zaman en az 75 inç (190 ekran!!!) televizyonunuz yoksa, yine de bu çözünürlüğü gözünüz fark edemeyecektir.
4) Bluray ve Full HD filmler
Hadi diyelim normal televizyon yayını izlemiyorsunuz, eve de devasa bir televizyon aldınız gaza gelip. Bu televizyondan keyif alabilmek için izleyeceğiniz filmlerin minimum Bluray kalitesinde olması gerekir. (DVD sizi tatmin etmeyecektir)
Bluray filmlerin fiyatları Türkiye’de yaklaşık 35 lira/tane… Bu fiyatlara koleksiyon yapmanız mümkün değil, gidip sinema’da filmi izlemek daha bile ucuza geliyor.
Bu filmleri izlemek için ise bir Bluray oynatıcı alacaksınız, bunların fiyatları da DVD oynatıcıların 4-5 katına varıyor.
Sonuç: Eski emektar tüplü televizyonunuz modaya uymuyor olabilir. Şaşıracaksınzı ama, bu televizyonlar şu anda görüntüleri yeni nesil LCD’lerden kat kat daha başarılı gösteriyor.
Pazarlamacıların gazına gelip, bu tür bir yatırım yapmadan önce tekrar düşünün…
5 sene sonra Türkiye’ye bu yayınlar gelince, fiyatlar da makul seviyeye gelince bu yatırımı yaparsanız sonradan üzülmezsiniz.
__________________
