MEHMET EMİN AGA'NIN HAYATI

Babası da müftü olan Mehmet Emin,1932 yılında İskeçe’nin Şahin köyünde dünyaya geldi.Önce köyünde daha sonra İskeçe medresesinde tahsil gördü.Bilgiye susamış bir genç olan Mehmet,kendini hem dini hem dünyevi konularda çok iyi hazırlıyor.Kısa sürede Arapça,Yunanca ve Bulgarca öğrenmeyi başarıyor.Onun değişik ırklara,milletlere karşı hoşgörülü tavrı daha o yıllarda dikkatlerden kaçmıyor.


Babası da müftü olan Mehmet Emin,1932 yılında İskeçe’nin Şahin köyünde dünyaya geldi.Önce köyünde daha sonra İskeçe medresesinde tahsil gördü.Bilgiye susamış bir genç olan Mehmet,kendini hem dini hem dünyevi konularda çok iyi hazırlıyor.Kısa sürede Arapça,Yunanca ve Bulgarca öğrenmeyi başarıyor.Onun değişik ırklara,milletlere karşı hoşgörülü tavrı daha o yıllarda dikkatlerden kaçmıyor.
Uzun yıllar doğduğu Şahin köyünde ifa etmiş olduğu hocalığı döneminde haklı olarak hemşerilerinin gönlünde taht kuruyor.Ve Rodop insanının yaşamında ayrıca bir manevi rutbe olan”Aga”lığı da burada haketmiş oluyor. Bu öyle bir rutbe ki,bir yandan ona şan ve şeref getirirken,öte yandan kendisine karşı haksızlıkların,işkencelerin yolunu da açmış olacaktı...
Hem de bu haksızlıklar,işkenceler günümüzde,herkesin gözü önünde dünya insanlarının medeniyetin beşiği olarak bildikleri Yunanistan’ın yöneticileri tarafından gerçekleştirilecekti!
1990’ın Ağustosunda Mehmet Emin Aga,120 cami cemaati tarafından İskeçe müftüsü seçiliyor.Bu seçime rıza göstermeyen Yunan yetkilileri,bu mevkiye,evetçi,kendilerinin bir sözünü iki etmeyen bir piyon getirmek istiyorlar.Zorbalıkla halkın seçmiş olduğu İskeçe müftüsünü camiden uzaklaştırmak istiyorlar.Mehmet Emin Aga,bu çatışmalarda ağır yara alıyor.Canları pahasına onu koruma mücadelesi veren mücahitler de yaralanıyorlar...
Bu kanlı tarihi takipeden aylar ve yıllarda Mehmet Emin Aga’yı sürekli,Türklük ve Müslümanlık davalarının en ateşli noktalarında görüyoruz.O,ne pahasına olursa olsun Türklüğünden ve Müslümanlığından bir milimetre taviz vermiyor.Ve Batı Trakya halkını da bu ruhta yetiştiriyor.Hapisler,cezalar,işkence ve baskılar onu asla yıldırmıyor!
Ancak yaşamının her merhalesinde Yunanlıların hedef tahtası haline gelen bu Batı Trakya büyüğümüz,bundan bir yıl önce aramızdan ayrılmıştı.
Çiçekler içindeki cami avlusunun bir köşesinde kendisi adına okunan mevlüt namelerini dinlerken aklımdan onun,merhum İskeçe müftüsünün yaşamöyküsünü geçiriyorum.Ve bir de değişik düşünceler adeta birbirlerine kılıç çekmiş durumdalar.”İnsan kişiliğini yitirmemek için ne yapmalı?İnsan,dünyada bir kimlikle,bir kişilikle varlığını sürdürmüyor mu?Bir çıkar uğruna,bir mevki uğruna,para pul uğruna bu kişiliğinden,bu kimliğinden kendini soyutlayabilir mi?
Benim doğduğum yerler buradan pek uzakta sayılmaz.Hatta yürüyerek alınacak bir mesfede.Ben kendi kişiliğimi,kendi kimliğimi düşünüyorum.Benim kimliğim,kişiliğim Bulgaristan Türküğünün kimliği,kişiliği değil mi?
Bulgaristan’ın iktidar mensupları da değişik zamanlarda benim kişiliğimi,kimliğimi ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yapmadılar mı? El altından hala bu niyetlerini sürdürmüyorlar mı?
Her ne pahasına olursa olsun bizim haklarımızı koruyacak birilerinin olmasını isterdim. Merhum İskeçe müftüsü Mehmet Emin Aga gibi ben de bir,agam,olmasını ne kadar isterdim!
Ya,benim agalarım nerede? Bizim agalarımız neredeler?!