| Yazar | Mesaj #13518 18-04-2009 18:33 GMT+2 saat | |||||||
|
| Tecrübe Puanı.: 96% |
Ruh Hali: Neþeli
|
| Mesaj 4213 |
| Şehir: istanbul |
Ülke: ![]() |
| Meslek: gecelerin adamı :)) |
| Yaş: 37 |
Millî Roman ve Hikaye
Milli Edebiyat dönemi öykü ve romancılarının sanat anlayışları ve dünya görüşleri farklı olmasına rağmen birleştikleri ortak nokta halka doğru eğilmekti.Buradan da hareketle dönemdeki roma ve hikayeler herşeyden önce sade bir dil ve memleket edebiyatı ülküsünün yarattığı coşkuyla yazılmıştır.Bu dönem edebiyat ortamında ortaya çıkan “Memleket Edebiyatı”, şiir alanında olduğu kadar roman ve hikaye alanında da büyük yankı uyandırmıştır.Roman ve hikayelerde işlenen konularla her kesimden halka hitab edilmiştir.Halka ulaşmada Cumhuriyet döneminde devletin katkısını da unutmamak gerekir.Nabizade Nazım’dan (Karabibik - 1890) ve Ebubekir Hazım’dan (Küçük Paşa - 1910) sonra Refik Halit sürgün edildiği Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik’teki gözlemlerinden yararlanarak yazdığı hikayelerini “Memleket Hikayeleri” adıyla kitaplaştırdı.Dönemin diğer bir önemli yazarı olan Ömer Seyfettin yaşadığı dönemin akımlarını (Ashabıkehfimiz, Hürriyet Bayrakları), Balkan Savaşı’nın acılarını (Bomba, Beyaz Lale), tarihi kişi ve olayları (Topuz, Pembe İncili Kaftan, Forsa), Halk menkıbelerini ve yanlış inançları (Yüz Akı, Perili Köşk), veya toplumun aksayan yanlarını, töreleri (Rüşvet, Kesik Bıyık) ya çarpıcı gözlemler yaparak ya da mizahi bir tarzda yansıttı.Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu (1922) romanı Kurtuluş Savaşının yaşandığı dönemde verdiği ulusal mesajla genç ruhlara idealizmi aşıladı. Çalıkuşu ile Anadolu gerçek yaşantı ve gözlemler eşliğinde roman dünyasına girmiş oluyordu. Halide Edip Adıvar, bu dönemde özellikle Turancılık düşüncesini (Yeni Turan - 1913), Kurtuluş Savaşının acı dolu yıllarını (Ateşten Gömlek - 1922, Dağa Çıkan Kurt - 1922) roman ve hikayelerinde konu olarak işledi.Yakup Kadri Karaosmanoğlu ise eserlerinde Tanzimat döneminden Birinci Dünya Savaşı’na kadar yetişen üç kuşak arasındaki anlayış farklılığını ele aldı (Kiralık Konak - 1922).Milli Edebiyat döneminde yazarların öykü ve romanları gözleme dayandığı için gerçekçilik (Ömer Seyfettin, Memduh Şevket, Yakup Kadri) ve doğalcılık (Bekir Fahri, Selahattin Enis, F.Celalettin, Osman Celal) akımının ilkelerini benimsemişlerdir. Milli Edebiyat Dönemi’nde yazarlık yaşamına başlayan Selahattin Enis, F.Celalettin,Osman Cemal Kaygılı, Peyami Safa, Memduh Şevket Esendal, Sermet Muhtar Alus, Mahmut Yesari özellikle Cumhuriyet döneminde üne kavuştular.TiyatroMilli Edebiyat döneminde tiyatro alanında çalışmalar, roman ve öykü kadar başarılı olamamıştır.Bununla birlikte belli bir canlanma da görülmüştür.Bu dönemde özel tiyatroların yanı sıra resmi tiyatrolarının kurulması içinde birtakım girişimler olmuştur.İstanbul Belediye Başkanı Cemil (Topuzlu) Paşa İstanbul’un kültür yaşamına renk ve canlılık getirecek olan bir konservatuar kurulması düşüncesini Belediye Meclisi’ne kabul ettirdi. Bu gelişme üzerine Paris’teki Odeon Tiyatrosu müdürü Andre Antoine’i İstanbul’a çağırdı.Darülbedayi-i Osmani adıyla bir sa- nat kurumu oluşturuldu.Darülbedayi önce iki bölüm halinde açıldı: Bunların ilki Tiyatro Bölümü diğeri ise Müzik Bölümü idi.Darülbedayi’de ilk olarak Hüseyin Suat’ın Emile Fabre’den uyarladığı Çürük Temel (La Maison d’Argile) adlı oyun sahnelendi (Ocak 1916).Bunu Halit Fahri’nin Baykuş adlı oyunu izledi (Mart 1917).Daha çok hafif güldürü, vodvil, manzum dramlar türünde oyunlar düzenleyen Darülbedayi Birinci Dünya Savaşının yarattığı güçlükler, iç çatışmalar ve bölünmeler yüzünden çalışmalarını aralıklı olarak sürdürdü.Daha sonra ise Şehir Tiyatrosu adını almıştır.Darülbedayi’nin kuruluş amacında yerli oyunların yazılmasını özendirme ve oynama amacı vardı.Milli Edebiyat Dönemi yazarlarının bir bölümü Darülbedayi ye ve özel tiyatrolara oyun yetiştirmek için birçok denemeler yaptılar ama bu oyunlar, özellikle dil ve anlatımı Milli Edebiyat ilkelerine uygun olmasına rağmen tiyatro sanatı ilkeleri açısından oldukça zayıftı. Milli Edebiyat Dönemi tiyatro yazarlığı konusunda Muhasipzade Celal, Reşat Nuri Güntekin ve İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci belli bir başarı düzeyine ulaşmış yazarlandandır. Edebiyat Tarihi ve EleştiriTürk Edebiyatı’nın Batılı yöntemle ve gerçekçi bir anlayışla inceleme konusu yapılması Milli Edebiyat Dönemi’nde gerçekleşmiştir.O güne kadarki incelemeler genellikle şuara tezkireleri anlayışının belirgin örnekleri olarak görülüyordu ve Tanzimat ile Servet-i Fünun dönemlerindeki kimi incelemelerde Türk Edebiyatına toptan bir gözle bakmaktan uzaktı.İlk kez Köprülüzade Mehmet Fuat edebiyat tarihi ve eleştiri konusunda uyulacak ilkeleri ve yöntemleri saptayarak Türk Edebiyatı’nın destanlar çağından günümüze kadar olan gelişmesini kültür değişmelerinin belirleyici ölçütlerini gözeterek ortaya koydu.Ali Canip, Mithat Cemal, İbrahim Alaeddin gibi yazarlarda edebiyat tarihi ve monografi türündeki çalışmalarıyla daha çok eğitim kurumlarının gereksinimlerine yanıt vermeye çalıştılar.
Genç Kalemler'de Milli Edebiyat
Genç Kalemler'de Millî Edebiyat
Diğer iki ideoloji yani Osmanlıcılık ve İslamcılık gibi, milliyetçilik de, er-geç, edebiyatta tesirini göstereceği tabii idi. Gerçekten, 1911 yılı Nisan' ında Selanikte çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergisi ile, milliyetçilik cereyanı edebiyetta da başlamış oldu. Ömer Seyfettin, Akil Koyuncu, Rasim Haşmet ve daha önce Fecr-i Ati Encümeni' nde bulunan Ali Canib gibi gençlerin çıkardıkları bu dergi, "Milli Edebiyat" deyimini ilk defa ortaya atarak, böyle bir edebiyat yaratma görevinide üzerine alır. Milli bir edebiyat yaratmak için, edebi dilin millileştirlmesinden başlayarak, "Yeni Lisan davasını ortaya atar. Genç Kalemler, ilk sayısından son sayısına kadar başmakalelerini temel hedefi "yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak " ve böylece "yazı dili ve konuşma dili ikiliğini ortadan kaldırmak" olan "Yeni Lisan" meselesine ayrıldığı gibi, zaman zaman diğer sütunlarını dabu konu etrafındaki münakaşalara ayırmış, meseleyi tam bir ciddiyet ve ısrarla yürütmeye çalışmıştır.
Edebiyat dilinin o zamana kadar tamamıyle Arapça ve Acemcenin hakimiyeti altında "yapma bir dil" olduğuna inanan gençler, Edebiyat- Cedide ve Fecr-i Ati üyelerini "dillerinin yabancılığından dolayı" şiddetle tenkit etmişler ve daha geniş halk kitlelerine hitab etmek imkanını sağlayacağı vee böylece medeni kalkınmaya da yardım edeceği için sadece edebi değil, aynı zamanda sosyal bir dava saydıkları "Yeni Lisan" davasının gerçekleştirilmesini şu işlemlere bağlamışlardır:
1 - Arapça ve Farsça gramer kaidelerinin kullanılmaması ve bu kaidelerle yapılan tamlamaların - bazı istisnalarla - kaldırılması,
2 - Arapça kelimelerin gramerce, asllarına göre değil, Türkçedeki kullanışlarına göre değerlendirilmesi,
3 - Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçede söylendikleri gibi yazılmaları,
4 - Bütün Arapça ve Farsça kelimelerin kullanılmasına devam edilmesi,
5 - Diğer Türk lehçelerinden kelime alınmaması,
6 - Konuşmada İstanbul şivesinin esas tutulması.Yeni lisan hakkındaki düşüncelerini böylece belirten gençler, Tanzimat devrine kadar İran' ın ondan sonra Fransa' nın taklitçisi saydıkları Türk edebiyatının, artık "taklit safhasından çıkarak yaratma safhasına geçmesini" ve bunun içinde "Türk halkının hayatına yönelmesini" istiyorlardı. Ancak, bu yöneliş isteği roman, hikaye ve tiyetro ile ilgilidir. Bu türler, konularını ve kişilerini yarli hayattan almalıdırlar. Fakat tamamıyle "vicdani bir keyfiyet" olan şiir için böyle bir kayıda lüzum yoktur. Şiire tanıdıkları bu imtiyaz, onları, sanat anlayışında ikiliğe düşürmüş ve Edebiyat-ı Cedide ile Fecr-i Ati' nin ferdiyetçi sanat anlayışından tamamıyla ayrılmamıştır.Buna rağmen, Genç Kalemler' in edebiyat ve edebi dil anlayışları Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati mensublarınca büyük bir tepki ile karşılandı. Mehmed Rauf Hüseyin Cahid, Halid Ziya, Cenab Şahabeddin, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Köprülü-zade Mehmed Fuad tarafından yapılan itirazlar, daha çok, "Yeni Lisan' ın bir edebiyat dili olmayıp ancak bilim dili olabileceği", sanat eserlerinin milletlerarası olması sebebi ile edebiyatın da milli olamayacağı ve Genç Kalemler'ce açıklanan Milli Edebiyat anlayışının "ırki bir karakter taşıdığı" noktalarında toplanıyordu.Bir yıldan fazla süren bu karşılıklı çekişmeler sırasında, Fecr-i Ati' den Hamdullah Subhi ile Celal Sahir de Yeni Lisan hareketini kabul ettiklerini bildirdiler. Genç Kalemler; bir yandan da, - düşüncelerini bizzat uygulamak maksadı ile - Yeni Lisan' da yazdıklarıyazıları yayımlıyor, aynı safhada, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şairlerinden birinin bir şiiri ile Yeni Lisan' la yazılmış bir şiiri yan yana koyarak okuyuculara karşılaştırma imkanı da sağlamaya çalışıyorlardı. Bu yazılar arasında onların Milli Edebiyat anlayışına en uygun örnekler, Ömer Seyfettin' in hikayeleri ile Ziya Gökalp' in Demirtaş ve Gökalp imzaları ile yayımladığı bazı şiirleridir.Balkan Harbi yüzünden dergi 1912 Eylül' ünde kapandıktan sonra, yazarlarının büyük bir kısmı İstanbul' a göçerek yazılarını Türk Yurdu' nda ve diğer bazı dergilerde yayımlamaya devam ettiler. Milli Edebiyat Hareketi, yeni yazarların ve hatta kendisine önce muhalif olanların (Yakub Kadri, Köprülü-zade Mehmed, Refik Halid) ve yeni yetişen gençlerin de katılması ile kadrosunu ve tesirlerini hızla genişletti. Süleyman Nazif, Cenab Şahabeddin ve Ali Kemal' in şiddetle devam eden muhalefetlerine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti' nin ilanından önce, konuşma dili edebi dilin yerini tamamıyla almış, bu gayeye ulaşmak için Tanzimat' tan beri süren çabalar sonuçlanmış gibidir.
Genç Kalemler'de Milli Edebiyat, Millî Roman ve Hikaye, Milliyetçilik, Sebk-i Hindi ve Yerlileşme Eğilimi, Fecr-i Ati Edebî Topluluğu Beyannamesî, TÜrkİye'de Edebİ Akimlar(hİsarcilar), Hisarcılar Akımı, Türk edebiyatında roman, Eleştiri, Ödev
Milli Edebiyat dönemi öykü ve romancılarının sanat anlayışları ve dünya görüşleri farklı olmasına rağmen birleştikleri ortak nokta halka doğru eğilmekti.Buradan da hareketle dönemdeki roma ve hikayeler herşeyden önce sade bir dil ve memleket edebiyatı ülküsünün yarattığı coşkuyla yazılmıştır.Bu dönem edebiyat ortamında ortaya çıkan “Memleket Edebiyatı”, şiir alanında olduğu kadar roman ve hikaye alanında da büyük yankı uyandırmıştır.Roman ve hikayelerde işlenen konularla her kesimden halka hitab edilmiştir.Halka ulaşmada Cumhuriyet döneminde devletin katkısını da unutmamak gerekir.Nabizade Nazım’dan (Karabibik - 1890) ve Ebubekir Hazım’dan (Küçük Paşa - 1910) sonra Refik Halit sürgün edildiği Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik’teki gözlemlerinden yararlanarak yazdığı hikayelerini “Memleket Hikayeleri” adıyla kitaplaştırdı.Dönemin diğer bir önemli yazarı olan Ömer Seyfettin yaşadığı dönemin akımlarını (Ashabıkehfimiz, Hürriyet Bayrakları), Balkan Savaşı’nın acılarını (Bomba, Beyaz Lale), tarihi kişi ve olayları (Topuz, Pembe İncili Kaftan, Forsa), Halk menkıbelerini ve yanlış inançları (Yüz Akı, Perili Köşk), veya toplumun aksayan yanlarını, töreleri (Rüşvet, Kesik Bıyık) ya çarpıcı gözlemler yaparak ya da mizahi bir tarzda yansıttı.Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu (1922) romanı Kurtuluş Savaşının yaşandığı dönemde verdiği ulusal mesajla genç ruhlara idealizmi aşıladı. Çalıkuşu ile Anadolu gerçek yaşantı ve gözlemler eşliğinde roman dünyasına girmiş oluyordu. Halide Edip Adıvar, bu dönemde özellikle Turancılık düşüncesini (Yeni Turan - 1913), Kurtuluş Savaşının acı dolu yıllarını (Ateşten Gömlek - 1922, Dağa Çıkan Kurt - 1922) roman ve hikayelerinde konu olarak işledi.Yakup Kadri Karaosmanoğlu ise eserlerinde Tanzimat döneminden Birinci Dünya Savaşı’na kadar yetişen üç kuşak arasındaki anlayış farklılığını ele aldı (Kiralık Konak - 1922).Milli Edebiyat döneminde yazarların öykü ve romanları gözleme dayandığı için gerçekçilik (Ömer Seyfettin, Memduh Şevket, Yakup Kadri) ve doğalcılık (Bekir Fahri, Selahattin Enis, F.Celalettin, Osman Celal) akımının ilkelerini benimsemişlerdir. Milli Edebiyat Dönemi’nde yazarlık yaşamına başlayan Selahattin Enis, F.Celalettin,Osman Cemal Kaygılı, Peyami Safa, Memduh Şevket Esendal, Sermet Muhtar Alus, Mahmut Yesari özellikle Cumhuriyet döneminde üne kavuştular.TiyatroMilli Edebiyat döneminde tiyatro alanında çalışmalar, roman ve öykü kadar başarılı olamamıştır.Bununla birlikte belli bir canlanma da görülmüştür.Bu dönemde özel tiyatroların yanı sıra resmi tiyatrolarının kurulması içinde birtakım girişimler olmuştur.İstanbul Belediye Başkanı Cemil (Topuzlu) Paşa İstanbul’un kültür yaşamına renk ve canlılık getirecek olan bir konservatuar kurulması düşüncesini Belediye Meclisi’ne kabul ettirdi. Bu gelişme üzerine Paris’teki Odeon Tiyatrosu müdürü Andre Antoine’i İstanbul’a çağırdı.Darülbedayi-i Osmani adıyla bir sa- nat kurumu oluşturuldu.Darülbedayi önce iki bölüm halinde açıldı: Bunların ilki Tiyatro Bölümü diğeri ise Müzik Bölümü idi.Darülbedayi’de ilk olarak Hüseyin Suat’ın Emile Fabre’den uyarladığı Çürük Temel (La Maison d’Argile) adlı oyun sahnelendi (Ocak 1916).Bunu Halit Fahri’nin Baykuş adlı oyunu izledi (Mart 1917).Daha çok hafif güldürü, vodvil, manzum dramlar türünde oyunlar düzenleyen Darülbedayi Birinci Dünya Savaşının yarattığı güçlükler, iç çatışmalar ve bölünmeler yüzünden çalışmalarını aralıklı olarak sürdürdü.Daha sonra ise Şehir Tiyatrosu adını almıştır.Darülbedayi’nin kuruluş amacında yerli oyunların yazılmasını özendirme ve oynama amacı vardı.Milli Edebiyat Dönemi yazarlarının bir bölümü Darülbedayi ye ve özel tiyatrolara oyun yetiştirmek için birçok denemeler yaptılar ama bu oyunlar, özellikle dil ve anlatımı Milli Edebiyat ilkelerine uygun olmasına rağmen tiyatro sanatı ilkeleri açısından oldukça zayıftı. Milli Edebiyat Dönemi tiyatro yazarlığı konusunda Muhasipzade Celal, Reşat Nuri Güntekin ve İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci belli bir başarı düzeyine ulaşmış yazarlandandır. Edebiyat Tarihi ve EleştiriTürk Edebiyatı’nın Batılı yöntemle ve gerçekçi bir anlayışla inceleme konusu yapılması Milli Edebiyat Dönemi’nde gerçekleşmiştir.O güne kadarki incelemeler genellikle şuara tezkireleri anlayışının belirgin örnekleri olarak görülüyordu ve Tanzimat ile Servet-i Fünun dönemlerindeki kimi incelemelerde Türk Edebiyatına toptan bir gözle bakmaktan uzaktı.İlk kez Köprülüzade Mehmet Fuat edebiyat tarihi ve eleştiri konusunda uyulacak ilkeleri ve yöntemleri saptayarak Türk Edebiyatı’nın destanlar çağından günümüze kadar olan gelişmesini kültür değişmelerinin belirleyici ölçütlerini gözeterek ortaya koydu.Ali Canip, Mithat Cemal, İbrahim Alaeddin gibi yazarlarda edebiyat tarihi ve monografi türündeki çalışmalarıyla daha çok eğitim kurumlarının gereksinimlerine yanıt vermeye çalıştılar.
Genç Kalemler'de Milli Edebiyat
Genç Kalemler'de Millî Edebiyat
Diğer iki ideoloji yani Osmanlıcılık ve İslamcılık gibi, milliyetçilik de, er-geç, edebiyatta tesirini göstereceği tabii idi. Gerçekten, 1911 yılı Nisan' ında Selanikte çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergisi ile, milliyetçilik cereyanı edebiyetta da başlamış oldu. Ömer Seyfettin, Akil Koyuncu, Rasim Haşmet ve daha önce Fecr-i Ati Encümeni' nde bulunan Ali Canib gibi gençlerin çıkardıkları bu dergi, "Milli Edebiyat" deyimini ilk defa ortaya atarak, böyle bir edebiyat yaratma görevinide üzerine alır. Milli bir edebiyat yaratmak için, edebi dilin millileştirlmesinden başlayarak, "Yeni Lisan davasını ortaya atar. Genç Kalemler, ilk sayısından son sayısına kadar başmakalelerini temel hedefi "yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak " ve böylece "yazı dili ve konuşma dili ikiliğini ortadan kaldırmak" olan "Yeni Lisan" meselesine ayrıldığı gibi, zaman zaman diğer sütunlarını dabu konu etrafındaki münakaşalara ayırmış, meseleyi tam bir ciddiyet ve ısrarla yürütmeye çalışmıştır.
Edebiyat dilinin o zamana kadar tamamıyle Arapça ve Acemcenin hakimiyeti altında "yapma bir dil" olduğuna inanan gençler, Edebiyat- Cedide ve Fecr-i Ati üyelerini "dillerinin yabancılığından dolayı" şiddetle tenkit etmişler ve daha geniş halk kitlelerine hitab etmek imkanını sağlayacağı vee böylece medeni kalkınmaya da yardım edeceği için sadece edebi değil, aynı zamanda sosyal bir dava saydıkları "Yeni Lisan" davasının gerçekleştirilmesini şu işlemlere bağlamışlardır:
1 - Arapça ve Farsça gramer kaidelerinin kullanılmaması ve bu kaidelerle yapılan tamlamaların - bazı istisnalarla - kaldırılması,
2 - Arapça kelimelerin gramerce, asllarına göre değil, Türkçedeki kullanışlarına göre değerlendirilmesi,
3 - Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçede söylendikleri gibi yazılmaları,
4 - Bütün Arapça ve Farsça kelimelerin kullanılmasına devam edilmesi,
5 - Diğer Türk lehçelerinden kelime alınmaması,
6 - Konuşmada İstanbul şivesinin esas tutulması.Yeni lisan hakkındaki düşüncelerini böylece belirten gençler, Tanzimat devrine kadar İran' ın ondan sonra Fransa' nın taklitçisi saydıkları Türk edebiyatının, artık "taklit safhasından çıkarak yaratma safhasına geçmesini" ve bunun içinde "Türk halkının hayatına yönelmesini" istiyorlardı. Ancak, bu yöneliş isteği roman, hikaye ve tiyetro ile ilgilidir. Bu türler, konularını ve kişilerini yarli hayattan almalıdırlar. Fakat tamamıyle "vicdani bir keyfiyet" olan şiir için böyle bir kayıda lüzum yoktur. Şiire tanıdıkları bu imtiyaz, onları, sanat anlayışında ikiliğe düşürmüş ve Edebiyat-ı Cedide ile Fecr-i Ati' nin ferdiyetçi sanat anlayışından tamamıyla ayrılmamıştır.Buna rağmen, Genç Kalemler' in edebiyat ve edebi dil anlayışları Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati mensublarınca büyük bir tepki ile karşılandı. Mehmed Rauf Hüseyin Cahid, Halid Ziya, Cenab Şahabeddin, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Köprülü-zade Mehmed Fuad tarafından yapılan itirazlar, daha çok, "Yeni Lisan' ın bir edebiyat dili olmayıp ancak bilim dili olabileceği", sanat eserlerinin milletlerarası olması sebebi ile edebiyatın da milli olamayacağı ve Genç Kalemler'ce açıklanan Milli Edebiyat anlayışının "ırki bir karakter taşıdığı" noktalarında toplanıyordu.Bir yıldan fazla süren bu karşılıklı çekişmeler sırasında, Fecr-i Ati' den Hamdullah Subhi ile Celal Sahir de Yeni Lisan hareketini kabul ettiklerini bildirdiler. Genç Kalemler; bir yandan da, - düşüncelerini bizzat uygulamak maksadı ile - Yeni Lisan' da yazdıklarıyazıları yayımlıyor, aynı safhada, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şairlerinden birinin bir şiiri ile Yeni Lisan' la yazılmış bir şiiri yan yana koyarak okuyuculara karşılaştırma imkanı da sağlamaya çalışıyorlardı. Bu yazılar arasında onların Milli Edebiyat anlayışına en uygun örnekler, Ömer Seyfettin' in hikayeleri ile Ziya Gökalp' in Demirtaş ve Gökalp imzaları ile yayımladığı bazı şiirleridir.Balkan Harbi yüzünden dergi 1912 Eylül' ünde kapandıktan sonra, yazarlarının büyük bir kısmı İstanbul' a göçerek yazılarını Türk Yurdu' nda ve diğer bazı dergilerde yayımlamaya devam ettiler. Milli Edebiyat Hareketi, yeni yazarların ve hatta kendisine önce muhalif olanların (Yakub Kadri, Köprülü-zade Mehmed, Refik Halid) ve yeni yetişen gençlerin de katılması ile kadrosunu ve tesirlerini hızla genişletti. Süleyman Nazif, Cenab Şahabeddin ve Ali Kemal' in şiddetle devam eden muhalefetlerine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti' nin ilanından önce, konuşma dili edebi dilin yerini tamamıyla almış, bu gayeye ulaşmak için Tanzimat' tan beri süren çabalar sonuçlanmış gibidir.
Genç Kalemler'de Milli Edebiyat, Millî Roman ve Hikaye, Milliyetçilik, Sebk-i Hindi ve Yerlileşme Eğilimi, Fecr-i Ati Edebî Topluluğu Beyannamesî, TÜrkİye'de Edebİ Akimlar(hİsarcilar), Hisarcılar Akımı, Türk edebiyatında roman, Eleştiri, Ödev





