| Yazar | Mesaj #23143 04-04-2011 20:36 GMT+2 saat | |||||||
|
| Tecrübe Puanı.: 96% |
Ruh Hali: Neþeli
|
| Mesaj 4213 |
| Şehir: istanbul |
Ülke: ![]() |
| Meslek: gecelerin adamı :)) |
| Yaş: 37 |
Temelde konu ya da davranış kazandırmaktan çok çağdaş eğitim sistemlerinin ve yapılandırmacı yaklaşımın öngördüğü üst düzey düşünme becerileri, değer ve tutum kazandırmayı hedeflediği ifade edilen ilköğretim programının vizyonu “Atatürk ilkeleri ve inkılâplarını benimsemiş, temel demokratik değerlerle donanmış, bireysel farklılıkları ne olursa olsun, araştırma, sorgulama, eleştirel düşünme, problem çözme karar verme becerileri gelişmiş; yaşam boyu öğrenen ve insan haklarına saygılı, mutlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yetiştirmek” olarak belirtilmiştir. Bu vizyonla hazırlanan programın benimsenen anlayıştan kaynaklanan bazı güçlükleri ve aşılması gereken sorunlar söz konusudur.
Kitaplarda yazılı bilgileri olduğu gibi kabul ettiğimiz, öğrenilmesi gerekenlerin sınırlarını çizdiğimiz zamanlarda eğitim çok daha az karmaşık ve kolaydı. Bugün sınırların çizilemediği bir bilgi denizi ve doğruluk değeri sürekli tartışılan ve değişen bilgi yığınıyla karşı karşıya olan eğitim sisteminin önemli bir başka zorluğu da öğrenmeye ve zekâya ilişkin kabullerin değişmesidir. Mekanik bir şekilde tanımlanabilen öğrenmenin çok karmaşık ve bireye özgü özellikler taşıdığına ilişkin yeni bakış açısı büyük oranda tek parçalı zekâ anlayışının reddedilmesine dayanmaktadır.
Geleneksel sınıflarda eğitim tekrar ve ezbere dayalıyıdı. Bundan daha fazlasını öğrenmeye gerek yoktu. Öğrenme yeterince ve güçlü şekilde tekrarlanan davranışsal uyaranlar sonucu üretilip, resmi sınavlarla değerlendirilip, onaylanmaktaydı. Buna karşılık sistemin organizasyonu ve yönetimi otoriterdi. Eğer öğrenci başarılı olamamışsa, bu sistemin değil; öğrencinin hatasıydı. Sınav günü odaklı bu sistem bireye üst düzey düşünme becerilerini kazandırmaktan uzak, birbirinin aynısı özelliklere sahip bireyler yetiştirmeyi ve tasarlanan geleceğe bireyleri hazırlamayı hedeflemekteydi. Büyükler tarafından tasarlanan bu gelecek, çocukların ilgi ve ihtiyaçlarını, beklentileri karşılamaktan çok uzak kalabiliyordu.
Günümüzde öğrenmeye ve zekâya ilişkin bakış açılarındaki değişim, eğitim sistemlerinin yeni bir yol izlemelerini zorunlu kılmıştır. Ancak yeni anlayışla hazırlanacak eğitim programlarının karşı karşıya bulunduğu iki önemli güçlük söz konusudur. Öğrenme bireyin özelliklerine göre şekillenecekse everensel bilgi tanımlaması sorunu doğacaktır. Yeni anlayışla düzenlene eğitim sistemlerinde kazandırılacak özelliklerin ulusal mı yerel mi olacağı ikilemi, aşılması gereken önemli bir sorundur. Ayrıca kazandırılacak bilginin sınırlarının belirlenememesi tartışılan bir diğer ikilemdir.
Öğrenci merkezli programlarda öğrencilerin yakın çevresi, yaşadıkları ve günlük yaşamda yaşaya geldiği durumlar esas alındığından, yurdun her yerinde aynen uygulanacak bir programın hazırlanması imkânsız duruma gelmektedir. Bütün öğrenciler için benzer standartlar ve benzer bilgilerin belirlenmesi, öğrenci merkezli yeni anlayışın ruhuyla çelişmektedir. Bireysel özelliklerdeki farklılığı geliştirmeyi ve sürdürmeyi hedefleyecek bu anlayış bireyselleşmeye önemli oranda katkı sağlayacaktır. Buradaki temel ikilem, bu bireyselleşmeye destek verecek ulusal bir çerçevenin oluşturulmasındaki güçlüktür. Dünyada benzer sorunlar yaşayan ülkeler, kendi şartları içinde çözümler üreterek sorunun üstesinden gelmeye çalışmaktadırlar. Türkiye için de benzer sorunların yeni program anlayışıyla ortaya çıkacağı söylenebilir. Türkiye coğrafi olarak çok büyük bir ülke olması yanında, yaşam koşulları açısından da çok önemli farklılıklar içermektedir. Bireyin yaşantıları ve ön bilgilerini temel alan bir anlayışın Türkiye için önemli güçlükleri söz konusudur.
Tartışmalar, bu kadar farklı yapıya sahip ülke genelinde birtakım standartların nasıl oluşturulabileceği üzerinde odaklanmaktadır. Bunun için okulların ve öğretmenlerin hedeflemesi gereken öğrencilerin kendi yaşamaları içinde temel, ortak becerileri kazanabilecekleri birtakım düzenlemelere yer vermesi gerekliliğidir. Bilgilerin ortak olmasından çok, yeterliliklerin ortak olması daha büyük önem taşımaktadır. Örneğin Trabzon ilinin harita üzerindeki yerini her öğrencinin bilmesi çok gerekli değildir. Bunun yerine harita bilgilerini kullanarak Türkiye’de herhangi bir ili bulabilme becerisi çok daha büyük öneme sahiptir. Yeni ilköğretim programında bu bağlamda ele alınacak beceriler şöyle sıralanmaktadır;
1. Eleştirel düşünme
2. Yaratıcı düşünme
3. Araştırma
4. İletişim
5. Problem çözme
6. Bilgi teknolojilerini kullanma
7. Girişimcilik
8. Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma
9. Karar verme
10. Kaynakları etkili kullanma
11. Güvenlik ve korunmayı sağlama
12. Öz yönetim
13. Bilimin temel kavramlarını tanıma
14. Temalarla ilgili temel kavramları tanıma
İlköğretim Program’ı ile öğrencilerin aşağıdaki kişisel nitelikleri ve değerleri geliştirmelerine yardımcı olunması hedeflenmektedir:
1. Öz saygı
2. Öz güven
3. Toplumsallık
4. Sabır
5. Hoşgörü
6. Sevgi
7. Saygı
8. Barış
9. Yardımseverlik
10. Doğruluk
11. Dürüstlük
12. Adalet
13. Yeniliğe açıklık
14. Vatanseverlik
15. Kültürel değerleri koruma ve geliştirme
Programın hedeflediği bu ortak beceriler, değerler, tutumlar detaylı olarak incelenmeli, öğrenci başarıları ve yetkinlikleri de bu ölçütler çerçevesinde ele alınmalıdır. Derslerin kapsamında yapılan etkinliklerin temel amacı, bu becerilerden bir veya birkaçını kazandırmak olmalıdır. Örneğin fen bilgisi dersi kapsamında çocukların büyüme ve gelişme dönemlerine ilişkin bir araştırma konusu verildiğinde tek amaç öğrencilerin bu konuyla ilgili bilgileri öğrenmeleri olmamalıdır. Burada asıl amaç, araştırma becerisinin kazanılması ve kalıcılığının artırılması olmalıdır.
Bilginin Sınıflandırılması
Yeni program anlayışının önemli güçlüklerinden biri de bilgi alanlarının sınıflanmasıyla ilgilidir. Aşırı uzmanlaşmaya dayalı olarak oluşturulan bilgi sınıflaması yaşamdan kopuk bir hale gelmiştir. Çünkü yaşamda bilgiler iç içedir ve yaşamda bunlar ayrı ayrı kullanılmaz. Yaşam bu bilgileri bir arada harmanlamış şekilde bireye sunar. Bilgiler arasındaki bu bağlantıları ve ilişkileri yakalayamayan, belirli konuda uzmanlaşmış birey bu durum karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle aşırı uzmanlaşmaya dayalı eski bilgi sınıflamalarının da yeniden sorgulanmaya ihtiyacı vardır.
Bazı ülkeler bu soruna çözüm bulmak için dersleri tamamen değiştirmiş, yeni dersler oluşturmuşlardır. Bilim alanlarının ders olarak okutulduğu sistemler buna daha çok ihtiyaç duymuştur. Yeni program reformu ile Türkiye’de bu konuda çok radikal değişliklere yapılmamış olmasının nedeni, önceki program anlayışında bu durumun bir ölçüde şekilsel olarak sağlanmış olmasıyla ilgili olduğu söylenebilir. Fen bilgisi, sosyal bilgiler, hayat bilgisi derslerinin disiplinler arası anlayışa göre düzenlenen dersler olması bu amaca hizmet etmiştir. Ancak ders adlarına rağmen içerik tamamen alandaki disiplinlere göre oluşturulmuş ve bu konuda yeni düzenlemeleri zorunlu kılmıştır. Derslerin içerikleri farklılaşmış, yaşamla daha iç içe bir anlayış geliştirilmiştir. Yoğun bilgi aktarımı yerine yaşamda kullanımı olan temalara vurgu yapılmıştır. Tematik anlayış programın bu güçlüğü aşmak için önemle vurguladığı bir özelliktir.
Programda yer alan temalar yaşamda öğrencilerin karşılaşacağı durumları içermektedir. Burada esas olan öğrencilerin bu tema çerçevesinde neler yaşadıkları, ne tür problemlerle karşılaştıkları ve bunu aşmak için hangi bilgi, beceri ve tutumlara sahip olmaları gerektiğinin belirlenmesidir. Okulların ve öğretmenlerin dikkat etmeleri gereken bir diğer husus, öğrencilere temalar çerçevesinde bilgi aktarımı veya bu temayla ilgili bütün bilgileri öğrencilere aktarmak yerine, bu tema çerçevesinde öğrencilerin yakın çevrelerinden başlayarak neler yaşayabileceklerinin belirlenmesi ve yaşamda karşılaşabilecekleri bu durumları çözümlemeleri için gerekli bilgi, beceri ve tutumların kazandırılması gerekliliğidir.
Programda gerçekleştirilen önemli bir diğer değişiklik ders içi ilişkiler, diğer derslerle ilişkiler ve ara disiplinlerin belirlenmesidir. Bu kavramlara yapılan aşırı vurgu, bilginin doğal bağlamı içinde öğrenilmesini sağlama amaçlıdır. Program, bu yapılarla bilgiler arasındaki ilişkilerin oluşturulması amaçlı bir düzenleme olup bilginin anlamlı öğrenilmesine destek sağlayacaktır. İlköğretim programı kapsamında yer verilen ara disiplinler şöyle sıralanmıştır;
1. Afet Eğitimi ve Güvenli Yaşam
2. Girişimcilik
3. İnsan Hakları ve Vatandaşlık
4. Özel Eğitim
5. Rehberlik ve Psikolojik Danışma
6. Sağlık Kültürü
Kitaplarda yazılı bilgileri olduğu gibi kabul ettiğimiz, öğrenilmesi gerekenlerin sınırlarını çizdiğimiz zamanlarda eğitim çok daha az karmaşık ve kolaydı. Bugün sınırların çizilemediği bir bilgi denizi ve doğruluk değeri sürekli tartışılan ve değişen bilgi yığınıyla karşı karşıya olan eğitim sisteminin önemli bir başka zorluğu da öğrenmeye ve zekâya ilişkin kabullerin değişmesidir. Mekanik bir şekilde tanımlanabilen öğrenmenin çok karmaşık ve bireye özgü özellikler taşıdığına ilişkin yeni bakış açısı büyük oranda tek parçalı zekâ anlayışının reddedilmesine dayanmaktadır.
Geleneksel sınıflarda eğitim tekrar ve ezbere dayalıyıdı. Bundan daha fazlasını öğrenmeye gerek yoktu. Öğrenme yeterince ve güçlü şekilde tekrarlanan davranışsal uyaranlar sonucu üretilip, resmi sınavlarla değerlendirilip, onaylanmaktaydı. Buna karşılık sistemin organizasyonu ve yönetimi otoriterdi. Eğer öğrenci başarılı olamamışsa, bu sistemin değil; öğrencinin hatasıydı. Sınav günü odaklı bu sistem bireye üst düzey düşünme becerilerini kazandırmaktan uzak, birbirinin aynısı özelliklere sahip bireyler yetiştirmeyi ve tasarlanan geleceğe bireyleri hazırlamayı hedeflemekteydi. Büyükler tarafından tasarlanan bu gelecek, çocukların ilgi ve ihtiyaçlarını, beklentileri karşılamaktan çok uzak kalabiliyordu.
Günümüzde öğrenmeye ve zekâya ilişkin bakış açılarındaki değişim, eğitim sistemlerinin yeni bir yol izlemelerini zorunlu kılmıştır. Ancak yeni anlayışla hazırlanacak eğitim programlarının karşı karşıya bulunduğu iki önemli güçlük söz konusudur. Öğrenme bireyin özelliklerine göre şekillenecekse everensel bilgi tanımlaması sorunu doğacaktır. Yeni anlayışla düzenlene eğitim sistemlerinde kazandırılacak özelliklerin ulusal mı yerel mi olacağı ikilemi, aşılması gereken önemli bir sorundur. Ayrıca kazandırılacak bilginin sınırlarının belirlenememesi tartışılan bir diğer ikilemdir.
Öğrenci merkezli programlarda öğrencilerin yakın çevresi, yaşadıkları ve günlük yaşamda yaşaya geldiği durumlar esas alındığından, yurdun her yerinde aynen uygulanacak bir programın hazırlanması imkânsız duruma gelmektedir. Bütün öğrenciler için benzer standartlar ve benzer bilgilerin belirlenmesi, öğrenci merkezli yeni anlayışın ruhuyla çelişmektedir. Bireysel özelliklerdeki farklılığı geliştirmeyi ve sürdürmeyi hedefleyecek bu anlayış bireyselleşmeye önemli oranda katkı sağlayacaktır. Buradaki temel ikilem, bu bireyselleşmeye destek verecek ulusal bir çerçevenin oluşturulmasındaki güçlüktür. Dünyada benzer sorunlar yaşayan ülkeler, kendi şartları içinde çözümler üreterek sorunun üstesinden gelmeye çalışmaktadırlar. Türkiye için de benzer sorunların yeni program anlayışıyla ortaya çıkacağı söylenebilir. Türkiye coğrafi olarak çok büyük bir ülke olması yanında, yaşam koşulları açısından da çok önemli farklılıklar içermektedir. Bireyin yaşantıları ve ön bilgilerini temel alan bir anlayışın Türkiye için önemli güçlükleri söz konusudur.
Tartışmalar, bu kadar farklı yapıya sahip ülke genelinde birtakım standartların nasıl oluşturulabileceği üzerinde odaklanmaktadır. Bunun için okulların ve öğretmenlerin hedeflemesi gereken öğrencilerin kendi yaşamaları içinde temel, ortak becerileri kazanabilecekleri birtakım düzenlemelere yer vermesi gerekliliğidir. Bilgilerin ortak olmasından çok, yeterliliklerin ortak olması daha büyük önem taşımaktadır. Örneğin Trabzon ilinin harita üzerindeki yerini her öğrencinin bilmesi çok gerekli değildir. Bunun yerine harita bilgilerini kullanarak Türkiye’de herhangi bir ili bulabilme becerisi çok daha büyük öneme sahiptir. Yeni ilköğretim programında bu bağlamda ele alınacak beceriler şöyle sıralanmaktadır;
1. Eleştirel düşünme
2. Yaratıcı düşünme
3. Araştırma
4. İletişim
5. Problem çözme
6. Bilgi teknolojilerini kullanma
7. Girişimcilik
8. Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma
9. Karar verme
10. Kaynakları etkili kullanma
11. Güvenlik ve korunmayı sağlama
12. Öz yönetim
13. Bilimin temel kavramlarını tanıma
14. Temalarla ilgili temel kavramları tanıma
İlköğretim Program’ı ile öğrencilerin aşağıdaki kişisel nitelikleri ve değerleri geliştirmelerine yardımcı olunması hedeflenmektedir:
1. Öz saygı
2. Öz güven
3. Toplumsallık
4. Sabır
5. Hoşgörü
6. Sevgi
7. Saygı
8. Barış
9. Yardımseverlik
10. Doğruluk
11. Dürüstlük
12. Adalet
13. Yeniliğe açıklık
14. Vatanseverlik
15. Kültürel değerleri koruma ve geliştirme
Programın hedeflediği bu ortak beceriler, değerler, tutumlar detaylı olarak incelenmeli, öğrenci başarıları ve yetkinlikleri de bu ölçütler çerçevesinde ele alınmalıdır. Derslerin kapsamında yapılan etkinliklerin temel amacı, bu becerilerden bir veya birkaçını kazandırmak olmalıdır. Örneğin fen bilgisi dersi kapsamında çocukların büyüme ve gelişme dönemlerine ilişkin bir araştırma konusu verildiğinde tek amaç öğrencilerin bu konuyla ilgili bilgileri öğrenmeleri olmamalıdır. Burada asıl amaç, araştırma becerisinin kazanılması ve kalıcılığının artırılması olmalıdır.
Bilginin Sınıflandırılması
Yeni program anlayışının önemli güçlüklerinden biri de bilgi alanlarının sınıflanmasıyla ilgilidir. Aşırı uzmanlaşmaya dayalı olarak oluşturulan bilgi sınıflaması yaşamdan kopuk bir hale gelmiştir. Çünkü yaşamda bilgiler iç içedir ve yaşamda bunlar ayrı ayrı kullanılmaz. Yaşam bu bilgileri bir arada harmanlamış şekilde bireye sunar. Bilgiler arasındaki bu bağlantıları ve ilişkileri yakalayamayan, belirli konuda uzmanlaşmış birey bu durum karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle aşırı uzmanlaşmaya dayalı eski bilgi sınıflamalarının da yeniden sorgulanmaya ihtiyacı vardır.
Bazı ülkeler bu soruna çözüm bulmak için dersleri tamamen değiştirmiş, yeni dersler oluşturmuşlardır. Bilim alanlarının ders olarak okutulduğu sistemler buna daha çok ihtiyaç duymuştur. Yeni program reformu ile Türkiye’de bu konuda çok radikal değişliklere yapılmamış olmasının nedeni, önceki program anlayışında bu durumun bir ölçüde şekilsel olarak sağlanmış olmasıyla ilgili olduğu söylenebilir. Fen bilgisi, sosyal bilgiler, hayat bilgisi derslerinin disiplinler arası anlayışa göre düzenlenen dersler olması bu amaca hizmet etmiştir. Ancak ders adlarına rağmen içerik tamamen alandaki disiplinlere göre oluşturulmuş ve bu konuda yeni düzenlemeleri zorunlu kılmıştır. Derslerin içerikleri farklılaşmış, yaşamla daha iç içe bir anlayış geliştirilmiştir. Yoğun bilgi aktarımı yerine yaşamda kullanımı olan temalara vurgu yapılmıştır. Tematik anlayış programın bu güçlüğü aşmak için önemle vurguladığı bir özelliktir.
Programda yer alan temalar yaşamda öğrencilerin karşılaşacağı durumları içermektedir. Burada esas olan öğrencilerin bu tema çerçevesinde neler yaşadıkları, ne tür problemlerle karşılaştıkları ve bunu aşmak için hangi bilgi, beceri ve tutumlara sahip olmaları gerektiğinin belirlenmesidir. Okulların ve öğretmenlerin dikkat etmeleri gereken bir diğer husus, öğrencilere temalar çerçevesinde bilgi aktarımı veya bu temayla ilgili bütün bilgileri öğrencilere aktarmak yerine, bu tema çerçevesinde öğrencilerin yakın çevrelerinden başlayarak neler yaşayabileceklerinin belirlenmesi ve yaşamda karşılaşabilecekleri bu durumları çözümlemeleri için gerekli bilgi, beceri ve tutumların kazandırılması gerekliliğidir.
Programda gerçekleştirilen önemli bir diğer değişiklik ders içi ilişkiler, diğer derslerle ilişkiler ve ara disiplinlerin belirlenmesidir. Bu kavramlara yapılan aşırı vurgu, bilginin doğal bağlamı içinde öğrenilmesini sağlama amaçlıdır. Program, bu yapılarla bilgiler arasındaki ilişkilerin oluşturulması amaçlı bir düzenleme olup bilginin anlamlı öğrenilmesine destek sağlayacaktır. İlköğretim programı kapsamında yer verilen ara disiplinler şöyle sıralanmıştır;
1. Afet Eğitimi ve Güvenli Yaşam
2. Girişimcilik
3. İnsan Hakları ve Vatandaşlık
4. Özel Eğitim
5. Rehberlik ve Psikolojik Danışma
6. Sağlık Kültürü





