Yazar | Mesaj #22307 07-12-2010 15:46 GMT+2 saat | |||||||
mevlanaHuzuristan Üyesi
|
Facebook'ta Paylaş
Tweet
[f]
ANADOLU KADINI ANNEM O, cefakâr Anadolu kadını! Ve adı üstünde: Anadır annem Bilirim, sarsılmaz itikadını Çünkü doğruluktan yanadır annem *** Ölçülmeye gelmez, büyüktür çapı Sevgiye açılan bir ulu kapı Merhamet mülkünde en muhkem yapı Esas koruyucu binadır annem *** Güldükçe gül açar yüzünde renk renk Ondadır teennî, ondadır âhenk Sayfalar dolusu kitaplara denk Mücerret, mukaddes mânadır annem *** Yürüyende eşkin kır ata benzer Azimde, sabırda Ferhat’a benzer Hıçkırışı; Dicle, Fırat’a benzer Mahzun çağlayışlı Tuna’dır annem *** Kader bükmüş olsa bile belini Daha saklar duvağının telini Köyün umur görmüş saygın gelini İsmiyle müsemmâ Suna’dır annem *** Hizmet limanında bir sessiz gemi Körün kılavuzu, kelin merhemi Hastanın sayrının; ilacı emi Yetimin saçında kınadır annem *** O, başlı başına murakabedir Ve o bir sırattır, bir akabedir Mecazî anlamda kutsal Kâbe’dir Safa’dır, Merve’dir, Mina’dır annem *** “Hanım Ana” derler saygı gereği Belli ki toplumun çarpan yüreği Hakkın rızasıdır bütün ereği Hasletlerle dolu rânâdır annem Ahmet Süreyya DURNA AMENNA Renklerin rengi yalandır, aslında tüm renkler hâkî Vizyonda görünenlerin hepsi boş, hepsi âfakî Âlemde cümle ne varsa ibret-i âlem içindir En sonunda her şey fâni, ancak yüce Allah bâkî Ahmet Süreyya DURNA GENÇLİK EFSANESİ Anafor gibiydik gönül tasında Gençliğimiz bizden farımadan önce Çiğ düşerdi üstümüze şafakta Bağrımıza deli rüzgâr eserdi Sararıp kurumadan önce Göğ ekin gibiydik şu hayat tarlasında Heyhat! Ayağı sekili gözü sürmeli Alnı sakar haşarı tay gibiydik Durup dinlenmek nedir ki yorulmak nedir Bilmezdik nicedir Ve âdetâ bir çelik yay gibiydik Heyhat! Sığmazdık kabımıza kabuğumuza Heyecanlıydık Kalaycı körüğünden farksızdı yüreğimiz Patlamaya hazır volkan gibiydik Beyine sıçrayan kan gibiydik doğrusu Tâbir-i câizse eğer Çiçeği burnunda delikanlıydık Heyhat! Düşünce ufkumuz tahayyülümüz Sonsuza açılan kapıydı sanki İhtilâl yapardık sıfır üç sularında Ay ışığında Devlerin uykuya daldığı anda Vira kamçılanan cesaretimiz Göğsümüzde kargir yapıydı sanki Heyhat! Biz idik Zaloğlu Rüstem evet Şâh-ı Merdan Ali biz idik ahey! Ya öyle inanırdık Ya da kendimizi öyle sanırdık Dik bakışlı Aslanların yatağı Yiğitlerin merkez üssü otağı Köroğlu’nun Çamlıbel’i biz idik ahey! Şahbazları gözünden gölgesinden tanırdık Heyhat! Sonunda anlaşılan görünen veçhesiyle Hazin ve gerçek olan Silüetten ibaretmiş o netâmeli hayat Gayrısı yalan... Ömür yıldızımız kaymak üzere Tadı yok böylece bitkisel yaşamanın Hava kirli ekmek küflü su bayat Hâsılı gidip de dönmeyenlerin Biz de gideceğiz gittiği yere Heyhat! Ahmet Süreyya DURNA BİRLİK YOLUNDA Sarp yokuşlarda değil, düzde birlik olalım Senet kabul ederek, sözde birlik olalım Kabukla oyalanmak, en büyük yanılgıdır Geliniz hep beraber “öz”de birlik olalım Ahmet Süreyya DURNA PARADİGMALAR Teslimiyet: İftiraya uğrayan idamlık bir kişinin, Sehpada sallanırken, cellada gülmesidir! Kemâlat: İçtimaî hayatta yer alan her kişinin, Otururken, kalkarken haddini bilmesidir! Cesaret: İradesi, vicdanı kayıtsız hür kişinin, Ucûbe yasakları tümüyle delmesidir! Feragat: Aşkı, samimiyeti, imanı gür kişinin; Nefsinden sıyrılarak, ölmeden ölmesidir! Kanaat: Sahavetle, sofrası kurulu er kişinin, Kıtlıkta ekmeğini muadil bölmesidir! Zerâfet: Tek helâlini gören, harama kör kişinin, Şehevî arzuları kalbinden silmesidir! Garabet: Ömrünü tamamlamış tamahkâr pîr kişinin, Ahireti unutup, dünyaya yelmesidir! Ahmet Süreyya DURNA TAZARRU Duamızı atmosferde bırakma, Ne olur acımız dinsin Allah’ım! Mahşerde yüzüstü yerde bırakma, Merhamet sâhibi sensin Allah’ım! Ahmet Süreyya DURNA DEM-İ VUSLAT Deprem olmuş tufan kopmuş farketmez, Deli gönlüm bir sevdadan çarketmez, Ne vazgeçer ne de uslanırım ben. *** Gam değil ekmeğim, aşım kesilse, Kör testere ile başım kesilse, Aşkın sofrasında beslenirim ben. *** Sırılsıklam vurgunum can dostuma, Ağma bulut! çakma şimşek üstüme! Yağmur yağmasa da ıslanırım ben. *** Enginlerde sığmaz içim içime, Oturmaz kalıba, girmez biçime, Çıkar yükseklere seslenirim ben. *** Seferber olsa da eşyanın tümü, Hiç bir kuvvet taşıyamaz yükümü, Kendi yüreğime yaslanırım ben. *** Bir elimde cımbız, birinde tarak, Körler aynasına gözsüz bakarak, Karanlık gecede süslenirim ben. *** Gücenmeyin, darılmayın boşuna, Çene çalıp yorulmayın boşuna, Altın olsam gene paslanırım ben. *** Ölüm döşeğinde en zor anımda, Sevgili! yeter ki sen ol yanımda, “Dem-i vuslat” diye hislenirim ben. Ahmet Süreyya DURNA FARKLI BAKIŞ An gelir sanki bir firarî gibi Kaçarım can havli ben, benliğimden Sen olunca güzelliğin sâhibi Utanırım kendi çirkinliğimden Ahmet Süreyya DURNA KLASİK DURUŞ Hayatımda çamur atmadım asla! Yaşadığım toplumun bir ferdine Zâlimlere alkış tutmadım asla! Ortak oldum mazlumların derdine Özümden yanmakta kusur etmedim *** Tezâhür edince olgunluk şekli Küçükleri koydum kendi yerime Farklı pencereden baktım sürekli Nezâket gereği büyüklerime İhtiram sunmakta kusur etmedim *** “Seçkin”lerin semiz katırı için Sürmedim eşeği kurdun önüne Geleceğin basit hatırı için Gitmedim geçmişi inkâr yönüne Ceddimi anmakta kusur etmedim *** Gözden, gösterişten kaçtığım hâlde Çektim üzerime olanca hıncı Yükselişe kanat açtığım hâlde Yükseklerde gördüm alçak basıncı Engine konmakta kusur etmedim *** Meylim vardır cömertlerin safına Cimrilerdir esas nefret duyduğum Hırsla, azgın nefsin tam hilâfına Kanaat aşıdır yiyip doyduğum Çok şükür kanmakta kusur etmedim *** Alnım ak, başım dik Hakkın katında Böyle girmek istiyorum mezara Despotların devr-i saltanatında Sezar’ın hakkını verdim Sezar’a Asil davranmakta kusur etmedim Ahmet Süreyya DURNA TEZAD Kimi bolluk denizinde yüzerken Kimi boğulmakta bir kaşık suda Kimi kaldırımda uyur gezerken Kimi gökdelende derin uykuda Ahmet Süreyya DURNA ŞAFAK AĞARMASI Mecrasından deryalara akarken, Sular öpüşürdü ay şafağımda. Dağlar gökyüzüne çivi çakarken, Yıldızlar üşürdü ay şafağımda. *** Nurun karanlığı boğduğu anlar, Ufuklardan umut doğduğu anlar, Bir yerden bir yere ulu kervanlar, Ağır yük taşırdı ay şafağımda. *** Haydutlar yollara mayın döşerdi, Sırtlanlar geç vakit mezar deşerdi, Derin sessizliğe gölge düşerdi, Devler kapışırdı ay şafağımda. *** Saygıyla anarken nice zatları, Çemkirirdi çağın kör cellatları. Zafere susayan sefer atları, Hırsla tepişirdi ay şafağımda. *** Gizemli tabiat sır vermese de, Efsunkâr yüzünü göstermese de, Gözler cisimleri net görmese de, Gönüller ışırdı ay şafağımda. Ahmet Süreyya DURNA DENGE TEMENNİSİ Ah! hiç kimse kimsenin ateşine yanmasa Keşke kimse kimseyi kötülükle anmasa Ne huzur bozulurdu ne de bâkî dostluklar; İnsanî ilişkiler çıkara dayanmasa Ahmet Süreyya DURNA İMAM HATİPLİM Dikenler arasında nâdide çiçek gibi, Etrafa burcu burcu kokar İmam Hatiplim! Sıcak, susuz çöllerde billur içecek gibi, Kavrulan yüreklere akar İmam Hatiplim! *** En gizemli renklerin al, yeşil, moru onda, Pırıl pırıl bir çehre, Allah’ın nuru onda, Hasret “Altın Çağ”ına tarih şuuru onda, Geleceğe ümitle bakar İmam Hatiplim! *** Cemre düştü havaya, suya, toprağa sanki, Su yürüdü kurumuş dala, yaprağa sanki, Küflenmiş kafalara, karanlık çağa sanki, Medeniyet mumunu yakar İmam Hatiplim! *** İlim irfandan yana aşk dolu, sevgi dolu, O kurtuluş köprüsü, o bir saadet yolu, O bir Asya kıtası, o büyük Anadolu, Öz “mâder”ine sahip çıkar İmam Hatiplim! *** Sabırla ufuklarda bekler kutlu yarını, Karşılamaya namzet zafer “şahsüvar”ını, Nâdanların ördüğü cehâlet duvarını, Bilgi, iman gücüyle yıkar İmam Hatiplim! *** Cemiyetin yüz akı, zarâfet timsalidir, Köklü gelişmişliğin en mücerret hâlidir, Asrın fettanlığında Yusuf’un emsalidir, Yaraşır sana ancak vakar, İmam Hatiplim! Ahmet Süreyya DURNA SİYASÎ KANAAT Şu çağdaş despotlar, neronlar olmasaydı Kan içici vampirler, şaronlar olmasaydı Terazisi, dengesi bozulmazdı dünyanın Kıtaları kuşatan baronlar olmasaydı Ahmet Süreyya DURNA GÜLLER GÜLÜNE Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri, Gülşene çevirdiğin çöller huzursuz şimdi. Ey âlemlere rahmet, ey ufuk Peygamberi! Bülbüller figandadır, güller huzursuz şimdi. Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri *** Sen gidince zamanın külliyen kaçtı tadı, Aşıkların ya Nebî sînesini dağladı! Giran geldi yokluğun, akan sular ağladı, Ah! Dicleler, Fıratlar, Niller huzursuz şimdi. Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri *** Heyhat ki ehl-i fitne kıtaları dolaştı, Heyhat ki kardeşliğe, barışa kan bulaştı. Firkatinle ya Resûl! mevsimler başkalaştı, Günler, haftalar, aylar, yıllar huzursuz şimdi. Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri *** Ümmetin darmadağın, hâl-i perişandadır, Gâyeden uzaklaşmış, her biri bir yandadır. Başsız İslam âlemi, en kritik andadır “Feth-i mübin”e mazhar eller huzursuz şimdi. Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri *** Nice sır saklı idi “nübüvvet” pâyenizde, Saadet asrı vücut bulmuştu sâyenizde. Lâkin şu an hüzün var karada ve denizde, Sükûnuna ay düşen göller huzursuz şimdi. Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri *** Ey gönüller sultanı! Ey server-i kâinat! Doğuşun bir mesajdı karanlık çağa inat. Kimsesiz mazlumlara, her dem, açtın kol kanat, Aynı ilgiye muhtaç kullar huzursuz şimdi. Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri *** Öksüz Mescid-i Aksa, başını okşayan yok! Temeli oyulsa da, hâlâ bir taş koyan yok! Yüreği yananların feryadını duyan yok! “İmdat!” diye çağıran diller huzursuz şimdi. Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri *** Savruldu yele gitti zor kazanılmış haklar, Yadların tekelinde mahzun, kutsal topraklar. Durum bu “Güller Gülü!” soldu yeşil yapraklar, Gövdeye kurt girince dallar huzursuz şimdi. Şol “âlem-i bekâ”ya göçtüğün günden beri Ahmet Süreyya DURNA İHRAÇ KARARI Destursuz bağa giren bizden değildir dostum Ser vermeden sır veren, bizden değildir dostum Allah’ın yarattığı eşref-i mahlûkatı Horlayıp hakir gören, bizden değildir dostum Ahmet Süreyya DURNA YAŞLILARIN CİLVESİ Rahmetli dedem derdi ki “Bak oğlum! Şu gördüğün mertek, şu hezan var ya? Şu karşı ki dağın ağaçlarıydı. Gönül atlasımı ilk çizen var ya?” Ninemi göstererek: “Şu koca karının mor saçlarıydı” Rahmetli ninem derdi ki “Bak oğlum! Beni tek inciten, tek üzen var ya? O yıllar söylenen aşk suçlarıydı. Gönül kovanımda ilk gezen var ya?” Dedemi göstererek: “Aha şu haşarı kızıl arıydı!” Ahmet Süreyya DURNA TUHAFLIK Bizde usûl; samandan, saptan kahraman olur. Bakarsın ki; şekerden, şaptan kahraman olur. Kör ölür bâdem gözlü, kel ölür sırma saçlı, Gemisini batıran kaptan kahraman olur. Ahmet Süreyya DURNA Not: Şiirler, şairin "Şafak Taarruzu" adlı eserinden alıntıdır.[/f] Bu mesaj moonlight tarafından düzenlendi (11-12-2010 17:01 GMT+2 saat, ago)
__________________
|
|||||||
Yazar | Mesaj #22311 07-12-2010 17:39 GMT+2 saat | |||||||
ahmet
|
Facebook'ta Paylaş
Tweet
Teşekkürler Ellerine Sağlık
__________________
|
|||||||