[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #22829  18-02-2011 22:23 GMT+2 saat  

Can


Admin


Tecrübe Puanı.: 100%
Ruh Hali: Neutral
Mesaj 5381
Şehir: Huzuristan
Ülke:
Meslek: Webmaster
Yaş: 33
Facebook'ta Paylaş
Roman İnceleme Planı, Örneği

Romanın Kısa Tanıtımı
Yaban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ nun en tanınmış romanıdır.Romanda, Ahmet Celal adındaki bir karakterin bir köyde yaşadıklarından ve yaşadıkları sonucunda Türk köylüsü hakkında edindiği izlenimlerden bahsedilir.Roman bir anı kitabından yola çıkılarak ve bu kitaptan alıntılar yapılarak yazılmıştır.Romanda, Milli Mücadele Dönemi’nde köylü ile aydın arasındaki kopukluk ve fark anlatılır.
Kitap Hakkında Bilgiler
Yazar adı: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Kitap adı: Yaban
Yayınevi:İletişim Yayınları
Yayımlandığı il:İstanbul
Baskı numarası: Otuz sekiz
Sayfa sayısı:İki yüz yirmi bir
Türü: Roman
Roman, ilk defa 1932’ de basılmıştır.O tarihten beri 43 baskı yapmıştır.
Kapak resmi Ferit Erkman’ a aittir.
Roman, 1942 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’ nin yarışmasında ikinci olmuştur.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ nun Hayatı ve Edebi Kişiliği
Yirminci yüzyıl edebiyatının büyük romancısı 27 Mart 1889’ da Kahire’ de doğdu. Ortaokul ikinci sınıfa kadar Manisa’da okudu.1903’te İzmir Lisesi’ne girdi.Sonra ailesiyle Mısır’a giderek Fransız Kolejine devam etti(1906-1908).Sonra İstanbul’a gelerek Fecr-i Ati Topluluğu’na katıldı.Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya geçti.Aylık fikir dergisi “Kadro”yu çıkardı.Sırasıyla Tiran,Prag,Lahey ve Bern elçiliklerinde bulundu.Emekliye ayrılınca verimli bir yazı hayatına başladı.Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu(1961-1965).Yazarlığını sürdürürken 13 Aralık 1974’te Ankara’da öldü.
Yazar, eserlerinde Türk toplumunun, Tanzimat’tan Atatürk Türkiye’si
dönemine kadar olan yaşantısını anlatan hikaye,makale ve romanlar yazmıştır.Anlatımında kendine özgüdür.Yapıtlarında genellikle toplumun sorunları üzerine eğilir.Anadolucu,Atatürkçü,Devletçi ve laik bir dünya görüşü vardır.Romanlarında genellikle iç dünyaları zengin,kötümser,törelere bağlı karakterler vardır.
Yazarın Diğer Eserleri
ROMANLARI: Kiralık Konak(1922), Nur Baba(1922),Hüküm Gecesi(1927),Sodom ve Gomore(1928),Yaban(1932),Ankara(1934),Bir Sürgün(1937),Panorama(1954)
HİKAYELERİ: Bir Serencam(1913),Rahmet(1922),Milli Savaş Hikayeleri(1947)
ÇEŞİTLİ MAKALELERİ: İzmir’den Bursa’ya(H.Edip, F.Rıfkı, M.Asım ile,1922), Kadınlık ve Kadınlarımız(1923), Seçme Yazılar(1928), Ergenekon(2 cilt,1929)
OYUNLARI: Nirvana(1909), Veda(1909), Sağanak(1929), Mağara(1934)
MENSUR ŞİİRLERİ: Erenlerin Bağından(1922), Okun Ucundan(1940)
“YABAN” ROMANININ ÖZETİ
Romanda ana konu,bir Türk aydınının Kurtuluş Savaşı dönemindeki köy gerçeğiyle karşı karşıya gelmesidir.
Romanın kahramanı Ahmet Celal’dir.Çanakkale’de savaşta bir kolunu kaybetmiş ve savaştan gazi olarak kurtulmuştur.Ama savaş sonrası yapayalnız kalmıştır.Bunlara bir de İstanbul’un işgali eklenince, hizmet eri olan Mehmet Ali’nin köyüne gitmeye karar verir.İstanbul’un işgali sonrasında gerçekleşen olayları takip ederek, köylülere durumun önemini ve ciddiyetini anlatmaya çalışır.Ancak köylüler Salih ağa’ya çok bağlıdır ve onun etkisinde kalarak Ahmet Celal’i ciddiye almazlar.Bu nedenle Ahmet Celal, köyde aradığı ilgiyi ve yakınlığı bulamaz.
Olaylar Ahmet Celal’in cephesinden böyle görünürken, köylüler için daha farklıdır.Onlar savaşın ciddiyetini anlayamamıştır.Onlara göre Ahmet Celal bir yabandır.Onların dünyasından uzak biridir.Zaten ilk bakışta konuşması, davranışları,giyimi, düşünceleri ve olaylara yaklaşımı köylülerden çok farklıdır.Örneğin her gün traş olması, devamlı dişlerini fırçalaması,geceleri kitap okuması ve buna benzer davranışları köylülere garip gelmektedir.Bu nedenle, acılarını unutmak için geldiği bu köyde, olaylar umduğu gibi gelişmemiştir.
Ahmet Celal bir aydın konumundadır ve ilk defa Türk köylüsüyle karşılaşmıştır.Ancak köyde karşılaştığı manzara onu çok şaşırtmıştır.Öncelikle yoksulluk ve cahillik vardır.Bunların bir sonucu olarak da bazı insanların emellerine alet olmaktadırlar.Herkes Salih Ağa’nın etkisindedir.Onun her dediği yapılmaktadır.Hatta yıllarca emek verdiği hizmet eri Mehmet Ali bile gelişen bazı olaylarda subayı Ahmat Celal’e değil,Salih Ağa’ya inanmıştır.
Bütün bunlarla beraber, Ahmet Celal köyde yapayalnız da değildir.Mehmet Ali’nin annesi Zeynep Kadın ile kardeşi İsmail, Ahmet Celal’in güvendiği dostlarıdır.
Olayların böyle gelişmesi Ahmet Celal’i kaçınılmaz bir bunalıma sürükler.Bir gün rahatlayıp sıkıntılarını unutmak için dolaşmaya çıkar ve komşu köyün kızı Emine’ye aşık olur.Ancak İsmail Emine’yi Ahmet Celal’in elinden alınca Ahmet Celal iyice umutsuzluğa sürüklenir.
Ahmet Celal,Kurtuluş Savaşı’nın önemini köylüye anlatmaya devam eder; ancak köylüler başkalarının etkisindedir ve ona inanmamaya devam ederler.Bunları bir aydın gözüyle görüp yorumlayan Ahmat Celal, aydın ile cahil arasındaki uçurumu farkeder.Anadolu halkının asırlar boyunca ne kadar ihmal edildiğini kendi gözleriyle görür.Tabii bütün gözlemlerini anı defterine yazmayı da ihmal etmez.
Köyde bu olaylar olurken, Kurtuluş Savaşı da iyiden iyiye alevlenmiş ve köylüler Ahmet Celal’in anlatmaya çalıştığı gerçekleri yaşamak zorunda kalmıştır.Yunanlılar onların köyünü de basmıştır.Köylüler dereye kaçarak gizlenmeye çalışmıştır.Ancak düşman onları yakalar ve köy meydanına getirir.Ahmet Celal, bir anlık kargaşadan yararlanıp Emine’nin elini tutar ve ikisi koşmaya başlarlar.Düşman arkalarından ateş açar ve onları yaralar.Ayrıca tüm köy halkı düşman tarafından öldürülür.Köyün mezarlığına kadar ancak gelirler.Orada sabaha kadar bekleyip sonra yola çıkmaya karar verirler;ancak Emine’nin yarası ağırdır ve devam edemez.Ahmet Celal anı defterini Emine’ye verir ve herşeyini bırakarak yeni ve bilinmeyen bir hayata adım atar.
Roman Karakterleri ve Özellikleri
AHMET CELAL:Çanakkale’de kolunu kaybettikten sonra Mehmet Ali’nin köyüne yerleşir.Köyde yaşadığı sorunları yenmeyi başaran güçlü bir karakterdir.Aydın bir karakterdir.Köylüler onu dışlamıştır.Kurtuluş Savaşı’nı yakından takip etmiştir.Romanda karamsarlığı dikkat çeker.Romanda Kurtuluş Savaşı’na karşı duyarlı oluşu dünya görüşüne bağlı olarak verilir.Bireysel durumları, yalnızlığı, içine kapanışı ruhsal çözümlemelerle anlatılır.
SALİH AĞA :Köyün ağasıdır ve oldukça zengindir.Kılık kıyafeti oldukça kötüdür.Çok kurnaz biridir.Tüm köyü etkisi altına almıştır.Çıkarları uğruna düşmanla işbirliği yapar.Köylüyü düşman karşısında çaresiz bırakır.
MEHMET ALİ: Dört yıl Ahmet Celal’in yanında kalmıştır;ama köye geldiğinde yine eskisi gibi davranmaya, Ahmet Celal’den uzaklaşmaya ve köylü gibi davranmaya başlamıştır.Sert tavırları vardır.Önce Ahmet Celal’in yanında hizmet erliği yapmış, ona alışmıştır.Daha sonra ise köye gidip köylü gibi davranmıştır.Kısacası gittiği yere uyum göstermektedir.
BEKİR ÇAVUŞ: Aslında tipik bir köylüdür.O da diğerleri gibi cahildir.Düşünce yapısı diğer köylülerle aynıdır.Ancak daha önce askerlik yapmış olması,Ahmet Celal’e biraz daha yakın olmasını sağlamıştır.
EMİNE: Romanda Türk kızını simgeler.Ahmet Celal’e yakınlık göstermiştir.İsmail ile evlenmiştir.Ahmet Celal ile evlenmemiştir; çünkü köylülerin etkisinde kalarak Ahmet Celal’i yaban olarak benimsemiştir.
ŞEYH YUSUF: Her yıl belirli zamanlarda köye gelerek köylüleri düşünceleriyle etkilemiştir.Zehirli düşünceleriyle köylünün Ahmet Celal’e inanmasını engellemiştir.
Romanda Yer ve Zaman
Roman, Birinci Dünya Savaşı yıllarından başlayarak Sakarya Zaferi’ne kadar olan zamanı kapsar(1918-1922).Yani Kurtuluş savaşı yıllarını içerir.(Milli Mücadele Dönemi)
Roman, İç Anadolu Bölgesi’nde Porsuk Çayı civarında bulunan bir köyde yaşanan olaylarla ilgilidir.
Romanın Konusu ve İletisi
Romanın konusu, Kurtuluş Savaşı sırasında köylü ile aydın arasındaki derin uçurumdur.
Romanın iletisi, Anadolu halkının asırlarca unutulduğu, cahil kaldığı,inkılaplara karşı çıkan gericilerin yarattığı düzensizliğin artık görülmesi gerektiği gerçekleridir.
Romanda Dil Özellikleri
Roman daha çok o zamanların aydın diliyle yazılmıştır.Bir anı defterinden yararlanılarak yazılması bu sonuçta etkili olmuştur.
Romanda birçok yabancı kökenli sözcük vardır.Ancak sonradan sadeleştirilerek, anlaşılır hale getirilmiştir.
Uzun,tasvirli ve bol virgül kullanılmış cümleler vardır.Buna şu cümle örnek verilebilir: “Zeynep Kadın,bir gün,bir komşu kavgasında,paylaşılmayan bir kocaman dibek taşını,huşunetle teperek bir hamlede yere devirmişti.”
Romanda kişiler anlatılırken ayrıntılar titizlikle seçilmiştir.Kişilerin dış görünümüyle ilgili ayrıntılardan çok,kişiliklerin dışa vurumu sonucu oluşan davranışlardan bahsedilir.
Ayrıca yer yer benzetme sanatını da kullanmıştır.Buna şu örnek verilebilir: “Askerlerin hepsi,toza toprağa bulanmış,derileri güneşten paslı bakıra dönmüş,sakalları diken diken uzamış,üst baş perişan bir haldeydi.Tam bir bozgun askeri!”
Son olarak, romanda kullanılan dil realizm akımına uygun ve yakın bir dildir.
KÜÇÜK AĞA
Romanın Kısa Tanıtımı
Tarık Buğra’nın en büyük ve en tanınmış eseridir.Kurtuluş Savaşı’nın küçük bir Anadolu kasabasından görünüşüdür.Kasaba halkının Ankara’da Mustafa Kemal öncülüğünde toplanan milli kuvvet ile altı yüz yıldır bağlı oldukları İstanbul Hükümeti arasında yaşadığı tereddüt konu edilmiştir.Konuya ilk defa resmi olmayan bir gözle, aydın bir Türk’ün hür bakışlarıyla ve değerlendirmesiyle bakılmıştır. Milli Mücadele’nin gerçekten milli bir romanıdır.
Kitap Hakkında Bilgiler
Yazar adı: Tarık Buğra
Kitap adı: Küçük Ağa
Yayınevi: Ötüken Yayınevi
Yayımlandığı il: İstanbul
Baskı numarası: On bir
Sayfa sayısı: Altı yüz yirmi dört
Kitabın türü: Roman
Romanın kapak düzeni Nur Olcay Okan’a aittir.
Tarık Buğra’nın Hayatı ve Edebi Kişiliği
Tarık Buğra, 2 Eylül 1918 tarihinde Akşehir’de doğdu.İlk ve ortaokulu Akşehir’de okudu.İstanbul Lisesi’nde okurken okulun yatılı kısmı kapanınca Konya Lisesi’ne devam etti. Liseyi burada bitirdi(1936).Lise yıllarında hikaye ve şiirler yazmaya başladı.İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk Fakülteleri’ne bir süre devam edip ayrıldı.İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden son senesinde ayrıldı.
Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği yarışmada “Oğlumuz” adlı öyküsüyle büyük ödüle layık görüldü.Daha sonra Akşehir’de “Nasrettin Hoca” adlı gazeteyi çıkardı(26 Temmuz 1949-28 Haziran 1952).Milliyet, Vatan, Yeni İstanbul(1952-1962), Tercüman(1970-1976) gazetelerinde ve Yol Dergisi’nde(1968) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı.
Yazar, 26 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’da öldü.
Yazar, eserlerinden olan “İbişin Rüyası” ile TRT, “Firavun İmanı” ile de 1978 Milli Kültür Vakfı Roman Ödülleri’ne layık görüldü.
Yazarın yapıtlarında hareketli ve yoğun bir anlatım, şiirli bir atmosfer vardır.Romanlarında Türk toplumunun belli dönemlerini, değişik boyutlarıyla işlemiştir.İnsanların günlük yaşayışını, başlarından geçen olayları hiç yorum yapmadan yansıtmıştır.Ayrıntılara girmeden, gözlemlere önem vererek eserlerini ortaya koymuştur.
Yazarın Diğer Eserleri
HİKAYELERİ: Oğlumuz(1949), Yarın Diye Bir Şey Yoktur(1952), İki Uyku Arasında(1954), Hikayeler
ROMANLARI: Siyah Kehribar(1955), Küçük Ağa(1965), Küçük Ağa Ankara’da(1966), İbiş’in Rüyası(1970), Firavun İmanı(1975), Osmancık(1983)
FIKRAKARI: Gençlik Türküsü, Düşman Kazanmak Sanatı, Bu Çağın Adı
GEZİ YAZISI: Gagaringrad(Moskova Notları) (1962)
OYUNLARI: Ayakta Durmak İstiyorum(1966), Üç Oyun(1979), Güneş ve Aslan(1981), Dört Yumruk
“KÜÇÜK AĞA” ROMANININ ÖZETİ
Romanın konusu Türk halkının milli mücadele sırasında yaşadığı çelişkiler ve bir insanın başka bir karakter olarak yeniden doğuşudur.
Salih, Birinci Dünya Savaşı’nda kolunu ve yüzünün bir kısmını kaybetmiş olan bir Türk’tür.Savaş sonrası Akşehir’e döner ve burada çocukluk arkadaşı Niko ile karşılaşır.Niko ise Rum’dur.Savaştan Osmanlı yenik çıkınca Türk-Rum ilişkilerinde Rumlar daha baskın hale gelmiştir.Salih, Niko’da da bu durumun etkilerini gözlemiştir.Ancak Niko yine de Salih’e savaştan dönünce yardım eder ve evine gitmesini sağlar.
Evde Salih’in annesi Fatma Hanım vardır.Fatma Hanım büyük oğlunu ve kocasını savaşta kaybettikten sonra akli dengesini yitirmeye başlamıştır.Oğlunun halini görünce daha da üzülür.Annesini teselli etmek de Salih’e düşer.
Savaş Salih’te bazı değişiklilere yol açmıştır.Salih’in maneviyatı zayıflamıştır.Kasaba’daki Rumlar, Salih’i etkileyip kendi taraflarına çekmeye çalışırlar.Bu nedenle Salih’e daha fazla ilgi gösterirler.Sonuç olarak kasaba halkı Salih’i dışlamaya başlar.Salih de evinin bahçesine Rumlar’la ortak bir kahve açar ve onlarla iyice samimi olur.
Bir gün Rumlar aralarında Pontus Rum Devleti hakkında tartışırken, aralarından biri diğerlerine ters düşerek oradan ayrılır.Tam o sırada da Salih’i görüp ona “pislik herif” der.Bu olaydan sonra Salih kendini sorgular ve o gün o adamın ne demek istediğini anlar.
Bu olaylar olurken İstanbullu Mehmet Reşit Efendi, kasaba halkını padişah etrafında toplaması için kasabaya gönderilir.Bu sırada hem vatan karşıtı bazı çeteler hem de Kuva-yi Milliye oluşmaya başlar.
Köy doktoru Haydar Bey Kuva-yi Milliye’ye katılır.Sonrasında Kuva-yi Milliye hareketi hızla yayılır ve tüm köyde konuşulmaya başlar.İstanbullu Hoca bu durumdan rahatsız olur ve halkı Kuva-yi Milliye’den soğutmak için çalışmaya başlar.
Salih, kahvede olan olaydan sonra değişir ve Kuva-yi Milliye’ye katılmak için Haydar Bey’e gidip görev ister.Yeni görevi Akşehir’de öteki birliklerle bağlantı kurmaktır.Bu arada İstanbullu Hoca da Emine adlı bir kızla evlenir.
Bir gün kasabayı, İstanbullu Hoca’nın oraya saldığı düşünülen bir çetenin basacağı duyulur.Bunun üzerine Reis Bey İstanbullu Hoca’dan çeteyi engellemesini ister.Sonrasında Reis Bey, kendisi giderek, çetenin başı olan Çakırsaraylı ile görüşür.Çetenin elemanlarını Kuva-yi Milliye’ye katılmaya davet eder.Sonraki gün çete elemanlarının çoğu daveti kabul ederek Kuva-yi Milliye’ye katılır.Ancak Çakırsaraylı davete uymaz ve Kuva-yi Milliye’ye bir nefret duymaya başlar. İstanbullu Hoca da bir çocuk sahibi olmuştur.
Kuva-yi Milliye, İstanbullu Hoca için vur emri çıkarınca Hoca karısını ve çocuğunu bırakarak Çakırsaraylı’nın koruması altına girer. Çakırsaraylı, Hoca’ya “Küçük Ağa” diye hitap etmeye başlar.
Kuva-yi Milliyeciler, Çakırsaraylı ve adamlarını öldürür;ama Küçük Ağa Çerkez Ethem’in kardeşi Tevfik’in yanına sığınır.Çerkez Ethem, Mustafa Kemal’in ordu komutanlığına İsmet İnönü’yü atamasını hoş karşılamaz. Küçük Ağa ise her zaman devlete bağlı olduğu için Çerkez Ethem’e karşı bir kin besler. Çerkez Ethem bunu farkeder, ama birbirlerine bir şey yapmadan Çerkez Ethem’in birliği dağıtılır.
Fevzi Paşa, Küçük Ağa’yı korur ve onun içindeki dürüstlüğü ve samimiyeti görerek onu bir vatansever haline getirir. Küçük Ağa Akşehir’e döndüğünde, Emine’nin başkasıyla evlendiğini ve çok hasta olduğunu görür.Oğluyla bir fotoğraf çektirip Emine’ye gönderir.Emine onu hemen tanır, ama artık çok geçtir ve Emine ölür.
Bundan sonra, Küçük Ağa, bir vatansever olarak, yeni zaferler kazanmak için Ankara’ya döner.
Roman Karakterleri ve Özellikleri
SALİH: Kurtuluş Savaşı’nda kolunu ve yüzünün yarısını kaybedince hayata küsmeye başlamıştır.Ancak daha sonra katıldığı mücadele ve bunun gibi olaylar eski haline dönmesi için ona güç vermiştir.Dış görünüş olarak orta boylu, kuvvetli, erkek yapılı ve dinç bir insandır.
NİKO: Salih’in çocukluk arkadaşıdır.Salih’le birbirlerine destek olmuşlardır.Ancak savaş sonrası eski samimiyetleri kalmamıştır.
KÜÇÜK AĞA(Mehmet Reşit Efendi): Dışardan bakılınca insanı etkileyici bir görüntüsü vardır.Başlangıçta Padişaha ve devlete son derece bağlı olmasına rağmen, başından birçok olay geçtikten sonra, bir vatansever haline gelmiştir.Köy halkının çok saygı duyduğu biridir.İkna kabiliyeti yüksektir.Sesini çok iyi kullanan biridir.
HAYDAR BEY: Kasabanın doktorudur. Kuva-yi Milliye hareketini sonuna kadar desteklemiştir.Otuz-otuz beş yaşlarında, orta boylu, içine kapanık bir karakterdir.
ALİ EMMİ: Köyde ileri gelenlerden ve sözü geçenlerdendir. Kuva-yi Milliye için oldukça çalışmış ve milli mücadeleyi desteklemiştir.
FATMA HANIM: Salih’in annesidir.Büyük oğlunu ve kocasını savaşta yitirmiş, bunların sonucunda da akli dengesini yitirmeye başlamıştır.
EMİNE: Mehmet Reşit Efendi’yle evlenmiştir.Güzel ve iyi huylu bir kızdır.Kasaba halkı tarafından sevilmektedir.
REİS BEY: Çok dürüst bir insandır.Ağır ceza hakimidir.İkna kabiliyeti fazladır. Kuva-yi Milliye’yi desteklemiştir.
Romanda Yer ve Zaman
Roman Kurtuluş Savaşı yıllarında geçer(Milli Mücadele Dönemi).
Roman İç Anadolu Bölgesi’nde, Konya’nın Akşehir kasabasında geçen olayları içermektedir.
Romanın Konusu ve İletisi
Romanın konusu, Milli Mücadele döneminde bir Anadolu kasabasında yaşayan insanların savaş sırasında yaşadığı çelişkilerdir.
Romanın iletisi şöyledir: Milli Mücadele Dönemi’nde, halk, Kuva-yi Milliye ile padişah arasında bir çelişki yaşamıştır.Ancak bu çelişkiden halk sorumlu tutulamaz.Savaş boyunca, aynı Küçük Ağa gibi, bir çok karakter ikinci doğumlar yaşamıştır.Bu insanlar sonunda vatanı kurtarmak için ellerinden geleni yapmıştır.
Romanda Dil Özellikleri
Romanda sade bir dil kullanılmıştır.Genellikle köy ağızlarına yer verilmiştir.Buna şu örnek verilebilir: “Hay deli hay…Ülen Ortaköy nere, Akşehir nere? Yayan yapıldak başa çıkar mı?”
Sık sık pekiştirmeler kullanılmıştır.Buna bir örnek şöyledir: “Gerçekten de Salih sapasağlam, arslan gibi, yakışıklı mı yakışıklı ve tertemiz bir delikanlı olarak görünmekte idi.”
Bol bol tasvirler kullanılmıştır.Ayrıca bileşik fiiller de çokça kullanılmıştır.
Romanda realist akıma uygun bir dil gözlenmektedir.
İKİ ROMANDA BENZER VE FARKLI YÖNLER
Konu Karşılaştırması
“Küçük Ağa”da halktan değişik insan tiplemeleri yer alır.Bu insanların yaşadığı çelişki ve sonunda vatanı kurtarmak için yaptıkları çalışmalar anlatılır.
“Yaban” ise daha farklı olarak aydın ile köylü arasındaki kopukluğu ve köylünün unutulmuşluğunu, cahilliğini anlatır.
Zaman Karşılaştırması
Her iki roman da Kurtuluş Savaşı yıllarında geçmektedir.Milli Mücadele Dönemi’ni kapsamaktadırlar.
Dil Karşılaştırması
Romanlar realism akımına uygun diller kullanılarak yazılmıştır.Bu açıdan benzerlik gösterirler.
“Küçük Ağa” romanı köy ağzı sık sık kullanılarak yazılmıştır.”Yaban” ise zamanın aydın dili ile yazılmıştır.Bu nedenle dili biraz daha ağırdır. Ancak günümüzde sadeleştirilmiştir. Ayrıca “Yaban” romanında daha fazla tasvir göze çarpmaktadır.
Karakter Karşılaştırması
Ahmet Celal ve Salih: Her ikisi de savaşta yaralanmıştır.İkisi de halk tarafından dışlanmıştır.Her iki karakter de zorluklarla karşılaşmış ve ruhsal çöküntüler yaşamıştır.Ancak Salih daha sonra, ruhsal anlamda, eski haline dönmeyi başarmıştır.
Küçük Ağa ve Salih Ağa: Her ikisi de çok zeki ve etkileyici insanlar.Halktan büyük saygı görüyorlar.
Ahmet Celal ve M. Reşit Efendi: İlk karakter halka gercekleri anlatıp Kuva-yi Milliye’ye katılmaya çağırırken, ikinci karakter padişaha bağlılığı savunmaktadır.
Ancak romanların sonunda her iki karakter de karşımıza vatansever olarak çıkmaktadır.Ayrıca her iki karakter de romanların sonunda uzaklara gitmektedir.Ancak ilk karakterde bir umutsuzluk, ikincide ise bir hırs ve özlem söz konusudur.
Halk: “Küçük Ağa”da halk Kuva-yi Milliye hareketini benimseyerek ona destek veriyor. ”Yaban”da ise halk savaşın ciddiyetini anlamadan katlediliyor.
Yer Karşılaştırması
Her iki roman da İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır.“Küçük Ağa” romanı Porsuk Çayı civarında, “Yaban” Akşehir kasabasında geçen olaylardan bahseder.

__________________

FORUMUMUZ VE LİNKLERİMİZ HERKESE AÇIK! BİZE DESTEK VERENLERE TEŞEKKÜRLER!
HER TÜRLÜ KONUDA İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ!
FACEBOOK http://www.facebook.com/huseyincancalisan

LimeWire Çalışan Sorunsuz Sürüm Burada!
İnternet Download Manager 5.19 Full Crack % 100 Çalışıyor Denendi
TIKLA İNDİR!!
Kullanıcın Sayfasını Ziyaret Et Gender_Bay Çevirimiçi durumu